Suriye’deki DAEŞ ile mücadele eden koalisyonun yaptıklarına bakınca, terörle mücadeleyi bizlerin yanlış bildiğini farkettim.
Öncelikle terör örgütleri ile mücadele eden grupların legal olması gerektiği söylemi yanlışmış. Bir terör örgütü ile mücadele ederken başka bir terör örgütünün kullanılmasında bir sakınca yokmuş. PKK uzantısı PYD, DAEŞ’le mücadele için kara gücü olarak kullanılabiliyormuş.
Terörle mücadele ederken en önemli şeyin sivillerin hayatını korumak olduğunu biliyordum. Yaşanan tabloya bakınca bir terörist öldürmek için acaba kaç sivil hayatını kaybediyor diye sormadan edemiyorum.
Kritik silahların kontrol altında tutulduğunu zannederken PKK’ya bu silahların açık açık verildiğini görüyorum. Bu silahların daha sonra nerede ve nasıl kullanılacağının önemsenmediğini fark ediyorum. Eğer bu kadar önemsiz ise dünya üzerindeki bu silahların akıbetini takip eden devasa kurumları neden kurduğunuz anlayamıyorum. Bu silahlar yüzünden bırakın Türkiye’yi, dünyadaki herkesin tehlikeye girdiğinin farkında değil misiniz? En son Almanya’da açıklanan raporda, PKK’nın uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığından milyar dolar kazandığının hiç mi farkında olmadınız? Silahı teslim ettiğiniz grupların diğer örgütlerle bağlantısının farkında değil misiniz?
Teröristlerin etkisiz hale getirilmesinin daha önemli olduğunu zannederken toprak kazanmanın çok daha önemli olduğunu da Suriye’de sayenizde öğrenmiş olduk.
Rakka’da gördük ki teröristler şehir dışına anlaşma yapılarak salınabiliyorlar. Mesela ABD’de insanları katleden bir grubun sırf “bina değerli” diye başka bir yere gitmesine fırsat verebilir misiniz? Bu grup dışarı çıkıp başka bir yerde eylem yapabilir ve siz bunu hiç umursamıyor olabilir misiniz? Rusya’nın açıkladığına göre, Rakka’da bulunan DAEŞ’li teröristler, Palmira bölgesine gitmek için serbest çıkış hakkı elde etmişler. Bu nasıl bir uygulamadır ki bildiğim her şeyi bir anda unutturuyor?
Düşünsenize dünyada en çok aranan seri katili bir yerde kıstırıyorsunuz ve başınıza bela olmasın diye başka bir ülkenin toprağa gitmesine izin veriyorsunuz. Şu anda yapılan bundan farklı bir şey değildir.
AB bugün için yaşanan komedinin çok farkında olmayabilir ama bu serbest geçiş hakkı verilen teröristlerin kaçı AB vatandaşı ve bunlardan kaçı bir yolunu bulup ülkesine geri dönecek acaba? Ülkesine, evine gitmek için dönmediği kesin olan bu teröristlerden kaçı bir eyleme karışacak?
DAEŞ’in başkenti konusunda hepimizin yanlış bilgiye sahip olduğunu bu son yaşanan olaylar sayesinde öğrenmiş oldum. Siz de benim gibi Rakka’nın başkentleri olduğunu zannediyordunuz. Yaşanan olaylara bakınca ben başkentin El Bab olduğuna karar verdim.
Benim bilgim, en önemli yerde daha fazla terörist olur ve orası daha fazla tahkim edilir. Orayı kaybetmemek adına daha fazla çaba sarf edilir ve hatta asla terk edilmez. Bu verilere bakınca El Bab’ın Rakka’dan daha önemli olduğu söylenebilir.
Terörist nerde görülürse etkisiz hale getirmek için bütün gayret o noktaya sevk edilir. Suriye’de bunun böyle olmadığını bir kez daha gördük. Teröristin Fırat Kalkanı bölgesinde ise izleneceğine, PYD bölgesinde ise ağır bombardıman altında tutulacağına şahitlik ettik . Kendi kurdukları ÖSO olduğunda iki sorti yapıldığını, oysa söz konusu PYD olduğunda Irak savaşından daha fazla hava harekatı düzenlendiğini hep beraber izledik. Buradan anladık ki teröristin terörist olması için onun kime saldırdığı önemliymiş. Bu zaten başlı başına hiç bilmediğimiz bir şeydi.
Ben, DAEŞ terör örgütünün ilk çıktığı zamanlarda bir söylemi çok tekrar etmiştim. Bu örgütün yapısının klasik terör örgütleri ile benzeşmediğini ve bu nedenle de terörle ilgili kitapların yeniden yazılması gerektiğini ifade etmiştim. Bunu DAEŞ için söylemiştim. Ama Suriye’de terörle mücadele edilirken yapılanları görünce terörle mücadele kitaplarının da yeniden yazıldığını fark ettim. Gerçekten hepimizin her şeyi yanlış bildiğini gördüm.
Şimdi kitapların üzerine “Vekalet savaşlarında terör “ diye yazma zamanıdır. Çünkü mücadelenin nerde olduğunu göremediğim bir yere başka bir şey yazasım gelmedi.
