Wagner ayaklanması…
2014 yılında kurulan, Kırım’dan Suriye’ye, Libya’dan Mali’ye Rusya’nın çıkarlarını korumanının özel ordusuna dönüşen ve en son da Ukrayna’da başarıları kadar zulmüyle de kendisinden söz ettiren Wagner Cuma akşamı itibarıyla açık bir isyan başlattı, iki ayrı bölgeden Ukrayna-Rusya sınırını geçerek Moskova’ya yürümeye başladı.
Kurucusu ve “başkomutanı” Yevgeni Prigojin‘in dediğine göre bardağı taşıran son damla uzunca bir süredir eleştirdiği Rusya silahlı kuvvetlerinin birliklerini hedef alması ve füzelerle vurmasıydı. Bundan önce de Prigojin yeteri kadar destek alamamaktan yakınmış, başta Savunma Bakanı Shoigu olmak üzere ülkesinin askeri yetkililerini yetersizlikle suçlamıştı.
Bu kez yaptığı bol küfürlü bir görsel mesajla da eleştiri ve hakaret sınırlarını aşarak onları devirmek üzere yola çıktığını, karşı çıkmaya kalkacak herkesle savaşacaklarını açıkladı. Sonra da ilk girdikleri şehirde askerlerin kendilerini kucakladığını duyurdu. Moskova’daki yetkililerin güçlerini hedef alırken sivilleri öldürmekten kaçınmayacaklarını eklemeyi de ihmal etmedi.
***
Guardian, Politico, BBC gibi mecraların konuştuğu uzmanlar Prigojin’in hiç şansı olmadığını, bu çıkışın Wagner’in fişini çekmek için bir süredir fırsat kollayan Putin’in işini kolaylaştıracağını söylüyor. Prigojin’in tepkisini Wagner’i de Ukrayna’da savaşan diğer gönüllü birlikler gibi orduya bağlanmasının istenmesiyle açıklayanlar da var.
Onlara göre sözleşmeli askerlikle gücünden ve etkisinden olacak Prigojin son bir hamle yaparak kendini korumayı seçti. Çıkan haberlerin çoğu da bu görüşü destekler mahiyette. Genelde Prigojin’in yükselişi, sokak serseriliğinden sosis satıcılığına, lüks restoran işletmeciliğinden ordu ihalelerini alışına uzanan kişisel öyküsü anlatılıyor.
Bazı haberlerde ona uygulanan yaptırımlardan, bazılarında yıllar süren hapis hayatında edindiği tecrübelerden ve hatta 18 yaşından başlayarak işlediği cinayetlerden söz ediliyor. En kapsamlı haber analizlerden birini yayınlayan Guardian, Prigojin’in baba Bush’tan Prens Charles’a devlet büyüklerine yaptığı yemek servislerindeki fotoğraflarını da paylaşmış.
Fakat belli ki Guardian Prigojin’e pek başarı şansı tanımamış, isyanının uzun soluklu olabileceğini, bir yandan Ukrayna’daki savaşın akıbetini, diğer yandan Rusya’nın parçalanmasına yol açabilecek bir sürecin kapılarını arayabileceğini öngörmemiş. Oysa her ikisi de mümkün. Ki dün akşam saatleri itibarıyla Wagner birlikleri ilerlemelerini sürdürüyordu.
Ukrayna’da başarı sağlayan, Rusya’da kahraman olarak görülen üstelik de ağır silahlı 25 bin kişilik bir güçten, savaş tecrübesinden, en ufak bir ihanetin çok ağır şekilde cezalandırıldığı, gruba bağlılığın kutsandığı bir kültürden söz ediyoruz. Prigojin’in suçlamalarının, ölen asker sayısına ilişkin açıklamalarının sıradan insanlara hitap etmemesi de imkansıza yakın.
Wagner komutanları Putin’in beklediği ve istediği gibi Prigojin’e karşı tedbir alıp onu vatan savunmasını sekteye uğratması adına derdest ederler mi ya da o ve ona bağlı güçler yakın bir gelecekte yenilgiye uğratılabilir mi doğrusu kestirmek kolay değil. Ancak bu isyanın, kalkışmanın Rusya’yı derinden etkilediği, gece yarısında yetkililerini açıklama yapmaya zorladığı gerçek.
Wagner isyanı hafife alınabilecek, ne Ruslar ne de NATO müttefiklerimiz ve bizim tarafımızdan görmezden gelinebilecek bir olay. Bozguna uğratılmaları senaryosunda dahi Ukrayna Savaşının seyrinin değişmesi, Rusya’nın Ukrayna’nın beklentilerine yakın bir ateşkes uzlaşmasını kabul etmesi artık çok daha mümkün. Hatta Ukrayna’nın arzuladığı askeri başarının sağlanması da öyle.
Ancak bizim tarafımızdan asıl düşünülmesi gereken isyanın Rusya’yı bir iç savaşa sürükleme ve/veya Rusya’nın parçalamasına yol açabilecek bir süreci tetikleme olasılığı. Çünkü hem ortaya çıkabilecek kaosun sonuçlarına ilk katlanmak zorunda olabilecek ülkelerden biriyiz, hem de yaratacağı jeopolitik fırsatlardan yararlanma ihtimalimiz yüksek.
Her şeyden önce Rusya Federasyonu nükleer bir güç. Elinde en iyimser tahmine göre 5889 nükleer başlık var. 1674 nükleer füzesi her an ateşlenmeye hazır bir şekilde bekliyor. Üstelik de bu silahları yapabilecek bilgi birikimine sahip uzmanları ve kullanıma hazır tesisleri mevcut. Kaotik ve zamana yayılabilecek bir iç savaş nükleer sürprizlerin taşıyıcısı olabilir.
Ayrıca unutmayalım ki, Rusya Türkiye’nin önemli bir ticari ortağı ve enerji kaynağı. Her yıl da milyonlarca Rusya kökenli turisti ağırlıyoruz. İçeride çıkacak bir çatışma ve belirsiz bir ekonomik gelecek turizm endüstrisini de Ukrayna savaşıyla iyice artan ihracat imkanlarımızı da olumsuz etkiler. Dahası Rusya ile
“Batı” arasındaki krizin derinleşmesine, üstümüzdeki yaptırıma uyun baskısının artmasına yol açar.
Diğer yandan merkezi otoritenin zayıflaması tıpkı Sovyetler Birliği’nin çöküşüne benzer bir gelişmeye ve federasyonu oluşturan, epeydir daha çok otonomi isteyen birimlerin bağımsızlık talep ederek, yüzyıllara yayılan Rus hegemonyasının -isterseniz imparatorluğu diyelim- erimesine ve Türkiye için yeni bir etki alanının, belki de tarihi fırsatların ortaya çıkmasına neden olabilir.
***
Türkiye açısından iyi ilişkiler kurduğu, öneminin takdir edildiği bir kuzey komşusunun olması şimdiki gibi sorunlarını akıl, mantık ve diplomasiyle yönetmesi tabii ki iyidir. Fakat o komşusunun mütecaviz olamayacak kadar zayıflaması, gelecekte de tehdit oluşturmaması kabul edelim ki daha iyidir. Ondan da iyisi Türkiye’nin etki ve ağırlığının şimdiden kestirilemeyecek oranda artması olur.
Yeter ki o komşu istikrarsızlığın ve kaosun girdabına düşmesin, zafiyeti çözdüğünden daha fazla sorun yaratmasın. Bir de biz daha iyiye ulaşmak için iyiyi feda etmeye, edecekmiş gibi görünmeye kalkışmayalım. Ama gelişmeleri yakından takip edip, her türlü senaryoya karşı tedbirimizi baştan alalım.
Birilerinin bizi kullanmaya çalışabileceğini de aklımızda tutalım.
Zaten şu anda herhangi bir karar vermek için erken. Amerika, İngiltere ve Fransa beklemede. Pek çok devlet de sessiz. Muhtemelen gelişmelerden hem memnunlar hem de rahatsızlar. Şimdilik Rusya’dan çok Ukrayna ile ilgileniyorlar, savaşın sonunu görmeye çalışıyorlar. Bizim de önyargısız bir şekilde gelişmeleri takip etmemiz, duruma göre politika üretmemiz gerekiyor…