Entelektüel kibir
Var mıdır böyle bir kibir? Eh, kavramı olduğuna göre herhalde vardır.
Peki haklı bir kibir midir? Eh, kibir çirkin olduğuna göre bu da herhalde haklı değil, olsa olsa çirkin bir kibirdir, çünkü kibirdir.
Bir entelektüel neden kibirli olur? Eh, herhalde başkalarının hiç bilmediği ve anlamadığını düşündüğü şeyleri bilip anladığını düşündüğü içindir.
Peki bu doğru olabilir mi? Hangi ülkenin entelektüeli olursa olsun, dünyanın bütün düşüncelerine tam olarak erişmesi hiçbir zaman mümkün olmayacağı için bu doğru değildir. Çünkü bütün dilleri bilmek, bütün düşünenlerin düşüncelerine de erişmekve içselleştirmek mümkün değildir. Dolayısıyla her entelektüel zihin ‘eksik/dönemsel ve zamanlı’ bir içeriğe sahiptir.
Entelektüel kibre sahip biriyle karşılaşmışsak ne yapmalıyız, arkamıza bakmadan uzaklaşmalı mıyız? Hayır, şahsa değil ama düşüncelere yoğunlaşıp onlar üzerinde konuşmak, yakınlaşmak/uzaklaşmak denenebilir.
Gururla kibri de karıştırmamalı.
Asil bir yalnızlık/halvet ihtiyacı ile burnu havadalığı tefrik etmeli.
Mâlumatfuruşlukla bilge bakışı, gevezelikle sükutu da cem etmemeli.
Acı çeken, sızlayan ruhla, ağlak veya şovmen piyasacıyı aynı torbaya koymamalı.
Okuyan, yazan, düşünen insanların da dişi ağrıyabilir, şekeri yükselebilir ve onlar da yanılabilir, saçmalayabilir. Herkesin saçmalama hakkı elbette vardır. Meğer ki kötü niyetle bunu bir itiyad hâline getirmeye. Entelektüel düşmanlığı dahi böyledir. O da bir câhil mesleğine dönüşebilir.
Bazan entelektüel, bazan da câhil akacak mecra bulamayabilir.
Bazan cehalet, bazan bilgi amaç/araç bağlamında deformasyona uğrayabilir. Bazan bazı zihinsel veya bedensel cıvatalar gevşeyebilir.
Hepsi fâni, sınırlı ve ölçülebilir şeylerdir.
Aslolan iyiliktir. Bilmek, iyilik yolunda derinleştirmiyorsa sığlaştırır. Sığlaşmaya şapka çıkaracak milyonlar da her zaman vardır ve olacaktır.
Oruç bitti. Yeme/içme ve buna bağlı olarak akletme melekeleri rutine döndü. Bu iyi bir şey mi? Hiç ölçemiyorum. Yiyip içtiklerimiz bizi ne yapıyor sorusunun etrafında dönüp durmadayım.
Büyük güçlerin sırrı ifşa
Sana bir şey söyleyeceğim dedi
+Buyur dinliyorum
-Bence yer çekimi diye bir şey yok gök itimi var o yüzden yerde yürüyebiliyoruz hem yer çekimi olsaydı yere doğru büyürdük
+Neden olmasın olabilir
-Dünya da zaten yuvarlak değil gözlerimiz yuvarlak olduğu için ufuktaki her şeyi yuvarlak görüyoruz denizi, semayı vs.
+Neden olmasın pek tabi öyledir.
-Dünya haritası falan karalama, uzaya çıkılmadı NASA yalan dolan stüdyoda çekiyorlar gezegenlerin fotoğraflarını .
-Hım. Peki neden?
+Çünkü büyük güçler bizi kandırıp tüm sırrı kendilerinde tutuyor.
-E geçmiş olsun o zaman iki kişinin bildiği sır sır değildir.
Darende’deki Külliye
Somurcu Baba Dergâhı Darende ile özdeşleşmiş bir mekân.
Önceki gün ziyaret ettiğim külliye latif bir havada, hoş bir çevre düzenlemesi ile gelen yoğun ziyaretçilerini ağırlıyordu.
Müze, su düzeni, mescid, güller, etraftaki kayalıklar…Hepsi birden eşsiz bir atmosfer oluşturuyor, geçici bir ânlığına olsa da dünyanın biraz uzağında düşüncelere pencereler açıyordunuz.
Orayı kuran, onaran, bakan ve bu iç açıcı mekânı ayakta tutan herkese teşekkür ederim.