Kader mi takdir mi?
5 Eylül 2012 tarihinde Afyonkarahisar’da Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı’na bağlı Mühimmat Depo Komutanlığı’nda, el bombalarının depolandığı cephanelik patlamış ve 25 askerimiz şehit olurken 4 askerimiz de yaralanmıştı. Olayla ilgili dava 3 rütbelinin yargılanması ile sınırlı kalmıştı.
Olayın sıcak olduğu günlerde emekli Kurmay Albay bir büyüğümüzün söylediği bir cümleyi hiç unutmuyorum: “Bir İngiliz Çavuşunun tutacağı herhangi bir rapora, tutanağa gözü kapalı imzamı atarım ama bizdeki raporlardan hiçbirinin altına imza atmam”
Atmama sebebini de şu şekilde açıklamıştı: “Bizdeki raporlar olanı değil olması gerekeni yazar.” Derin kültürel bir fark.
Kartalkaya Otelindeki facianın da nasıl geldiğini günlerdir yetkili-yetkisiz tüm kurumların birbirine girdikleri kavga hepimize açıkça gösteriyor. Turizm Bakanlığı, İl Özel İdaresi, Bolu Belediyesi, İtfaiye, otel işletmesi vs. hepsinin bir kusuru var.
Peki, biz buradan bir ders çıkarabilir miyiz?
İnşallah, maşallahla iş yürüten bir toplumda sanırım bu büyük iyimserlik olur. En fazla birkaç, hadi diyelim 3-5 ay daha herkes diken üstünde olacak sonra gene eski tas eski hamam devam edeceğiz.
Türkiye defalarca deprem yaşadı, sel felaketi yaşadı ne değişti? Cevaba gerek yok sanırım, her şey ortada.
Trafikteki durum da malumumuz zaten. Avrupa’da ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarında birinciyiz. O kadar ki bizdeki rakamlar tüm Avrupa’dakilerin kat kat fazlası. Bu kadar ölüm bize ders olabiliyor mu? Olmadığı ortada.
Bir Alman hocanın dediği gibi “Almanlar tesadüfen ölür, Türkler tesadüfen yaşar.”
Gurbetçilerimizin bile iki ayarı var, yurt içi ve yurt dışı. Yurt dışında cepleri yandığı için korkanlar yurt içinde paramız pul olduğu için canlarını dahi umursamıyor.
Ama gelin görün ki; trafikteki bu vurdumduymazlığımızın bedelini hem can kaybı hem de milli servet kaybı ile ödüyoruz.
1999 depremleri sonrası çıkarılan yönetmeliklere rağmen 6 Şubat 2023 Depreminde yaşananlar ortada. Depremin etkilediği illerde yapı denetimden geçen binlerce bina içindeki canlarla birlikte mezar oldu. Yarın da aynısının olmayacağının hiçbir garantisi yok.
Büyük depremin üstünden 2 yıl geçti ve beklenen Marmara depremi için ne kadar hazırlıklıyız belli değil. İlk günlerin heyecanı ile deprem dönüşümü için can atan halkımız kısa sürede fabrika ayarlarına döndü.
Hala İstanbul’da dönüşüm bekleyen yüzbinlerce yapı var ve bu yapıların olası bir depremde 6 Şubat’taki gibi binlerce insanımıza mezar olacağı ortada.
Kartalkaya’daki otel yangını da ne ilk ne de son olacak maalesef. Yarın bir başka yerde çıkacak bir yangında benzer sonuçların ortaya çıkacağını hepimiz biliyoruz. Daha 10 ay önce bir gece kulübü benzer ihmalkarlıklar sonucu 29 kişi hayatını kaybetmişti.
Yangın merdivenleri ülkemizde kaç binada açık?
Kilitli olmayan nerede ise yok çünkü herkes hırsızlık vs.den korkuyor. En lüks sitelerimizde bile yangın merdivenleri evlerdeki fazlalıklarla doldurulmuş durumda. Yangın çıksa kilitlerden önce bu fazlalıkları aşmak gerekecek.
Toplum olarak maalesef olan bitenden ders alma özelliğimiz yok. Hala biz kasaba ahlakı ile iş yürütmeye çalışıyoruz. Bu nedenle bizde mülakatın ne demek olduğunu bilmezmiş gibi savunanlarımızın çıkmasının başka bir açıklaması yok. Gemisini yürütenlerin kaptan olduğu bir düzen…
Ha, bu eleştirilerimi sadece iktidar için söylediğimi sanmayın, herkes için söylüyorum. Gündelik çıkar ittifaklarına kimse kanmasın, bu ülkede fabrika ayarları o kadar güçlü ki her şeyin terse dönmesi için 24 saat bile yeterlidir.
Kartalkaya felaketinin acısı daha taze iken bile içimizdeki ırkçıların sosyal medyada nasıl fırtınalar kopardığını hepimiz görüyoruz.
Eskilerin deyimi ile sabi sübyan ve üç beş halis kulunun yüzü suyu hürmetine Allah bize merhamet gösteriyor yoksa olan bitenlerin başka bir açıklaması yok.
Kader mi takdir mi artık biz düşünelim… Kader Allah’ın yazdığı onlarca yazıdan biri olabilir. İçinde oturduğunuz binaları çürük ya da sağlam yapmak kaderin bir çizgisidir. Deprem ise değişmez takdirdir. Deprem saati gelip çattığında gittiğin kader çizgisine göre ya molozların altında kalırsın ya da Japonlar-Amerikalılar gibi 110. Katta elinde çay, video çekip deprem anını sosyal medyada paylaşırsın, vesselam.