Libya’da çözüme daha mı yakınız?
Umuyorum ki evet. Pazar günü Berlin’de gerçekleşen toplantıda soruna bir şekilde taraf olmuş devletlerin 55 maddelik ilkeler dizisi üstünde -bazıları imzalamasa da- anlaşması gerçekten önemliydi. Ancak asıl önemlisi savaşan tarafların anlaşması, hiç olmazsa ortaya bir ateşkes metni çıkması olurdu. Daha da iyisi Berlin’den bir eylem planı onaylanabilirdi.
Ne yazık ki böyle olmadı, toplantıya katılan 12 ülke ve 4 örgüt temsilcisi çoğu daha önce alınmış fakat uygulanmamış kararlara atıfta bulunan, dengesi ve geleceği ateşkesin kalıcılaşmasına bağlı bir ilkeler dizisi yayınladı. Taraflar beklentilerini ifade ederken soruna müdahil olmayacaklarını, askeri destek vermeyeceklerini taahhüt etti. İşlevsel anlamda ise bir ateşkes izleme komitesi kuruldu.
* * *
Eğer ateşkes sürerse Berlin mutabakatının yaşama şansı var. Ama ateşkes biterse, Hafter ve destekçileri sorunu askeri yöntemlerle çözmekten vazgeçmediklerini gösterirse, Berlin taahhütlerinin özünü oluşturan müdahil olmama prensibi de çöker. Berlin toplantısı ise tarihe Libya sorununun çözümü için atılan önemli ancak yetersiz adımlardan biri olarak geçer.
2011’de alınmış 1970 sayılı Güvenlik Konseyi kararına rağmen yıllardır taraflara silah temin eden ülkelerin bağlayıcılığı olmayan bir deklarasyona istinaden sözlerinde duracaklarını beklemek gerçekçi olmaz. Taraflardan biri bu denli güçlü ve üstünken savaşın tırmanması halinde bile taraflardan müdahalede bulunmama ilkesine sadık kalmalarını beklemek de gerçekçi olamaz.
Zaten böylesi bir tutum Hafter ve sponsorlarını desteklemekle, sorunun askeri yöntemlerle çözümünü baştan kabul etmekle eşdeğerdir. Umarız Almanya konferansın altyapısı bu gerçekleri görerek ve düşünerek hazırlamıştır da Berlin toplantısında teyit edilen ilkeler yakın bir gelecekte işlevsel hale gelir, sorun BM Libya Destek Misyonu Başkanı Gassam Salame’nin hazırladığı plan çerçevesinde çözülür.
Diğer yandan ateşkesin sürme olasılığı da tamamen dışlanamaz. Unutmayalım ki, Türkiye’nin müdahalesi zemindeki dengeleri değiştirdi, kolay galibiyet şansını ortadan kaldırdı ve diplomasiye zemin sağladı. Eğer Türkiye asker gönderme kararı vermemiş, böylece kararlığını göstermemiş olsaydı, durum çok daha farklı olabilirdi. Dünya Hafter’in zaferine seyirci kalmayı tercih edebilirdi.
* * *
EDAM’dan Can Kasapoğlu’nun açık kaynaklardan aktardığı gibi Ankara Trablus hükümetine geliştirilmiş orta menzilli Mim-33, kısa menzilli Korkut hava savunma sistemleri vererek Hafter’in envanterindeki Soğuk Savaş’tan kalma bombardıman uçaklarına ve Çin yapımı insansız hava araçlarına karşı etkin bir savunma sağladı. Yani statükoyu dondurdu.
Yine de bizim çatışmaların bitmeyebileceği, süreceği olasılığına hazırlıklı olmamızda yarar var. Özellikle diplomasi alanında daha aktif ve etkili olmamız, meşru kabul edilen bir hükümeti desteklemekle gayri meşru arasında fark olduğunu hukuki referanslarla vurgulamamız, Berlin mutabakatının temelinin ateşkese dayandığını anlatmamız gerekebilir. Bir de Fransız donanmasının hareketlerini takip etmemiz…