Ümmeti bölenler Firavun’un adamları olabilir mi?
Camiler Müslüman dünyada, dini duyguların en temiz haliyle yaşandığı, dini ve aynı zamanda sosyal bir merkez olmak durumundadır. Daha açık ifade etmek gerekirse, camiler Müslümanların kalbi niteliğindedir.
Camilerin bu hayati önemini merkeze alarak baktığımda, son yıllarda camilere giderken bir takım tereddütler ve endişeler içinde kaldığımı ifade etmem gerekiyor. Kuşkusuz bu endişeler, bizzat camilerin kendisinden kaynaklanmıyor. Çünkü ilk dönem Müslümanlarından bu yana camiler hem İslam’ın evrensel mesajının verildiği, hem de Müslümanların her türlü problemlerinin konuşulduğu, tartışıldığı merkezler olmuştur.
Esas problem, günümüzde camileri hayatın dışına iten ve onları içi boşaltılmış taş binalara dönüştüren zihniyet yapısıdır.
Bazı insanların bu ifadelerden rahatsız olacaklarını bile bile diyorum ki; insanları camilerden uzaklaştırmayalım. Peki kim insanları camilerden uzaklaştırıyor?
***
Hemen ifade edeyim, geçtiğimiz hafta Cuma günü Yalova’daydım, zihnimdeki bütün tereddütleri bir tarafa bırakıp caminin yolunu tuttum, biraz erken gidip kendime uygun bir yer buldum ve hocanın vaazını dinlemeye başladım. İmam “ümmetin birliği”nden bahsediyordu. Müslümanların birlik ve beraberlik ruhu içinde dayanışmalarının önemine işaret eden ayetler, hadisler okudu... Hiç kuşkusuz hepimizin ihtiyacı olan güzel nasihatler bunlar...
Ancak imam tekrar tekrar aynı cümleleri kullanarak, ümmetin birliğini bozanların Allah’ın gazabına uğrayacaklarını ve bu uyarılara kulak vermemiz gerektiğinin altını çizerek, özellikle günümüz şartlarında bu mesajın iyi anlaşılması gerektiğini söyledi. Öyle ki meseleyi Firavun’a kadar götürdü ve hepimizin kulağına küpe olmasını istediği Kur’an’da da yer alan Firavun kıssasını anlattı. Kıssaya göre Firavun, Mısır’da iyice azıp zorbalaşmış, halkını çeşitli gruplara bölmüş, onlardan bir zümreyi ezmiş, erkek çocuklarını kesmiş ve zulümle saltanatını daha da güçlendirmişti. Kur’an’da bu konu şöyle anlatılıyor: “Vakti zamanında Firavun Mısır’da iyice azıp zorbalaşmış, ülke halkını (efendiler ve köleler şeklinde) sınıflara ayırmış ve halkın bir kısmını (İsrailoğullarını) ezmeye başlamıştı. Öyle ki onların erkek çocuklarını katlediyor, sağ bıraktığı kız çocuklarını/kadınlarını ise kötü amaçları için kullanıyordu. Gerçekten de Firavun ülkeyi fesada boğan biriydi.” (Kasas /4)
İmam efendi kıssadan hisse çıkarıyor ve cemaate diyor ki: Kim ki bugün ümmetin birliğini, beraberliğini parçalayacak bir tutum içine girerse, iş te o Firavun’un yaptığının aynısını yapmış olur, yani Firavun’un adamı olur...
Biraz üstü kapalı anlatmaya çalışsa da aslında hocanın siyasi bir mesaj vermek istediği açıktı, ancak bugün kimler ümmetin birliğini, beraberliğini parçalamak istiyor açıkçası bu noktanın daha somut olarak ifade edilmesini beklerdik. Zaten imam da meseleyi bütün açıklığı ile izah edemediğinin farkındaydı, bu yüzden de “Bugün birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenler var” diyerek vermek istediği esas mesajın etrafından dolaşmayı tercih etti. Her ne kadar Firavun kıssasını iki üç kez anlatarak “ne demek istediğimi anlayın artık” gibi imalarda bulunduysa da, bir türlü ümmetin birliğini kimlerin bozduğunu açıkça söyleyemedi.
İmamlara neden böylesine anlaşılması zor siyasi mesajlar verme görevi yüklenir doğrusu anlamak mümkün değil. Oysa camilerde imamlarımız İslam’ın iç zenginliğinden doğan farklı bakış açılarının, kültürel çeşitliliğin ayrışma değil, rahmet olduğunu, yaşadığımız problemleri çoğulcu bakış açılarını ve özgürlükleri genişleterek aşabileceğimizi söyleyebilseler eminim ümmetin birliği daha da güçlenecektir.