“Jimi Hendrix’i dinlemeden ölmeyin...”
1986 yılının kış aylarıydı, Levazım Maliye Okulu’nun yedek subay eğitim dönemindeyim. Yoğun bir ders programı uygulanıyordu, sanki üniversite bitirme sınavlarına hazırlanıyor gibiydik. Ayrıca geceleri de haftada bir iki gün okulun koridorlarında içi boş tüfeklerle nöbet tutuyorduk. Neden mermisiz tüfeklerle böylesine absürt bir nöbet vardı hala anlayabilmiş değilim ama neyse...
İşte o nöbet gecelerinden birinde kulağımda volkman aynı zamanda müzik dinliyorum, bir anda koridorun ucunda nöbetçi subayı olan yüzbaşı gözüktü, telaşa kapıldım ama suç aletini gizlemeyi başaramadım. Yüzbaşı önce müziğin sesini kulağına götürdü ve öfkeyle “Böyle mi vatan bekliyorsun, hem de ne idüğü belirsiz ecnebi müzikleriyle..., seninle görüşeceğiz” dedi ve gitti. Ertesi gün komutanla konuştum ve disipline gitmeden paçayı kurtarmayı başardım. O gece komutanı kızdıran müzik Jimi Hendrix’in “Voodoo child” şarkısıydı. Sıkı bir Rock müzik dinleyici olan arkadaşım bana bir Hendrix kaseti doldurmuş ve verirken de “Jimi Hendrikx’i dinlemeden ölme...” cümlesini söylemişti, bugün bile kulağımda hala aynı ses yankılanıyor.
Voodoo Child şarkısında diyordu ki;
/Bir dağın yanında kalkıyorum
Ve elimin kenarıyla deviriyorum onu
Bir dağın yanında kalkıyorum
Ve elimin kenarıyla deviriyorum onu
Bütün parçaları aldım ve bir ada yaptım
Küçük bir kumla bile yükseldi
Çünkü ben büyülü bir çocuğum
Tanrı bilir, ben büyülü bir çocuğum/
Tuhaftır, hepimiz bir gün mutlaka öleceğimizi biliriz ama hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya devam ederiz. Oysa biliyoruz ki ölüm hayatın en önemli gerçeği. Binbir emekle dünyaya geliyoruz, zaman zaman tarifi imkansız zorluklar yaşıyoruz, hayata ilişkin bilgiler ediniyoruz, nice hayaller kuruyoruz ve bir gün ansızın ölüveriyoruz. Yerimize yenileri geliyor, onlar da aynı yollardan yürüyorlar ve sonsuz döngü böylece devam edip gidiyor...
Bazen bu döngüye bakarak, özellikle bilimde, sanatta, düşünce alanında eserler üretmiş ve de önem verdiğimiz insanların erken ölümü karşısında “Keşke daha fazla yaşayıp yeni eserler yaratsalardı” diye hayıflanırız. İşte 27 yaşında ölen Jimi Hendrix bu isimlerden birisidir. Yaşayan tüm gitaristlere ilham kaynağı olmuş ve müzik tarihini değiştirmiş bir efsane Jimi Hendrix...
“Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde bu dünya aydınlığa kavuşacak” diyen Jimi Hendrix’in ilk oyuncağı, başka bir çocuk tarafından atılmış telleri kopuk, kırık dökük bir gitardır. Ama o hurda gitar Jimi’nin sihirli ellerinde hayat bulmuştur.
Jimi Hendrix müzikte devrimci bir sanatçıydı, tek nota bilmiyordu, ama duyduğu her şarkıyı çalabiliyor, hatta yeniden yorumluyordu. Yaşadığı dönemdeki müzik gruplarında solist ön plandayken o müziğin merkezine gitarı yerleştirmeyi başarmıştır. Sahnede çalarken adeta kendinden geçiyor, yerde dişleriyle gitar çalabiliyor ve 6 telli bu enstrümana yepyeni bir anlam katıyordu. Edip Kuzey Akten’in Adana Kent Kültürü ve Sanat dergisinde yer alan yazısındaki şu ifadeler Jimi Hendrix’i çok güzel tarif ediyor: “Bu dünyadan Jimi Hendrix adında siyah bir devrimci geçti. Milyonlarca beyaza başkaldıran, eşitlik, barış, aşk için haykıran, tanrısal bir yeteneği olan, liseyi bile bitiremediği halde inanılmaz felsefi görüşlere sahip, müzikal anlamda nice ilkleri yaratmış ve bugün zevkle dinlediğimiz bir çok virtüöze ilham kaynağı olmuş, ışığı hiç sönmeyecek bir yıldız. Ne yazık ki o da benzerleri gibi ‘erkenden’ kayıp gitti.”