Oldu bitmedi, kapandı gitmedi
Siyaset, iktidar gücüne sahip siyaset, bilhassa da gücü denetlenemez olan siyaset çok kez hatalar yapar. Kendi dışındaki aklın, fikrin, görüşün, analizin, bakış açısının varlığını küçümseyen veya onu bir tehdit olarak gören siyaset hatayı alışkanlık haline getirir. Hatalar zinciri hayatın olağan akışı haline gelir. Bir noktadan sonra da o zincir siyasetin aklını, eylemini ve bütün faaliyetlerini kuşatır. Başka türlü davranmak imkanı kalmaz.
İnsanoğlunun böyle bir tecrübesi olduğu içindir ki siyasal iktidarların resmi ve moral mekanizmalarla denetlenmesi bir zarurettir. Tekrarlamaktan yorulduk ama bir kez daha olsun zararı yok; iktidarın her işini alkışlamak, ne diyorsa doğrunun öyle olduğunu söylemek bir toplumun zayıflığıdır. Aşikar ki biz de o zayıf toplumlardan biriyiz.
Bugün de o hali yaşamaktayız.
Hataları hakikat ve kendine hak gören anlayışın neticesinde Şehir Üniversitesi’ne el konuldu. Büyük bir haksızlık, bir hata ve vicdanları kanatan, uzun seneler unutulmayacak bir yanlış karara imza atıldı. Siyasi maksadı aşikar, hukuksuzluğu aleni, usulü karakuşi bir yanlışlar silsilesi Şehir Üniversitesi’ni yok etti. Atıp tutmaların, havaların, afraların, tafraların, nutukların, lafların, sözlerin ehemniyeti kalmadı; Türkiye’nin gelip gelebildiği yer buymuş demek. İktidar üniversiteye el koyarmış; memleketin bir kısmını görmezden gelirmiş, öteki kısmına “yiyin birbirinizi” dermiş. Arada kalanlara da kısık sesle sabır sükunet telkin edilirmiş. Böyle olurmuş hukuka riayet, böyle olurmuş ilme hürmet…
Bir iktidarın asla yapmaması gereken, bir ülkenin asla yaşamaması gereken bütün yanlışları bir kalemde yapıp, sonra yola devam etmeye örnek arayan Şehir vak’asına baksın. Bugün bakmayan, başını çevirip geçen, “elden ne gelir” diyen, yarın mutlaka bakmak zorunda kalacak.
Hata o kadar büyük ki, işlemler bitmiş, imzalar atılmış, hüküm verilmiş olsa bile geri dönülmesi zarurettir. Başka türlü temizlenmesi, izah edilmesi ve açılan yaranın kapanması mümkün değildir. Hemen bugün el koyma kararından geri dönmek, hakkı sahiplerine iade etmek ve üniversiteyi üniversite gibi yaşatmak iktidarın borcudur. Öyle bir borç ki asla yapılandıramazsınız. Şehir Üniversitesi vak’ası “oldu bitti” demekle olacak, “kapandı gitti” demekle kapanacak bir mesele değildir. Bu ayıptan kurtulmanın en hasarsız yolu bir an önce geri dönmektir.
Dönmek de kolaydır zira o kadar usulsüz ve kanunsuz işlem var ki bir tekinin iptali dahi yetecektir.
Ortada, dönülmesi fazilet olmak kadar zaruret olan bir hata vardır. İnsanların çaresizliğini, mağdurun sahipsizliğini ve hukukun acizliğini fırsat bilmek yerine; tam da bu yüzden hakka riayet fırsatını kaçırmayın.