‘Belki Alman vatandaşı olurum’
NTV’de canlı yayında gencecik bir öğrenci, hayalinin ne olduğu sorulduğunda şu cevabı veriyor:
“Almanya Köln Üniversitesi’nde tıp okumak istiyorum, ondan sonra da belki Alman vatandaşı olurum.”
Sevinmemiz gereken taraf, bu evladımızın geleceğe dair hayallerinin olması, bilim tahsilinde zirveleri hedef seçmesidir.
Böyle üstün yetenekli bir gence Türk vatandaşlığının niye cazip gelmediğini ise ciddiyetle düşünmeliyiz.
Bu öğrencimizin sözlerini genelleştirmiyorum ama Türkiye’nin “dışarıya beyin göçü” diye bir sorunu vardır ve son yıllarda ağırlaşmıştır.
Beyin göçü
TÜİK verilerine göre 2017 yılında dışarıdan gelip ülkemize yerleşen Türk vatandaşlarının sayısı 101.772’dir. Türkiye’den dışarıya gidip yerleşen vatandaşlarımızın sayısı ise 113.326’dır.
Yani, net 11.554 vatandaşımız dışarıya gidip yerleşmiştir.
11 bin fark büyük değil ama Türkiye genelde Doğu’dan göç alıp Batı’ya göç veriyorsa ve gidenler arasında bilim adamlarıyla araştırmaların sayısı dikkat çekici boyutlardaysa bu ciddi bir alarmdır.
2010 başlarına kadar Türkiye hem sermaye girişi hem akademik ilgi olarak yükselen ülkeler arasındaydı. Fakat son yıllarda bu cazibesi azaldı.
Bu yönde birçok haber çıkıyor. Daha 2016 sonlarında DW “Türkiye’den beyin göçü artıyor” diye haber yapmıştı. (21 Aralık)
Çeşitli bilim insanlarının şiddet eylemi olmaksızın tutuklanması, yabancı gazetecilerin ciddiyetsiz gerekçelerle tutuklanması, siyasi sebeplere salıverilmesi, Batı’da okuyanlar hakkında “kültür ajanı” gibi nitelemeler yapılması ve ülkenin genel hukuk imajı Türkiye’ye karşı çekingenlikler yarattı.
Bilim adamlarının katılımıyla yapılan uluslararası “bilim kongreleri”nin son yıllarda Türkiye’den uzaklaşması tipik bir göstergedir. Türkiye Otelciler Birliği Başkanı Timur Bayındır “kongre turizminde hiçbir kıpırdama olmadığını” açıklamıştı. (22 Aralık 1017)
Hâlâ iç açıcı bir gelişme olmadı.
Sermaye ve beyin
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkileri de gösteriyor ki bir kaygı var. Cumhurbaşkanı “yurtdışına sermaye kaçırmaya tevessül edenleri affetmeyiz” şeklinde konuşmalar yapma gereği duymuştu. (21 Nisan 2018)
Sonra bunun yatırım hareketleriyle ilgili olmadığını belirtti.
Akademisyenlerin yurt dışına gitmeleri konusunda da Cumhurbaşkanının “Bunların bilet paralarını verip göndermek lazım” şeklinde tepkileri de olmuştu. (31 Mart 2018)
Fakat mesele siyasi söylemin ötesinde önem taşıyordu; nitekim Cumhurbaşkanı altı ay sonra yurt dışındaki Türk bilim adamlarının “yurda dönüşleri için seferberlik çağrısı yapılacağını” açıkladı. (22 Eylül 2018)
İki ay sonra da Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yurt dışındaki araştırmacıların belirli projelerde çalışmak üzere Türkiye’ye gelmeleri için ayda 24 bin liraya kadar maaş vaadinde bulunarak çağrı çıkardı. Fakat sorun sadece para meselesi değil ki.
Meselenin bir de ülkedeki siyasi atmosfer ve ülkenin imajıyla ilgili yönü var.
Geleceğe umutla bakmak
Değerli hocamız Aziz Sancar’ın Türkiye aşkı ve vatanseverliği hepimize örnek olacak düzeydedir. Fakat, kendi ifadesiyle, “Ülkenin toplumca bölünmüş yapısı kendisini son derece üzüyor, bu duygusunu en üst düzeyde yetkililere de iletiyor ve ülkeye gelmek istemiyor.” (Cumhuriyet, 26 Ağustos 2018)
Ülke, gelene kaygı değil huzur vermelidir.
Türkiye’nin siyasi atmosferi, dünyanın her tarafında iş bulabilecek her ulustan bilim insanlarını ürküten değil, aksine, cezbeden bir nitelikte olmalıdır.
Büyük Mehmet Akif “fünûn” yeni fenler, bilimler konusunda şöyle yazmıştı:
“Çünkü yerleşmek için gezdiği yerlerde fünûn,
Önce gâyetle büyük hürmet arar, sonra sükûn”
Türkiye’nin asıl beka davası, geleceğini bilim ve hukuk gibi iki sağlam temel üzerine inşa edebilmesidir; evlatlarına bunun heyecanını verebilmesidir.
Siyasetin asli sorumluluğu budur.
Dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden Ak Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun şu sözleriyle bağlıyorum yazımı:
“Dünyaya ümitle bakan bir evladımız hayallerini gerçekleştirmek için Almanya’da okuyup Almanya vatandaşı olmak istiyorsa, başta biz siyasiler silkelenip derin derin düşünmek zorundayız. İlkelerde Türkiye ittifakı ile bu gençleri Türkiye’ye inandırmak en temel önceliğimiz olmalıdır”