Normal
Yeni Zelanda’daki müslümanlara yönelik katliamı konuşmayı sürdürüyoruz.
Bu ve benzeri kötülükler yaşandıktan sonra ortaya çıkan tutumlar, bize kötü bir fiili işleyen kimsenin profili dışında resimler de gösterir. Her şeyden önce katliama tanık olan toplumun tepkileri, o haberi duyan diğer toplum ve kurumların tutumu, nihayet küresel ölçekteki bakış ve değerlendirmeler bize aynı zamanda nasıl bir dünyada, kimlerle, hangi duygulara sahip insanlarla bir arada yaşadığımızı gösterir.
Katliamın yapıldığı ülkenin Başbakanı jacinda Ardern’in samimi tutum ve davranışları uzun zamandır göremediğimiz bir yükseklik içeriyor.
Ama aynı zamanda ülkemiz vatandaşlarından birinin attığı o korkunç tivit de var: Uğursuz içeriği ise o katilin gelip buradaki câmileri de ‘temizlemesi’ talebi.
Bu iki tutum sahibine bakarak, normal mi yoksa vahşi mi bir dünyada yaşadığımızı tam olarak söyleyemeyiz ama bazı ipuçlarından söz etmek mümkün.
Son sözü gücün ve silahların söylediği bir dünya normalinin dışına çıkamamış oluşumuz insanî bir yenilgi.
Son olarak bir grup Yeni Zelandalı kadının “müslüman kızkardeşlerimizle dayanışma için” Cuma günü başörtüsü takma çağrısı yapmış olmaları şıktı. Teşekkür ederim. Çok.
Geceden geceye arabayı kaçıran adam
(…) Seslenmek istedi, işitemedi sesini, düşlerdeki gibi. Köşeye vardığında bir tek otobüs kalmıştı. Soluk soluğa sordu karşısına çıkan sürücüye, otobüsün kaçta kalkacağını. “Kalkmayacak bu” dedi sürücü, “bir yere gitmiyor ki…” Adam öfkesinden dondu, derin bir soluk aldı, yutkundu, sonra en dingin sesiyle sordu: “Demin burada üç otobüs vardı. Nereye gitti öbür ikisi?” Sürücü, bu soruya ne denli şaştığını yüzüyle, sesiyle göstere göstere, “Nereye gidecek?” dedi, “biri Gündüzlü’ye gitti, biri de Arifköy’e…”
pazar yerinin ıssızlığını verev bir çizgiyle bölerek bir uçtan bir uca yürür, yürüyen kendini pazar yerinin dışından, sokağın oradan, kat kat merceklerin keskin inceliğiyle gene kendi izlerken, bu ölüm sessizliğinin içinde yürüyen adamın toz çevrileri arasında denizi usuna bile getirmediğini görüvermiş, bilivermişti. Ama sokağın oradan bakan adam olarak mı, pazar yerinin bir ucundan bir ucuna. Bilge Karasu- Göçmüş Kediler Bahçesi- Metis yay.
Ebedî düşmanlık
Bak dostum; her gün dünyanın bütün ağaçlarını kesip dergi yapsanız ve oradan İslam düşmanlığınızı kusmaya devam etseniz de boş. Bomboş. Olağanüstü boş. İçiniz uçmuş. Geniş zamanlı uzamda yoksunuz. Yok.
Kafa karışıklığı
Akademisyen bir yazar dostum var: Kenan Göçer. Zaman zaman bir kelimenin, kavramın peşinden yola çıkan dostumuz ilginç mesafeler alıyor. Ama bu defaki akıl yürütmesi dil tekniği bakımından da ilginç geldiği için iktibas etmeden duramadım, arz ederim:
“Tutunamayanlar’ı bitiremeyenleri neden bitiremediklerini anlayamayanların % kaçı Tutunamayanlar’ı anlayamayan, % kaçı Tutunamayanlar’ı bitiremeyenler ve % kaçı Tutunamayanlar’ı anlayarak bitirebilendir...”?