Gecekondu ve Gökdelen
Biraz duvarcılık, biraz tesisatçılık, biraz temel atma, biraz çatı yapma bilgisi, biraz para ve elinden iş gelen birkaç akrabanın desteği, derme çatma bir gecekondu inşa etmek için yeterli olabilir.
Fakat bir gökdelen yapmaya soyunuyorsanız o zaman iş tamamen değişir!
Gökdelen inşaatı, karmaşık ve kapsamlı mühendislik disiplinlerini bir araya getirmeyi gerektirir.
Daha inşaata girişmeden evvel yapılması gereken bir sürü iş vardır: Mimarlar yapıyı tüm ayrıntılarıyla tasarlamalı, kentsel tasarım uzmanları şehrin imar planlarına uygunluğunu kontrol edip çevreye etkilerini analiz etmeli, geoteknik mühendisleri zemin özelliklerini, fay hatlarını, yer altı su seviyelerini inceleyerek yapının taşıyıcı zemin kapasitesini belirlemeli ve zeminin yapı üzerindeki muhtemel etkilerini analiz ederek derin temelleri tasarlamalıdır.
Makine mühendislerinin yapılacak gökdelenin ısıtılıp, soğutulmasında ve havalandırılmasında kullanılacak iklimlendirme sistemlerini tasarlaması, asansörleri yeterli, yüksek hızlı ve güvenli olacak şekilde yapması, yangın söndürme ve duman tahliye sistemlerini planlaması beklenir.
Elektrik mühendislerinin yüksek enerji taleplerini karşılayacak elektrik altyapısını, iç ve dış aydınlatma, jeneratör, UPS ve acil aydınlatma sistemlerini tasarlaması lazım gelir.
İnşaat mühendislerinin proje, zaman ve şantiye yönetimini yapmak, inşaat sürecini planlamak, ve paydaşlarla tüm sürecin koordinasyonunu yürütmek gibi kritik görevleri üstlenmeleri gerekir.
Şantiyenin yönetilmesi, gerekli malzemelerin temini, iş gücü yönetimi ve iş güvenliği protokollerinin uygulanması, yapılan işlerin, kullanılan malzemelerin standartlara uygunluğunun sağlanması gibi işler için farklı uzmanlıklara ihtiyaç vardır.
Güvenlik uzmanlarının yangın tahliye senaryolarını oluşturması, yangın algılama sistemlerinin yanı sıra, CCTV, giriş-çıkış kontrol ve alarm sistemlerini kurması icap eder.
Kapasiteye uygun otopark ve giriş-çıkış düzenlemesi, gökdelen sakinlerinin çevredeki trafik akışına etkilerinin analizi, veri merkezi, sistem odası, fiber optik kablolama, internet ve siber güvenlik sistemleri tasarımı ve bina otomasyonu gibi konularda çok çeşitli uzmanlıklara ihtiyaç olur.
Bu bir çırpıda akla gelen çeşitli işlerin yanında daha sayamadığım bir çok konunun profesyonelinin bir araya gelmesi, koordine olması, sürece katkı sağlaması şarttır.
Bu uzun girizgahı şunları söylemek için yaptım:
Bir gökdelen nasıl kendiliğinden oluşmuyorsa, hukukun üstünlüğüne riayet edilen, temel insan haklarının korunduğu, adaletin titizlikle gözetildiği bir toplumu mümkün kılan yapılar, mekanizmalar, kurumlar da “kendiliğinden” ortaya çıkmaz.
İnsanların gecekondu yapabilmeleri, nasıl gökdelenler de inşa edebilecekleri anlamına gelmiyorsa, köy ya da küçük kasabaların nispeten basit toplumsal dinamiklerini öğrenip bu küçük birimleri yönetmiş olmak da, mahalli idarecilere otomatik olarak metropolleri, ülkeleri yönetebilme becerisi kazandırmaz.
Farklı etnik kökenlerden, kültürlerden, sosyoekonomik seviyelerden gelen, farklı inançlara sahip milyonlarca insanın bir arada yaşadığı, çalıştığı, etkileşime girdiği bir ülkede toplumsal kurumların tasarımı çok karmaşık, zahmetli ve uzun süreçleri planlayıp yönetmeyi gerektirir.
Bu işe talip olanların, nasıl bir problemle karşı karşıya olduklarını kavrayarak bir orkestra şefi misali, “doğru beste” ile “gerçek virtüözleri” bir araya getirmesi gerekir.
Bu ideal durumdan öylesine uzağız ki…
Derme çatma orkestramızın kakofonisinin “çala çala önünde sonunda bir havaya döneceğine” inandırmak istiyoruz kendimizi.
Ama bu bir inanç meselesi değil! İyice fanatikleşip gerçeklikten kopmamış herkes, orkestramızın çıkardığı kötü seslerin git gide daha tahammül edilmez hâle geldiğini fark ediyor.
Acı hakikatle yüzleşmemiz lazım: Maalesef ne istenen nitelikte bestekârımız var, ne bir beste arayışımız, ne de öyle bir besteyi icra ettirebilecek kabiliyette bir orkestra şefimiz.
İşte bu yüzden, bırakın yeni ve sağlam toplumsal yapılar inşa etmeyi, mevcut olanları muhafaza etmekte bile zorlanıyoruz.