Münker ve Nekir oylarımızı da soracak mı?
Meğer ne çok değerlerimizi kaybetmişiz… Yüzyıllara dayanan Müslüman bir kültürün varisleri olarak bugün geldiğimiz nokta ne yazık ki tahammülü mümkün olmayan içler acısı bir durumdur.
Türkiye siyasi ve kültürel tarihi boyunca inişli-çıkışlı dönemler yaşamış, hatta dindar-muhafazakar kesimlerin sosyal hayattaki görünürlüğü bağlamında sıkıntılı iklimlere tahammül etmek zorunda kalmıştır. Ama bütün bu süreçler içinde özellikle İslamcı entelektüel muhitlerin pencereleri dünyaya hep açık olmuş, kültürel ve sanatsal manada önemli bir birikim ortaya çıkmıştı.
Kuşkusuz sadece kültürel alanda değil, İslamcı kesimlerin hukuk-adalet, liyakat konusunda iddiaları, gelecek tasavvurları ve de siyasi hedefleri vardı. Ancak bugün geldiğimiz noktada gördük ki meğer var olduğunu sandığımız bütün bu iddialar, tasavvurlar sadece birer hayalden ibaretmiş.
Öyle anlaşılıyor ki İslamcıların tek hedefi siyasi iktidarı elde etmekmiş. Şimdi sanat-edebiyat uğraşısı içinde olanlar, kültür insanları ve de kanaat önderi konumunda olanlar bütün birikimlerini, tecrübelerini bir kenara bırakıp iktidarı tahkim etmenin derdine düştüler.
Tecrübeyle sabittir ki AK Parti iktidarının özellikle son beş yılında Türkiye, ekonomiden dış politikaya, eğitimden sağlığa kadar her alanda büyük kayıplar yaşadı ve halen de yaşamaya devam ediyor. Sonuçları itibariyle baktığımızda, AK Parti tecrübesinin en çok İslamcı kesimlere zarar verdiğini, bütün birikimlerini, hayallerini, ideallerini yerle bir ettiğini görmemek mümkün değil.
Düşünün ki dindar-muhafazakar kesimde yer alan düşünce insanlarının, sanatçıların, edebiyatçıların, kanaat önderlerinin ve sivil toplum insanlarının hiçbirisinden ülkedeki yolsuzluklar, adaletsizlikler, liyakatsizlikler, yasaklar ve özgürlüklerin üzerindeki baskılar konusunda bugüne kadar bir tek itiraz cümlesi sadır olmuş değil.
Son dönemde AK Parti’nin en tepesindeki yöneticiler dahil bakanlar, belediye başkanları ve il yöneticilerinin öylesine akıl dışı söylemleriyle karşılaşıyoruz ki hayret ve dehşet içinde kalmamak mümkün değil. Ama hemen hatırlatmakta yarar var, bu itiraz siyasi söylemlerle ilgili değil. Siyasetçilerin zaman zaman hatalı söylemleri ya da maksadını aşan ifadeleri olabilir, bu anlaşılabilir bir durum. Yanlış olan iktidar mensuplarının, siyasetçilerin din üzerinden siyaset pazarlamacılığı yapmaları ve de haddi aşarak “ahiret” bekçiliğine soyunmalarıdır.
Mesela Tarım Bakanı Vahit Kirişçi, dini siyasete alet etmede ileri bir aşamaya geçmiş bulunuyor. Muhtemelen Bakan Kirişçi ‘sorgu melekleri’ ile irtibata geçerek ahiretteki soruları ele geçirmiş olmalı ki çok cesur konuşmalar yapıyor ve 2023 seçimlerinde oy kullanacak seçmenleri ‘Münker’ ve ‘Nekir’ melekleri ile korkutuyor.
Bilindiği gibi “Münker ve Nekir ‘tanınmayan, şiddetli ve korkulu olan’ demektir. Terim olarak berzah aleminde insanları sorguya çekeceği belirtilen iki meleği ifade eder.” (İslam Ansiklopedisi)
Dini siyasette promosyon olarak kullanmakta adeta zirve yapan Bakan Kirişçi diyor ki: “Seçimlerin hepsi önemliydi ama bu seçim çok daha önemli. Hepimiz öbür dünyaya gideceğiz. O tarafa gittiğimizde soracaklar. İnsanlık adına bu memleketin, milletin değil, tüm mazlum milletlerin selameti adına atmanız gereken hangi adımı attınız? Hamdolsun bunun verilecek cevabı var. Gönül koyduğunuz, kızdığınız, darıldığınız milletvekili olabilir, il başkanı olabilir, il yöneticisi olabilir, belediye başkanı olabilir, belediye meclis üyesi olabilir ama biz bunlardan arınıp kendimiz için değil bütün mazlum milletler için, evet ‘Tayyip Erdoğan’ın kendi istikbali değil, milletin istikbali başta olmak üzere mazlum milletlerin istikbali ve onların istiklalidir’ diyeceğiz.”
Doğrusu bu ifadeler karşısında söyleyecek söz bulamıyorum, dindar kimliğine sahip bir bakanın, dindar kesimleri bu kadar değersizleştirmesinin izahı mümkün değil. Herhalde bakan demek istiyor ki ‘sakın oylarınızı AK Parti dışında bir partiye kullanmayın, yoksa ahiretinizi yakarsınız.’ İnançlı olmanın, dindar olmanın önemi bundan ibaret midir yani, vah ki vah…
Evet, dini değerleri seçim propagandasının malzemesi haline dönüştürmek üç-beş oy fazla aldırabilir belki ama böyle bir hoyratlık dine ağır bir yük değil midir Allah aşkına… İnsanların İslam’a olan bağlılığını, güzel duygularını seçim malzemesi olarak kullanmak kime ne kazandırır ki… Üç-beş oy eksik alsanız dünya yıkılmaz ama bu ülkede dindarlar çok şey kaybeder…