Halkın sağduyusu yeni bir yol açabilir mi?
Yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı ama genel seçimlerin etkisi ile olsa gerek, muhalefet cephesi tüm motivasyonunu yitirmiş gözüküyor. İşin ilginci iktidara muhalefet daha çok ve etkili şekilde içerideki ortakları Yeniden Refah Partisi ve Hüda Par’dan geliyor.
Siyasette ve hayatta hiçbir ittifak-birliktelik sonsuza kadar sür(e)mez, bu normal bir durum ancak biz nedense hiçbir konuda yapamadığımız gibi siyasette de medenice yolları ayırmayı bilmiyoruz.
Karı koca ayrılır onca yaşanmışlık, birliktelik, çocukların varlığı bile bir anda gözümüzde anlamsızlaşır ve yerini bazen ölüme kadar gidebilen amansız bir düşmanlık iklimi alır. Bizim partilerin ayrılığının da onlardan aşağı kalır yanı yok gibi.
Milletin başına başkanlık için layık görülenlere bugün belediye başkanlıkları layık görülmeyerek kavgada bile söylenmeyecek laflar edilebiliyor. Buradaki itirazım kendi adaylarını çıkarmalarına değil itirazım itiraz ediş şeklindeki orantısızlık. Kendilerini siyaseten bu kadar bağladıktan sonra bu denli bir karşıtlığın siyaseten kime yarayacağı açıkça belli iken böyle bir tutum derin bir çelişki değil mi?
Aslında, kanaatimce ortada şaşılacak bir çelişki yok; çünkü bahse konu itiraz sahipleri en sıkı muhalifken bile her daim bir ayakları ile hep iktidarın yanında bir çizgi takip ettiklerini defalarca gösterdi.
Bu çizgi, Türk siyasetinde hiçbir zaman tek başına iktidarı alma gücü olmayan ama her daim fikren ve zikren iktidar ortağı olan bir siyasi çizginin iki büyük parçasından birini oluşturuyor. Her iki kanat için de kimin cumhurbaşkanı ya da belediye başkanı olacağının çok da bir önemi yok. Milliyetçi taban mevcut iki parti sayesinde hem muhalif görünme hem de iktidar sahibi gibi davranabilme lüksüne yıllardır sahip.
Gelgelelim bu kitleye mensup olmayan halkın geniş kitlelerinin bu seçimlerde ne yapacağına…
Kürtler malum, onların durumu biraz karışık. Herkes onları istiyor ama siyaseten aşağılamaktan da geri durulmuyor. Peki, ya geri kalanı?
Seçimler, kimin kazanacağından çok, halkın siyasilere ne mesaj vereceği açısından oldukça önemli.
Geçmişte hep aklıselimine güvendiğimiz halkımız yine aklıselimle mi davranacak yoksa bir akıl tutulması mı yaşayacak hep birlikte göreceğiz.
Umutlu muyum? Çok da umutlu olduğumu söyleyemem. Bir zamanlar o çok beğendiğimiz halkın sağduyusu maalesef artık siyasetin yeni kapılar açmasına izin vermiyor ve zannımca yine izin verecek gibi de gözükmüyor. Geride kalan 22 yılda bir kere bile Ak Partiye kendini düzelt mesajı vermeyen bir kitlemiz var.
Sokak röportajları açıkça gösteriyor ki, halkımızın %80’i adeta hayali bir simülasyonda yaşıyor. Asla kendi mahallelerinden dışarı çıkmıyor ve başkalarının vaziyeti asla kendilerini ilgilendirmiyor. Hiçbir gerçek, olgu, yaşananlar onların yerlerini zerrece değiştirmeleri ya da sorgulamaları için bir sebep vermiyor.
Bu röportajlardan birinde bir vatandaş uzun uzun geçim sıkıntısından bahsedip, oğlunu evlendiremediğinden şikayet ederken son tahlilde siyasi tercihinin buna rağmen değişmeyeceğini çok doğal bir durummuş gibi anlatabiliyordu. Bir başka röportajda ise bir genç cahil cesareti ile bu ülkede demokrasinin gelişimi için büyük bedeller ödemiş bir entelektüeli büyük bir öz güvenle “ben bile bunların neler yapabileceğini gördüm ama siz göremediniz” diyerek suç ortağı ilan edebiliyor ve aşağılıyordu.
Erzincan’da yaşananlar ortada iken felaketin merkezinden hemen hiçbir tepkinin gelmemesi ve hiçbir iktidar temsilcisinin de sorumluluk almaması Türkiye’nin nasıl bir yere doğru gittiği konusunda hepimizi endişelendirmeli değil mi?
Ama sanmıyorum çünkü duyarsızlığımıza örnek o kadar çok olay var ki, bunları burada yazsam yazıya yer kalmaz.
Gidişatın temel hak ve özgürlükler noktasında da iyi olmadığı çok açık ama bu durum azınlıktaki küçük bir grup hariç kimsenin umurunda değil. Halkın çok büyük bir kesimi yoksulluğun pençesinde ama o pençenin içindekiler nedense bu duruma sebep olanlara değil daha çok itiraz edenlere itiraz ediyor.
Ve dahası bütün dünya daha merkeziyetçi ve kontrolcü bir çizgiye doğru kayıyor. Hükümetler açıkça faşist politikaları desteklerken, militarizm de beraberinde yükseliyor. Korkarım dünya hızla yeni bir -bu kez silahların da kullanıldığı küresel- savaşa doğru giderken adalet, eşitlik ve özgürlük gibi fikirlerin tukaka olduğu bir evreye koşar adım gidiliyor. Ve bizde hala muhalefet toplumu kucaklamak yerine Kemalist-Atatürkçü-milliyetçi tepkilerle halkı kazanabileceğini sanıyor.
İnsanlığın yıldızının sönmeye başladığı bu yakın gelecekte, Allah siyasilerimize akıl ve irfan nasip ederken umarım evlatlarımızı da doğacak felaketlerden korur.