Müslüman Dünyada Kader ve Siyaset

Millet için devletsiz kalmak, birey için vatansız kalmak büyük bir felakettir. Bir devletin bir yöneticisi veya yöneticileri olur. Amenna… Ama modern devlet artık Ortaçağ’daki gibi kutsal devlet değil hukuk ve hizmet devletidir. Müslüman dünyanın yüzyıllardır çektiği sıkıntıların bir sebebi de kendi kültüründen beslenen bir hukuk ve hizmet devletine geçememesidir. Bunun önemli bir sebebi de Emevî devletinin başından itibaren siyasette etkinliğini giderek artıran kaderci anlayıştır.

‘Kader’in dinî-teorik olarak tartışılması ayrı bir konudur. Fakat Müslüman dünyada bu inancın siyasetle dayanışma halinde olması pratikte her zaman sorun olmuştur. Emevîler döneminde, yani daha İslam’ın birinci yüzyılının ikinci yarısında başlayan siyasal tartışmalarda ve haksız uygulamalarda hep kadercilik kullanılmıştır. İbn Kuteybe’nin (ö. 276/889) verdiği bilgiye göre bazı özgürlük savunucuları Tâbiîn neslinin saygın âlimlerinden Hasan-ı Basrî’ye şöyle bir soru sormuşlardı:

“Şu hükümdarlar (mülûk), Müslümanların kanlarını akıtıyor, mallarını gasp ediyor, bunun gibi birçok (kötü) işler yapıyorlar. Sonra da ‘Ne yapıyorsak Allah’ın takdiriyle yapıyoruz’ diyorlar. Ne dersiniz?”
Hasan-ı Basrî şu kesin cevabı verdi: “Yalan söylüyorlar Allah düşmanları!”

O dönemde henüz mezhepler teşekkül etmediği için Kader savunucularına “Ehlü’l-hadîs” veya ‘Ashâbu’l-hadîs” deniyordu. Bunların savunduğu anlamıyla kader düşüncesi Emevî yönetimin yaptığı haksızlık ve kötülükleri ilâhî takdire bağlayarak mazur göstermek ve toplumun yönetimi eleştirme özgürlüğünü bastırmak için kullanılmış, bu maksatla hadisler de üretilmiştir. Kader tartışmalarının özgürlük karşıtları lehine ilerlemesinde, bu karşıtlığı destekleyen hadislerin üretilmesi etkili olmuştur.

Mesela “Sultan Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir” cümlesiyle başlayan hadisler, –Câbirî’nin Arap Ahlaki Aklı adlı kitabında geniş geniş anlattığı gibi (s. 159-322)- aslında eski İran kültüründe ait olan “itaat ahlakı”nın Müslüman toplumca da benimsenmesini, sultan ve devletin kutsallaştırılmasını kolaylaştırmıştır. Sadece bir örnek verelim:

Güya Resûlullah (sav) buyurmuş ki: “Sultan Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir… Sultan âdil olursa o sevap kazanır, halka da şükretmek düşer. Sultan zalim olursa o günah kazanır, halka da sabretmek düşer.”
Müslüman toplumlarda liderin ve devletin kutsallaştırılmasında etkili olan güçlü bir motif daha var. Bu motif, Emevîler’in ilk hükümdarı Muaviye zamanından başlayarak devlet başkanları için kullanıma sokulan “halîfetullâh” (Allah’ın vekili) sıfatıdır. Bu telakkinin de İran orijinli olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim meşhur kültür tarihçisi Câhız (ö. 255/869), et-Tâc fî ahlâkı’l-mülûk adlı eserinde eski İran yöneticilerinin siyaset ahlâkına dair bol alıntılar yapmış ve bunun sebebini şöyle ifade etmiştir:

“Çünkü İranlılar bu hususta öncüdürler; biz devlet ve yönetim yasalarını, özel ve genel düzenlemeleri, toplumun yönetim usulünü onlardan aldık.” Câhız aynı eserde şöyle der: “Hükümdarlarla hitap ederken ‘Ey Allah’ın vekili (halîfetullâh), … demek gerekir.”

Hükümdarların buyruklarını ve uygulamalarını Allah’ın iradesiyle aynılaştırmak suretiyle onu sorgulamaz yapma amacı taşıyan “Allah’ın vekili” söylemi, Ahtal, Cerîr, Ferezdak gibi dönemin ünlü şairlerinin sultanlara övgü şiirlerinde de geçer. Ayrıca Emevî sultanları da kendileri için “Allah’ın vekili” sıfatını kullanmışlardır. Mesela Muaviye şöyle diyordu:

“Yeryüzü Allah’ın mülkü, ben de Allah’ın vekiliyim (halîfetullâh); aldıklarım benim olacak; almadıklarım veya beden arta kalanlar da insanların olacaktır.”

Devlet başkanının sorgulanamazlığı fikri sonraki asırlarda da devam etti. Mesela 11. yüzyılın ünlü hukukçusu Mâverdî, Muaviye’den yaklaşık dört asır sonra Teshîl’n-nazar’da şöyle yazıyordu:
“Halk sultanlara Allah’ın emanetidir... Allah, sultanın yaptıklarına karşı koyma kapılarını yönetilenlere kapatmış, onun kendi içtihadıyla ulaştığı görüşe karşı red yolunu (halka) tıkamış; hükmüne boyun eğmelerini onlara gerekli kılmış; işlerini onun buyruklarına ve yasaklarına uygun olarak yürütmelerini emretmiştir.”

Son olarak, Arap dünyasının tanınmış ulema ailesinden 19. yüzyıl âlimi Âlûsî, Rûhu’l-Meʿânî adlı tefsirinde Nahl suresinin 81. ayetindeki “zılâl” (gölgelikler) kelimesini açıklarken şunları söylüyor:
“… Şöyle de denilmiştir: (Ayetteki) ‘gölgelikler’den maksat evliyadır. Müritler (Allah’tan) ayrı olmanın verdiği ateşin şiddetinden dolayı evliyaya sığınırlar.”

Günümüzde Batıyla Müslüman dünya arasındaki bilimsel ve maddi gelişmişlik farkının (son olarak Lübnan’da yaşananların) bir nedeni de onlar yüzyıllar öncesinden itibaren bilimin gölgesine sığınırken, Müslüman dünyanın 18. ve 19. yüzyıllarda bile evliyanın gölgesine sığınmaları olabilir mi?

YORUMLAR (76)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
76 Yorum
  • Ceviz Ağacı / 30 Eylül 2024 15:18

    Ya hu bu işlerin yeri gazete köşeleri midir?.. Evin taksiti var her halde...

    Yanıtla (0) (1)
  • Seyfettin Akar / 26 Eylül 2024 19:31

    Tarihi yorumlayan isimlerin hatalarına eyvallah. Mustafa Çağrı'dan bugüne yönelik yorum da beklerdik. Neden yok.

    Yanıtla (0) (0)
  • Hamdi Denizci / 26 Eylül 2024 15:51

    Emevilerin, "Ne yapıyorsak Allah'ın izniyle yapıyoruz; o izin vermeseydi yapamazdık" demeleri, İslam'a uyar mı, uymaz mı? Bence uyar. Emevilerin iktidar anlayışı, İslami iktidar anlayışının ana gövdesini oluşturur. Uydurma Hadislerin çoğu, "Hz Muhammed böyle demedi ama pekala diyebilirdi" cinsindendir.

    Yanıtla (1) (0)
  • Recep Çil / 26 Eylül 2024 10:14

    Güzel bir makale elinize yüreğinize sağlık hocam Teşekkür ederim

    Yanıtla (4) (1)
  • Mürsel / 25 Eylül 2024 11:21

    Tarihi kavşakta adam gibi itiraz:
    Şimdi bu vakanın aslını üstad Said Nursi'den dinliyelim:

    "Hem Ankara'da, Dîvân-ı Riyâsetinde pek çok meb’ûslar varken, Mustafa Kemâl şiddetli bir hiddetle Dîvân-ı Riyâsetine girip, bana karşı bağırarak,

    ‘Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyân edesin. Sen geldin, namaza dâir şeyler yazıp içimize ihtilâf verdin.’

    Ben de onun hiddetine karşı dedim:

    ‘Namaz kılmayan hâindir, hâinin hükmü merduddur.’

    Dehşetli bir put kırdım.

    Yanıtla (2) (21)
  • Mürsel'e / 25 Eylül 2024 12:32

    Mürsel efendi,
    Anlattığınız HİKAYE ise, görgü tanığı/tanıkları nerede?
    MASAL anlatıyorsanız dilinize doladığınız dini inancınız kadar YANLIŞ ve Said Nursi'yi SUİİSTİMAL edecek kadar ÇİRKİN davranıyorsunuz!!!

    Yanıtla (9) (4)
  • Görüş / 25 Eylül 2024 19:05

    Namaz kılmayan hainse, nüfusumuzun ezici çoğunluğu hain olmuş durumdadır. Saidi Nursi sayesinde hainlerimiz epeyce çoğalmış oldu. Memnun oldunuz mu Mürsel bey ? Böyle yanlış bir görüş, söyleyeni ve nakledeni bağlar. Hain batılılar, namaz kılarak mı teknoloji üretiyorlar ?

    Yanıtla (7) (3)
  • Mürsel / 25 Eylül 2024 22:38

    Müslüman toplumda, namaz kılmayı ve önemini anlatmayı ihtilaf/ ayrılık gayrılık gören biri müslümanlar hakkında karar veremez, hükmü geçerli olamaz.

    Yanıtla (2) (5)
  • Görüş / 26 Eylül 2024 03:13

    Hainlik kavramını örtbas etmek için, namaz ve ihtilaf kelimelerini araya yerleştirmek, iyi niyetli bir yaklaşım değildir.

    Yanıtla (2) (1)
  • Misafir / 25 Eylül 2024 22:37

    Sayın hocam, tosuncuk lakaplı arkadaşa 88 bin küsur yıl ceza verilmiş. Bence bu ceza bu arkadaşa para yatıran uyanıklara yatırımı oranında bölünmeli ve bu arkadaş serbest bırakılmalıdır. O zaman bilimsel ve ilimsel kalkınma gerceklesir.Saygılarımla.

    Yanıtla (3) (1)
  • Ali Namlı / 25 Eylül 2024 08:53

    Peygamber Efendimizin , hiç bir zaman kendisinin , Allah'ın vekili olduğuna dair ağzından ne bir söz çıkmıştır ne de bunu düşündüren bir davranışı olmuştur.
    Hal böyle iken sonradan gelen yöneticiler böyle bir yetkiyi kimden almışlar?
    Ancak şu da bir gerçek ki ortaçağda batı dünyasında da durum aynı idi , farklı bir durum yoktu .
    Nitekim 1250 de Ingiltere'de kralın yetkilerini budayan ve demokrasinin ilk manifestosu kabul edilen Magna Carta anlaşması yapılmıştır.

    Yanıtla (12) (6)
  • okur / 25 Eylül 2024 16:01

    inegöl'de tarihi bir camide ikinci abdülün tuğrası var. caminin en yüksek yerinde ve kıble yönünde. camileri savaşta sadece yunan işgal etmedi. bu tarz sembolizm yoluyla monarklar da işgal etti. kimse de dememiş ki "sen kimsin ki tuğranı camiye koyuyorsun?"..camilere 4 halife isimleri yazılması da galiz bir yanlıştır.

    Yanıtla (9) (4)
  • okur / 25 Eylül 2024 17:51

    Biz de de Magna Carta ya benzer bir Sened-i İttifak var 18. yüzyılda. Padişahla Ayan (şehirler eşrafı) arasında. Ama 20 yıl ömrü olmuş. Tarihin dersi şu:
    İlhanlılardan beri Türkler hep kılıçla devlet kurmuş, Devletini kılıçla ve askerle yaşatmış.
    Çağa uyar uymaz bilinmez, Türklerin kendi kendini yönetme biçimi ve kabiliyeti bundan ibaret. Düzen ve kuralı sevmeyiz, Konuşarak, uzlaşarak sorunlarımızı çözmeyiz. Hep kavga, menfaat çatışması, kamu malına tasallut. Devlet adamı yetistiremiyoruz.

    Yanıtla (4) (4)
  • İstanbullu bir okur / 25 Eylül 2024 21:06

    Tebrikler Sn.Ali Namlı;21.yy.dayız,İngiliz durumu toparlamaya 1250'de başlamış,biz halen çelik,çomak oynama peşindeyiz,düşün arkama gelin peşindeyiz.İslam'da da kutsal devlet,mevlet yoktur.Çağımızda devlet yönettiği halkın,topluluğun ortak işlerini orğanize eden kurumun adı,onun yöneticiside o halk ve topluluğun hizmetçisidir.Syglr.

    Yanıtla (4) (1)
  • Ali Namlı / 25 Eylül 2024 22:14

    İlginize teşekkür ederim efendim .
    Bizden de bilmukabil saygılar, iyi geceler .

    Yanıtla (1) (1)
  • İstanbullu bir okur / 25 Eylül 2024 20:56

    Sn.Üstad;yazının muhtevasına eyvallah,lakin konu Müslüman dünyaysa,Müslümanlık konusunda,müslümanun besleneneceği kaynak nedir.Bunu kaynaklar diyerek çoğullaştırıp,müslümanları O tekili bırakıp,çoğulda boğmaya kimin hakkı vardır.Yok elbette,kimsenin hakkı.Bahsettiğiniz,adına alim denen insanlar halen tasavvuf ve tarikat öbeklerinin,sömürü yuvalarının baştacı insanlar.Müslümanlar halen Kur'an'dan habersiz,din adına sömürülmeye devam ediyor 21.yy.da.Sn.Akbulut'un"Müslüm. Kültü Kur'an'a Yaban.Sürci

    Yanıtla (1) (1)
  • Matrakçı... / 25 Eylül 2024 20:36

    Biraz ezber bilip birkac kişi toplayan Evliya ilan ediliyor..Sonra da birileri lakirdilar üretiyor..

    Yanıtla (1) (1)
  • Necmi Torun. / 25 Eylül 2024 20:16

    Asr-ı sadetten,hülefa-i raşıdinden hiç misal almamışsınız.
    Hakkı değil batılı tasvir etmiişsiniz.
    Hakkı göstermektir alimin vazifesi!
    Batıla mahkum değiliz.

    Yanıtla (0) (3)
  • P. Cezanne / 25 Eylül 2024 18:30

    Hala ayni zihniyet, bizdeki yönetenler kendisini Allah 'in vekili zannediyorlar. Daha sonrada vakif kurup günah çikarmaya basliyorlar ,Öyle zannediyorlar tabiiki.
    Kiyamete kadar,da böyle gider.

    Yanıtla (4) (1)
  • Halit yaşar / 25 Eylül 2024 17:20

    Kaleminize sağlık çok güzel özetlemişsiniz

    Yanıtla (3) (4)
  • Karar okuru / 25 Eylül 2024 17:00

    Biraz dini tahsili olanlar arada sırada kader konusuna değinmeden edemezler."Aslında
    bizim kader anlayışımız yanlış,doğrusu şöyle şöyledir" diyerek konuyu herkesten iyi bildiklerini ortaya koymak isterler.

    Yanıtla (2) (4)
  • Seküler Okur / 25 Eylül 2024 12:02

    Batılı toplumlarda Laik veya seküler yaṣam yaygınlaṣtıkça dini ve dünyevi liderler inancı kendi çıkarları için eskisi gibi manipüle edemez oldular. Demokrasi, bireysel haklar ve ekonomi geliṣti. Artık herṣey devlet için anlayıṣı gerilerken, birey ön plana çıkmaya baṣladı.

    Yanıtla (6) (4)
  • okur / 25 Eylül 2024 16:52

    laik ve seküler napolyon'un savaşları öylesine büyük insan kaybına yol açmıştır ki fransız halkı adeta kıyma makinesine sokulmuştur. napolyon acaba hangi duyguları istismar ediyordu?

    Yanıtla (0) (7)
  • Okur / 25 Eylül 2024 12:48

    5- muhterem hocam, Benim tartışmaya açtığım tek mesele, (sadece) keremli olarak yaratılmış insanın yeryüzünde HALİFETULLAH oluşu; yoksa ne tarihi ne de yeni bir oluşum ve maceralarla ilgilenmiyorum. Aslında Resullulah’ın aziz buyruğu çerçevesinde hilafetin kendisinden sonra otuz yıl devam edip sonrasında tırmalayıcı ve ısırıcı emirlerin geleceği hakkındaki hadisi şerifine inanıyorum. Mesela Evliyalar bu unvanın sahibi olabilirler mi? Meselâ, Mevlâna Celaleddin Hz. HALİFETULLAH mıdır. Saygılar

    Yanıtla (1) (5)
  • okur / 25 Eylül 2024 16:49

    kur'anda "halife" ifadesi geçer. "halifetullah" ifadesi geçmez.

    Yanıtla (1) (2)
  • Murat / 25 Eylül 2024 16:29

    Bazıları, herhangi bir durumda herhangi bir âyete veya hadise atıfla meseleyi hallettiğini zannediyor. Böylece, nice âyet ve hadisin Kur’ân ve sünnetin meramına uygun olmayan, dahası aykırı düşen yer, zaman ve şekillerde kullanıldığını görüyoruz. İlacın doğru yer, zaman ve dozajda kullanılmadığı takdirde şifa getirmeyip bilakis maraz doğurması, hatta ölüme sebebiyet vermesi misali.. Serbestiyet/ Metin Karabaşoğlu Fakirliğe Övgü

    Yanıtla (2) (3)
  • Mürsel / 25 Eylül 2024 16:06

    1. TBMM’deki görüşmelerin şahitleri şunlardır: Siverek Mebusu Abdülgani Ensari, İstanbul eski müftülerinden A. Fikri Yavuz, Erzurum Mebusu M. Salih Yeşiloğlu, Erzincan Mebusu Hüseyin Aksu ve Van Defterdarı Tevfik Demiroğlu ve 1. 2. dönem Şebinkarahisar mebusu Ali Sururi Tönük’ ün hatıraları.
    Bknz:
    Abdülkadir Badıllı/ Mufassal Tarihçe- i Hayat 1
    Bediüzzaman Said Nursi/ Tarihçe- i Hayat
    *Ayrıca Said Nursi’ ye hoşgeldin/ hoşamedi yapıldığı Meclis Zabıt Kayıtları’ nda yazılı olarak vardır.

    Yanıtla (2) (9)
  • orka / 25 Eylül 2024 15:54

    "sultan yeryüzünde Allah'ın gölgesidir" yazısı bursa ulucamii'de minberin hemen solunda büyük bir hat yazısıyla yazılmıştır..her gördüğümde canım sıkılır. camiyi işgale uğramış gibi düşünürüm. belki bir gün hanif ibrahimî bir babayiğit çıkıp o yazıdan "sultan" ve "zıll" kelimelerini hapse girme pahasına kazıyacaktır.

    Yanıtla (2) (1)
  • orka / 25 Eylül 2024 15:49

    bilmemiz gereken basit gerçek: yazgı vardır ama zalimleri ve suçluları temize çıkarmaz. tenbel, yoz ve ihmalkarları temize çıkarmaz.

    Yanıtla (1) (2)
  • okumaz / 25 Eylül 2024 14:24

    selam ve saygılar

    Yanıtla (0) (2)
  • Mikdat Erez / 25 Eylül 2024 12:57

    Hocam İslam ulemasi teologlari kur'an ve sünneti seniyye uygun ahlak kitabı yazmak yerine Sultanları kitap yazmışlar.

    Yanıtla (0) (3)
  • HADİSE / 25 Eylül 2024 12:06

    7'lik çocuktan 77'lik dede ve ninelere kadar, sabit interneti ve/veya ve internetli cep telefonu olmayan kaldı mı?

    Teknolojik iletişim çağı öncesinin sözlü iletişimindeki "bilgini, alimi, uleması vb." günümüzün interneti/cep telefonu...

    Bize anlatılan her şeyi internetten kontrol etme imkanına sahip iken, dini bilgi diye akla ziyan, ahlâka düşman söylemlere inanlar AHMAK (Aklını kullan(a)mayan) değil de nedir?!

    Allah'ın hediyesi AKLIMIZI kullanalım...

    Yanıtla (6) (4)
  • Sadece Soru / 25 Eylül 2024 11:16

    Muhterem Hocam, Bakara Suresi 30’da: “Hani rabbin meleklere Ben yeryüzünde bir HALİFE yaratacağım….” Buyurmuştur. Keza Sad suresi 25’de: “Ey Davut, biz seni yeryüzünde HALİFE kuldık. Bundan doşayı insanlar arasında adaletle hüküm ver…” Nisa 59:”Ey iman edenler Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin ve SİZDEN OLAN ULU’L EMRE’de”
    Herhangi bir hadisi şerif aktarımına gerek kalmadan bu ayeti kerimeler dikkate alınarak HALİFETULLAH unvanı kullanımında bir sakınca var mu?

    Yanıtla (0) (5)
  • Okur / 25 Eylül 2024 11:34

    Çok Sakınca Var... sence de olsun, yoksa tekfir edilenlerden olursun.

    Yanıtla (3) (2)
  • Ali / 25 Eylül 2024 12:02

    Meşru haklı olanda itaat edin, haksız gayrı meşruda itiraz edin eleştirin ve sivil itaatsizlik edin; İmam Azam ve İmam Bediüzzaman gibi aleyhim ecmain.

    Yanıtla (2) (3)
  • Ahmet Habip / 25 Eylül 2024 11:52

    Sayın hocam, Arap dünyasında kaderin nasıl yanlış anlaşıldığını/uyguladığını anlatmışsınız. Ama gerçek kaderin ne olduğunu söylememişsiniz. Haydi o da bizden olsun:
    Kader, Allah'ın ilminin nâmütenâhiliğini gösterir. Bunun dışında, insanoğlunu/sosyal hayatı ilgilendiren bir yönü yoktur. Nokta...

    Yanıtla (3) (4)
  • Okur / 25 Eylül 2024 11:47

    4-Muaviye vb kimlikler adil oluşu istismar edip yanlış uyguladılar diye Allah yeryüzünde inanın HALİFE oluş vasfını geri mi çekti (bir NESH var mı)?

    Halife unvanın genel hüküm oluşunun dışında HZ. Davud as ile özelleşmesinin (perçinli tahsis) Nebi oluşun yanı sıra KRAL oluşunun da bir payı var mı? Zira ayerin devamında İnsanlar arasında adaletle hükmet emri var. Bu halde HZ. Davut as HALİFETULLAH sayılır mı? Söz uzayacak gibi duruyor. Bu kadarla iktifa edelim.Görüşünüzü beklerim

    Saygılar.

    Yanıtla (1) (3)
  • karar okuru / 25 Eylül 2024 11:45

    İnancın toplumsal hale gelmesi insanların güdülmesini kolaylaştırır. kader, insanın yapıp, etmelerini aşkın bir güce başlamasıdır doğal olarak bu aşkın gücün yeryüzü temsilcisi de olması gerekir. bunu kabul eden insan artık gönüllü köledir. akıl tutulması denir buna. insan kendini nasıl köleleştirir. kimse cennete gitmek için demesin. cennet köle ruhlu insanlar için olmasa gerek.

    Yanıtla (0) (2)
  • Okur / 25 Eylül 2024 11:37

    3- Sadece ifade ettiğiniz gibi BİLİMİN GÖLGESİNE sığınıldığında Hilafet bahsi tamam olur mu? Yoksa biz @bütün isimlerin” tecelligahı olarak eksik kalır mıyız? BİLİMİN GÖLGESİ (Rönesans’dan bu yana) Allahı ve onun ilmini ifade eden diğer tüm maddi ve manevi yönelimleri (semavi ve maddi yaklaşımların tümünü) Laboratuvar’ın dışına bıraktığı için tanrısız bir gölgeye iltica nasıl olacaktır?

    Yanıtla (1) (1)
  • Okur / 25 Eylül 2024 11:29

    2- lütfen HALİFE kelimesini (Ülkemizde ustadan sonra gelen meslek erbabı için KALFA ifadesi kullanılıyor) açıklar mısınız? Bir Halife, ASLIN (HAKK’ın) neyini öğrenip icra ettiği için ona HALİFE denilir? Nitekim bütün isim bilgileri (esmayı kulleha) yüklenen Adem As melekutun bilgisinin fevkinde olduğunu ispat etmemiş miydi? Bu ayet bağlamında baktığımızda Halifetullah Allahın isimler (toparlanöış haliyle Esmayı Hüsnâ) tecellisine mazhar olduğu için mi bu unvan ile taltif edilmiştir?

    Yanıtla (0) (2)
  • okur / 25 Eylül 2024 10:46

    Mülümanlar 12. yüzyıldan beri evliyanın (güya Allahın dostları) gölgesine sığınıyorlar, 21. yüzyılda bile.. Bu kafayla giderlerse daha çağlar boyu da bu değişmeyecek.. Sadece petrol bitince durum değişebilir.

    Yanıtla (4) (3)
  • Gago / 25 Eylül 2024 09:47

    Muhafazakar mahallede lider kültü çok önemli eleştirirsen 'mürted" İlan edilirsin son seçimlerde bunu fazlasıyla yaşadık

    Yanıtla (4) (4)
  • Okur / 25 Eylül 2024 09:30

    Müslümanların tarihini belirleme ayrıcalığı neden Muaviyeye tanındı? Bu ayrıcalığa Hasan Basri dışında neden güçlü bir itiraz gelmedi gibi sorular Müslüman 'kader' anlayışını belirleyenin ulema, hukema vs. olduğunun, 'geleneği' hala kutsallaştırma iddiasından anlaşılabilir. Rte'nin icraatlarına itirazın halktan gelmesi bu siyaset tarzını yeterince eleştirmeyen muhalefetin, bu siyasete boyun eğen 'ulamanın' suçudur. Halk çaresizdir 'ucube' siyaset tarzı ve sonuçları karşısında. Kader midir bu?

    Yanıtla (4) (0)
  • kışlalı / 25 Eylül 2024 08:40

    Saygı değer hocam, yazılarınızı çok keyifle ve iştiyakla okuyorum. Ne hikmetse bu tarihi anekdotlar içerisine müslüman yöneticileri adaletsizlik,ölçüsüzlük ve hukuksuslukla suçuyorsunuz. Haklı olabilirsiniz. Buna mukabil bilimin nuru altında yöneticilik yapan batılı aydın yöneticileri ise bütün zulümlerine rağmen kutsuyorsunuz. tabi bu kutsananlar arasına son paragrafta belirtmiş olduğunuz Lübnan meselesi içerisinde zımni olararak Bünyamin Netenyahuyu da zikretmiş oluyorsunuz. Saygılarımla

    Yanıtla (2) (1)
  • Musta / 25 Eylül 2024 08:27

    Yeryüzü Allah’ın mülkü, ben de Allah’ın vekiliyim (halîfetullâh); aldıklarım BENİM olacak; almadıklarım veya BENDEN ARTA KALANLAR da insanların olacaktır. Anladınız mı neden alım gücünüz düşüyor, kime gidiyor?

    Yanıtla (2) (3)
  • yener yılmaz / 25 Eylül 2024 07:40

    Ne demişti Süleyman Soylu " Allah yaptırıyor, Allah Yaptırıyor, Allah Yaptırıyor.."

    Yanıtla (3) (1)
  • yener yılmaz / 25 Eylül 2024 07:39

    Sayın hocam yazınız o kadar güncel o kadar sorunu temelden belirleyici ki... İktidar sahibini, devleti her eleştirenin başına gelenler bunu gösteriyor...Ülkeyi idare eden adamın sözünün mutlak kabul edilmesi Haşa Allahın sıfatlarına sahip olduğunun söylenmesi, ona dokunmanın ibadet olduğunun söylenmesi yetmiyor mu, her eleştiriyi hakaret saymak cabası... elinize sağlık sorun tam olarak budur...

    Yanıtla (2) (1)
  • Ali Rıza / 25 Eylül 2024 07:32

    Teşekkürler hocam; dilinize kaleminize sağlık, hakikatleri dile getirmişsiniz, bu hakikatleri herkes biliyor lakin kabul etmiyor, çünkü kabul ederse gittiği yolun yanlış olduğunu ikrar etmiş olur, bu tüm islam ümmetine teşmil edilebilen bir durumdur. Okuyan düşünen bunu dile getiremiyor ‘deist’ veya ‘ataist’ oluyor. Nasıl edeceğiz hocam? , işin kolayı yaptığımız yanlışlara günahlara bir kılıf bulmak için, kendimizi değil Allah’ı sorumlu tutup kenara çekiliyoruz. Buna da ‘Kader’ diyoruz!!!.

    Yanıtla (6) (3)
  • Muhakkik / 25 Eylül 2024 07:05

    Sayin yazar bahsettiginiz tarihlerde ki avrupa, amerika, pekin,rusya... gibi ulkelerde ki durumlar nasil idi? Onlar ile neden kiyaslama yapmiyorsunuz da bu donemi guncel olaylara kiyasliyorsunuz? Siz de cok iyi bilirsiniz ki kiyasinizin ismi :" Batil bir kiyas"tir.Siz de evinizin,barkinizin,mal ve mulkunuzun,evlad-u iyalinizin emanetcisisiniz/ halifesisiniz .Konulari cahil avamin carpitmasini istismar ederek delil getirmeniz ne kadar mantikli?

    Yanıtla (3) (4)
  • Perişan / 25 Eylül 2024 06:05

    Çürümeden nasıl çıkılır

    Yanıtla (1) (0)
  • Okur / 25 Eylül 2024 05:06

    İnsanların çoğunluğu gerçekle yüzleşmekten kaçarlar. Kolaylığın zorluğun içinden geçtiğini bilirler ama yine de zorluktan kaçarlar. Öleceklerini bidikleri halde ölüm yokmuş gibi yaşarlar. Özgür olduklarını bilirler ama yine de ondan kaçarlar. Özgürlükten, sorumluluktan sıyrılmak için binbir dereden su getirirler. Özgürlük onları bir kat sıkıyorsa, yöneticileri iki kat sıkıyor. Böyle olunca kaderci anlayışta birleşme mukadder oluyor.

    Yanıtla (3) (1)
  • Okur / 25 Eylül 2024 04:00

    Kainatın ve ona hakim yasaların merkezinde mutlak irade sahibi olan ve dilediğini yapan bir Allah’a inanacaksın, sebep-sonuç zincirine Allah’ın adeti diyeceksin, ebedi cennet veya cehennemin insanların dünyadaki yaptıklarının karşılığı olduğuna iman edeceksin, hidayet kapısının herkese açık olduğunu söyleceksin yani kısacası herşeyi ile mutlak irade sahibi bir Allah’ı ve özgür insanı önceleyen bir dine inanaksın sonra da kadere veya determinizme göre yaşayacaksın?Bundan daha yaman çelişki yoktur

    Yanıtla (0) (2)
  • Karar okuru / 25 Eylül 2024 00:27

    Sayın Çağrıcı,günümüzde devletin başına bir günde yöneltilen eleştirileri toplasanız bir kaç cilt tutar.Önemli bir kısmı da hakaret.Durum böyle olunca siz niçin böyle bir yazı yazma ihtiyacı duydunuz?

    Yanıtla (4) (18)
  • sıtkı sıyrıldı / 25 Eylül 2024 00:49

    Müslüman Dünya Türkiye'den mi ibaret?

    Yanıtla (3) (7)
  • Karar okuru / 25 Eylül 2024 01:29

    Burada yazılan her yazının Türkiye'ye yönelik ve Türkiye için olduğundan şüphe edilmemelidir.Muaviye'den falan bahsedilmesi konuya giriş yapmak için gereklidir o kadar.

    Yanıtla (7) (3)
  • Karar okuru / 25 Eylül 2024 00:51

    Yani hiç kimse "Cumhurbaşkanı böyle istedi,demek ki bu benim kaderim imiş" deyip olanı sinesine çekmiyor.Hemen eleştiri ve protestoya yöneliyor.Bu açıdan baktığımızda yazınız güncel görünmüyor.

    Yanıtla (7) (13)
  • Misafir / 25 Eylül 2024 00:43

    Bırakın tekke de evliyayı camide hocayı bulamıyoruz. Siz nelerden bahsediyorsunuz.

    Yanıtla (9) (3)
  • natali / 25 Eylül 2024 00:34

    son 70 yıldır öyle ya da böyle secimlerle idare ediliyoruz dolayısıyla secimle gelip secimle giden bir yönetici nasıl dini referanslara sahip olabilir?

    Yanıtla (4) (4)