İstikrar ve huzurun önemli bir koşulu: Öngörülebilirlik!

Öngörülebilirlik hukuk devleti ilkesinin yansıması olarak literatüre girmiştir.

Öngörülebilirlik bireylerin kendilerini ilgilendiren yasal kuralları önceden bilmesini ve davranışlarını buna göre düzenlemelerini ifade eder. Bu ilkenin sonucu olarak, kamu otoritelerinin öngörülemez nitelikteki düzenlemelerinin hukuka uygun olduğu kabul edilemez.

Geleceğin kestirilebilir olması hukuki işlemlerde tesadüf ve keyfiliği önler.

Öngörülebilirlik ilkeleri Anayasa’nın 13. ve 38. AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 7. Ve BM Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin 11. Maddesi ile düzenlenmiştir.

Ceza hukukuna göre, cezaya konu olabilecek konular kanunla belirlenir ve önceden ilan edilir. Cezaya konu olacağı kanunla belirlenmemiş ve önceden açıklanmamış davranışlar cezalandırılamaz.

Hukuk devleti ilkesinin gereği olan bu ilke, bireylerin beklenmedik müdahalelere karşı korunmasını sağlar. Anayasa Mahkemesi bu ilkeyi, Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirmektedir.

ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK HAYATIN TÜM ALANLARINI KAPSAR

Öngörülebilirlik ilkesi kamusal ve hukuki alanla sınırlı değildir. Bu ilkeye özel sektörde, sosyal yaşamda ve aile yaşamında da özen gösterilmelidir.

Üstat Taha Akyol 27 Ağustos tarihli yazısında konunun önemini şöyle anlatıyor:

“Modern ekonomi hayatı ‘öngörü’ gerektiriyor. Yatırım yapacaksınız, önümüzdeki yılları öngörmeniz lazım.

Kredi alacaksınız, faiz hesabını yaparken önümüzdeki yılları öngörmeniz lazım. Hatta kira sözleşmesi yaparken… Aylık ev bütçesini yaparken de…”

Bir örnek: Özel sektörde çalışma kuralları belirlenmiş olmalı, çalışanlar hangi davranışların yaptırıma tabi olacağını önceden bilmelidir. Yaptırıma tabi olacağı açıklanmamış davranışlar sebebiyle çalışanlar disiplin soruşturmasına tabi tutulmamalıdır.

İş yaşamında öngörülebilirlik sadece çalışanlarla değil tüm taraflarla ilgilidir. Örneğin, tedarikçileriniz sizin kalite ve siparişin teslim süresiyle ilgili hassasiyetinizden haberdar olmalıdır. Aynı şekilde sizin ödeme şekliniz de şeffaf olmalıdır. Peşin pazarlık yapıp üç aylık çek verenler, ikinci alımlarında vade farklı fiyat üzerinden alım yapacaklarını bilmelidirler.

Aile ilişiklerinde de hangi davranışların olumlu veya olumsuz karşılanacağı biliniyor olmalıdır. Dün olumlu bulduğumuz davranışın bugün olumsuz karşılanıp eleştiri konusu yapılması aile içi ilişkilere zarar verir, güven ortamını zedeler.

ÖNGÖRÜ YAPILAMAYAN HALLER

Bazı istisnai durumlarda, önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan olaylarla da karşılaşılabilir.

Bu durum “öngörülemezlik” ilkesi olarak tanımlanır.

Sözleşme akdedildiği anda öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü durumların ortaya çıkması halinde, yükümlülükler yerine getirilmeyebilir. Örneğin deprem, sel gibi doğal afetlerin ne zaman olacağı bilinemez. Doğal afete maruz kalan taraf yükümlülüklerini yerine getirmeyebilir.

ÖNGÖRÜLEBİLİR OLMANIN KOŞULLARI

AİHM ve AYM içtihatlarından hareketle, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasında şu kriterlerin geçerli olduğu söylenebilir:

Müdahale bir hükme dayanmalıdır: AİHM herhangi bir mevzuatın veya içtihadın yeterli olduğu görüşündedir. AYM ise kısıtlamanın bir kanuna dayandırılması gerektiğini işaret ederek AİHM’den daha ileri bir yorumda bulunmuştur.

Hüküm ilgili kişiler açısından yeterli derecede ulaşılabilir olmalıdır: Düzenlemeler resmî gazetede yayımlanarak ulaşılabilirlik sağlanmış olur. Özel kurumlarda sürekli erişime açık tutulan iletişim ortamlarında yayınlanmış yönetmelikler de bu koşulu sağlar.

Belirlilik: Hüküm tereddüde yol açmayacak şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmalıdır. Kısıtlamayı yapan düzenleme muğlak, farklı anlamlar yüklenecek ifadeler içermemelidir.

Koruyucu güvence: Düzenleme kamusal veya özel otoritelerin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu güvenceler içermelidir. Hakkının ihlal edildiğini düşünen kişilerin hak arama yolları bulunmalı ve insanlar bir engelle karşılaşmadan haklarını arayabilmelidir.

KURAL VE ÖZGÜRLÜK DENGESİ

Öngörülebilirliğin ve kurumsal yönetimin ön koşulu kuralların belirlenmesi ve biliniyor olmasıdır. Ancak aşırı kuralcılık da atalete yol açabilir. Su faydalıdır ama fazlası zehirlenmeye yol açar.

“Kural ve özgürlük dengesi” başlıklı 06.02.2023 tarihli yazımda aşırı kuralcılığın sakıncasına işaret etmiştim:

Kuralların günlük yaşamı kolaylaştırdığı gibi birçok faydası olduğu bilinir.

Kurallı işletmelerde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine uyulur, yetkiler ve sorumluluklar bellidir, güç zehirlenmesi ihtimali daha azdır.

Profesyonellerin çoğu kurallı kurumsal işletmelerde çalışmak isterler.

Ancak her şeyin katı kurallara bağlandığı işletmelerde çalışmak, bir süre sonra sıkıcı ve bunaltıcı da olabilir.

Aşırı kuralcılık özgürlükleri kısıtlar, kişilerin yetkinliklerini ortaya çıkarmalarına, kişisel gelişimlerine engel olabilir.

Kurallar ve özgürlükler arasında dengeyi sağlayan kişiler ve kurumlar “öngörülebilir” kararlarıyla istikrarı ve huzuru temin ederler.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum