Yıkıldık, öldük ve aldığımız ders yine bu mu?
Özetin özeti, ortadaki tablo bize ne söylüyor? Deprem üzerine bu kadar konuşup bu kadar sonuç alamamak bir başka felaket olarak kaydedilmeli. Konuşup konuşup dağılmak ve hiçbir şeyi değiştirememek kaderimiz mi bilinmez ama kara bahtımızı eksiksiz izah ediyor. Geride kalan 40 gün, bu ülkenin neden depreme karşı duyarsız, çaresiz ve savunmasız olduğunu apaçık anlatıyor.
Depreme hazırlıklı değildik; fay hattındaki şehirler birbiri ardına yıkıldı. On binlerce insanımız hayatını kaybetti.
Deprem sonrası arama-kurtarma ve lojistikte sınıfta kaldık; kaybımız ve acımız devam ediyor. Deprem sonrasının sonrası için de hala ortada bir planımız yok. Bugün sel geliyor götürüyor, yarınlar için endişe büyüdükçe büyüyor.
Depreme karşı ülkeyi ve şehirleri hazırlıklı, dayanıklı hale getirmekle sorumlu olan siyasi ve bürokratik kadrolardan tek bir istifa yok, utanılacak halimiz daha utanılası hale geliyor. Bırakın istifayı, suçu ve sorumluluğu başkalarının üzerine atmak ortak politika halene gelmiş bulunuyor. “Depremin siyaseti olmaz” diye diye depremin sadece siyasetini yapmaya devam ediyorlar. Sadece siyasetini… Gerçeği çarpıtmak, yapılmayanları gözardı edip, yapılanları bir lütuf gibi anlatmak. Gönüllülerin sahadaki fedakar çalışmaları olmasa felaketin katlanacağı apaçık ortadayken o çabaları bile hedefe koymaktan çekinmeyen bir özgüven! Yoksa buna başka bir şey mi demeli…
Hepsinden daha elim ve vahimi ise, dayanıksız binalara senelerce ruhsat verip, hiçbirini denetlemeden milyonlarca insanın tabut evlerde yaşamasına göz yumduktan sonra, o ihmalin bir numaralı sorumlusu olan bakanlara, kurumlara, bürokratlara ve hatta müteahhitlere yeniden imar görevi vermek… Yani, bütün ameliyatlarında hastalarını kaybeden cerrahın sırtını sıvazlayıp, ona yeniden ameliyat izni vermek… Tamamı istifa edip köşeye çekilmesi gereken kadrolar; yine eskisi gibi akşamdan sabaha karakalem çizilen planlara göre yeni binalara yapacaklar. Değil inşaat yapmak, yaptırmak; inşaat alanına yaklaştırılmaması gereken adamlar Türkiye’yi yeniden imar edecekler!
Asrın felaketini yaşadık da aldığımız ders bu mudur? Yaramız hala kanarken anlaya anlaya bunu mu anladık? Bırakın yargılamayı, istifayı bile üzerine kondurmayan kadrolara aynı hatayı yapmaları için bir daha imtiyaz ve imkan tanımak mı vardığımız yer? Bu ülkede acıdan, ihmalden, felaketten ders almak ayıp olmalı, başka izahı yok.
Görünen o ki, deprem 6 Şubat’ta yaşandı ama depremi felakete dönüştüren bütün üniteler üzerinden hala devam ediyor. Nasıl 6 Şubat’ta sarsılsak bile yıkılmadan ayakta kalabilecekken, almadığımız tedbirler yüzünden bunu bir felakete çevirdiysek şimdi de içinde bulunduğumuz durum farklı değildir. Nutuklarda ne kadar aksini haykırsak da insanı, aklı, mantığı, bilimi sevmedik, sevmiyoruz… Meselemiz buydu hala budur. Ne ikaza kulak asıyoruz, ne de felaketin büyüklüğünü umursuyoruz.
Galiba, göz göre göre gelen depremi eli koyu bağlı seyreden bir ülkeden uyanış beklemek iyimserlik olurdu.