Suriye çok şeyi değiştirdi
Suriye’de olanları siyasi bir iç meselemiz gibi tartışılmasını sağlıklı bulmuyordum. Ancak şu gerçek yavaş yavaş ortaya çıkıyor ki, Suriye’de her ne olduysa ya da olacaksa Türkiye’yi, hiçbir ülkede olmadığı kadar, yakından ilgilendiriyor ve bu durum gelecekte de değişmeyecek. Suriye hakkında her kafadan bir ses çıkmasına rağmen Türkiye’de konuya vakıf uzman yok denecek kadar az. Konu hakkında yorum yapan yazarlar da gelişmeleri büyük çoğunlukla iktidarın, daha da açık konuşmak gerekirse Erdoğan’ın işine yarayıp yaramadığı merkezinden değerlendiriyor.
Bu yaklaşım, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun gerçekleri ile bağdaşmayan siyasi bir yaygaradan öteye gidemiyor. İktidarın ve Sayın Erdoğan’ın 13 yıldır büyük siyasi riskler alarak, kendi açısından tutarlılıkla sürdürdüğü Suriye politikası şimdilik başarıya ulaşmış gibi görünüyor. Bunu kabullenmekte güçlük çekenler, sadece Suriye için değil, Türkiye ve tüm Ortadoğu için çok önemli bir tarihsel kırılmayı ıskalıyor. Bu kendileri açısından gömleğin yanlış düğmelenmesi anlamına geliyor. Tepkisel, ideolojik ve yer yer mezhepsel yaklaşım Suriye’de ve Ortadoğu’da kimsenin öngöremeyeceği muhtemel gelişmeleri izah etmekte ve bu gelişmelere etki etmekte işlevsiz kalacak.
Suriye’de gerçekte neler olduğu ve neler olabileceği konusunu dürüstçe anlamaya çalışmak yerine, Türkiye’de gelişen Suriyeli düşmanlığı dalgasını arkasına alarak, pirim kasmaya çalışanlar, etki ve ağırlık anlamında diskalifiye oldu. Bunu kavrayıp kavrayamamak kendilerinin bileceği bir şey. Dünyada da çok örnekleri var. Tarihin gerçekleri ile ikna olmayanları, hayat da ikna etmek için uğraşmaz.
****
İktidara direk saldıramadıkları için, bir iktidar projesi olduğunu düşündükleri ve akıl dışı yalanlarla düşmanlaştırdıkları savunmasız Suriyeli mültecilere hayatı zindan ederek, siyasi güç devşiren vasıfsız ırkçılar için de yolun sonu gelmiş gözüküyor. Suriyelilerden bağımsız olarak ırkçılığın Türkiye coğrafyasında yeri olamaz. Varlığını bir ırka düşman olmakla tesis eden ırkçıların, Suriyelilerden sonra gözüne kestirdikleri ve Türkiye’nin asli unsurları olan etnisitelere karşı da düşmanlık körükleyeceğini tahmin etmek bir kehanet değil. İç huzurumuz açısından büyük tehtid oluşturan vasıfsız ırkçılarla mücadele, yeni dönemden Türkiye’nin önceliklerinden birisi olmalı. Bu görev sadece devletin değil, tüm kamuoyunun görevidir.
Son gelişmeler yaşanan paradigma değişimini adeta gözümüzün içinde soktu. Bu değişime kamuoyu olarak hazır olmadığımızı da. Kendimizi hamasetle (bu sadece iktidara yönelik ima değil) izah edilemeyecek yoğunlukta, bir değişimin içinde bulduk. Kamuoyunun olan biteni ‘’Kurtlar Vadisi’’ stratejileri ötesinde, sağduyulu ve nesnel olarak değerlendirecek bir zemine ihtiyacı var. Artık ekranlarda ellerindeki sopalarla haritalar çizen, hükümetler deviren, kavimleri hareket ettiren palyaçolardan kurtulmamız gerekiyor. Ortadoğu’nun karmaşık, çok boyutlu yapısına hakim, günlük siyasetin etkisinde kalmayan uzman akıllara ihtiyacımız var. Suriye’deki gelişmelerin bize sağlayacağı en büyük faydalardan biri artık bilgiye saygı duymayı öğrenmek olmalı.
Suriye, Türkiye’nin güneyinde yaşanan yegane gelişme olmayacak. Bundan sonra Ortadoğu’da yaşanacak her gelişme bizi çok daha yakından etkileyecek. Arap dünyasını, yüzyıllar içinde oluşmuş, oryantalist önyargılarla değil, kendi iç dinamikleri anlayacak olgunluğa ulaşmamız gerekiyor. Zihinlerimizi, bu coğrafyayı sadece Türkiye siyaseti açısından değil, kendi iç dinamikleri ile anlamaya hazırlamalıyız.
Sadece Suriye konusunda bile gelecek bir iki yılda neler olacağını şimdiden kestirmek mümkün değil. Ancak şu kesin, şimdi konuştuklarımızın ötesinde çok farklı konuları konuşacağız. Yani bugün söylediklerimizin sağlaması çok kısa bir süre içinde yapılacak.