Hedef büyütmenin kime yararı var?
Ukrayna savaşının başlangıcında Batı bloğunun üç sınırlı siyasi hedefi vardı. Öncelikli hedef Rusya saldırganlığını durdurmak, ikincisi 24 Şubat öncesi statükoya dönmek, üçüncüsü ise savaşın yayılmasını önlemekti. Bu nedenle müzakereye ayrıcalık tanındı, Ukrayna ile Rusya’nın masaya oturması teşvik edildi.
Ukrayna’ya da her türlü yardım yapıldı ama yardımların savunmaya yönelik olmasına özen gösterildi. Verilecek füze ve silahların Rusya topraklarına yönelik bir tehdit oluşturmamasına dikkat edildi. Silahların menzilleri ve teknik yetenekleri konusunda hassasiyet gösterildi. Böylece savaşın hem kullanılan araçlar hem de coğrafya açısından sınırlı kalması sağladı.
Fakat zaman içinde Rusya’nın zaafiyetlerinin ortaya çıkması, Ukrayna’nın direncinin artması İngiltere ve Amerika’nın Rusya’yı Ukrayna’da yıpratma politikası benimsemesine yol açtı. Bu siyaset Rus yayılmacılığından tarihi ve muhtemelen meşru nedenlerle çekinen Baltık ülkeleri, Finlandiya, Polonya tarafından da desteklendi.
***
Almanya ve Fransa gibi ülkeler hala savaşın bir uzlaşmayla bitmesi gerektiğini düşünürken, Amerika, İngiltere ve bazı Avrupa ülkeleri artık hedef büyüttü, Rusya’nın yenilgiye uğratılmasını ve hatta Putin başta olmak üzere rejimin önde gelenlerinin savaş suçlarından yargılanmasını istemeye başladı.
Kimi ülkelerin savaş suçlarına ait delliler topladığı biliniyor. Avrupa Parlamentosu Rusya için özel bir savaş suçları mahkemesi kurulsun diye karar alıyor. Savaşın uzaması halinde Rusya’nın çökeceğini, değişeceğini, merkezi yapısının kırılacağını, demokratikleşeceğini, böylesi bir Rusya’nın kendileri için daha az tehdit oluşturacağını varsayanlar bile var.
Avrupa’nın belli başlı ülkelerinin Rusya ile olan ilişkilerinin kolay kolay düzelmeyecek şekilde bozulması, Ukrayna savaşı bittikten sonra da karşılıklı bağımlılığın bir daha tesis edilememesi, AB’nin Amerika ve dolayısıyla İngiltere’den otonom bir stratejik vizyonunun olmaması ve savaşın maliyetinin Avrupa tarafından karşılanması da belli ki Amerika’nın hedefleri arasında.
Ayrıca Amerika, en az Ukrayna kadar ısrarla Almanya’dan Leopar tankı talep ediyor. Cuma günü Ramstein’da gerçekleşen Ukrayna Savunma Temas Grubu toplantısında olduğu gibi ya siz doğrudan verin ya da müsade edin Polonya ve diğer ülkeler elindeki tankları devretsin diye bastırıyor. New York Times’da yazıldığına göre benzer özelliklere sahip M1 Abrahams’larını çok yakıt yaktıkları gerekçesiyle Ukrayna’ya vermek istemiyor.
Almanya şimdilik dirense de savaşın uzaması onu çok olasıdır ki istemediği tercihler yapmaya zorlayacak. Açıkladığı amaçlarından uzaklaşacak, savaşın derinleşip yayılmasına katkıda bulunmak durumunda kalacak. Almanya Savunma Bakanı cuma günkü toplantının ardından uzlaşmaya açık olduklarını zaten vurguladı.
Başbakan Scholz da pek çok cenahtan baskı altında. Amerika ve İngiltere basını ve kanaat önderleri, takip edebildiğim kadarıyla Baltık ülkeleri ve Polonya Almanya’yı karasızlığı, cesaretsizliği sebebiyle bazen açıkça, bazen de ima yoluyla “ayıplayıp” suçluyor. Ukrayna’nın karizması güçlü Cumhurbaşkanı Alman televizyonlarına çıkıp para ve alkıştan çok silaha ihtiyacımız var mealinde konuşuyor.
Almanya’nın da, aslında Rusya ve Ukrayna’nın da tek çıkış yolu savaşın bir an önce sonlanmasından geçiyor. Savaş enerji, silah, büyük çaplı gıda şirketleri ve bir kaç ülke dışında herkesin ağır bedeller ödemesine yol açtı. Hedef büyütülmesi, Rusya’nın saldırganlıktan caydırılması ve işgal altına aldığı topraklardan çıkması yerine rejim değişikliğinin, yargılamanın ya da ülkenin parçalanmasının amaçlanması daha da ağır bedellerin ödenmesine neden olacak.
***
Her ne kadar seçim sürecine resmen girmiş olsa da tüm taraflarla konuşabilen Türkiye’nin Almanya ve Fransa ile işbirliği içinde barış çabalarına yeni bir ivme kazandırması, Almanya ve Fransa’nın da hedefleri her geçen gün daha sınır tanımaz hale gelen Amerika ve İngiltere’yi caydırıcılıkla yetinmeye ikna etmesi, sivil toplumun, düşünce kuruluşlarının da iklim aktivizmi gibi barış aktivizmi başlatması gerekiyor.
Savaş durmazsa tırmanma kaçınılmaz. Öğretiye yabancı olmayanların çok iyi bildiği gibi yaşadıklarımız güvenlik ikileminden başka bir şey değil. Bir taraf güvenliğini arttırmak için yeni silahlar bulurken diğer taraf da muadillerini ya da daha yıkıcılarını cepheye sürüyor. Yeni yeni taktikler, stratejiler uygulamaya koyuyor. Atılan her adımda, cepheye sürülen her yeni silahta da tarafların güvenliği artacağına azalıyor.
Çıkış taraflardan en az birinin maliyet hesabı yapması ve karşı tarafın beklentilerinden bazılarını karşılamasıyla mümkün. O da savaşın topyekun olduğunun düşünülmemesiyle doğru orantılı. Ancak Ukrayna üstünden Rusya ile çatışan ülkeler hedeflerini büyüttükçe, sorun toprak kazanımı ya da kaybı olmaktan çıkıp bambaşka bir nitelik kazanıyor, her geçen gün savaş daha da derinleşiyor, kökleşiyor, kazananı hiç olmayacak bir yöne doğru evriliyor…