Farkında mıyız maganda kültürü toplumu zehirliyor
Siyasi ve toplumsal hayatımızda son yıllarda sergilenen tavırlar, davranışlar ve söylemler hem birlikte yaşama irademizi zayıflatıyor, hem de ülkemizin geleceğine ilişkin umutlarımızı kırıyor.
Öylesine bir gerilim atmosferinde yaşıyoruz ki siyasi partilerden toplumun değişik kesimlerine kadar herkes karşıdakini ötekileştirmek, hatta “hain” ilan etmek için adeta tetikte bekliyor. Son iki yılda kısa aralıklarla yapılan seçimler üzerinden üretilen çatışmacı siyaset dili, maalesef bütün bir toplumu gerilim atmosferine mahkum etmiş bulunuyor.
Eğer siyaset dilinde bir sükuneti, makuliyeti hakim kılamazsak, memleketin en acil meselelerini konuşmayı ve çözümler üretmeyi başaramayız. Mesela şu anda İstanbul’u bekleyen depremde büyük yıkımların olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Kısacası, bu şehirde yaşayan milyonlarca insan için kaçınılmaz akıbeti beklemekten öte yapmamız gereken işler var.
Devleti yönetenlerden bütün siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarından tek tek bireylere kadar hepimizin alışılmış hamasi söylemlerin dışında üzerimize düşen sorumlulukların idrakinde olmamız gerekiyor.
Ama talihsizliğe bakın ki biz hala tehlikenin farkında değiliz, her birimiz “En vatansever biziz” edasıyla bizim gibi düşünmeyenleri, memleketin meseleleriyle ilgili farklı çözümler dillendirenleri aşağılamak ve itibarsızlaştırmakla meşgulüz.
Daha iki gün önce, Sivas Konfederasyonu ve İstanbul Sivas Platformu tarafından Yenikapı Miting Alanı’nda Sivas Tanıtım Günleri etkinliğine katılan Saadet Partisi Genel Bakanı Temel Karamollaoğlu’na yapılanlar hepimiz adına utanç vericidir. Bilindiği gibi Ülkücü oldukları iddia edilen bir grup ıslıklarla Karamollaoğlu’nu protesto ederek konuşmasını engellemişler ve alanı terk etmek zorunda bırakmışlardır.
Maalesef bunlar iyi görüntüler değildir. Bugün Temel Karamollaoğlu’na karşı yapılan sözlü sataşmanın, daha dramatik bir hali altı ay önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişiminde yaşanmış, ama devlet aklı ortalarda gözükmemiştir. Hatırlayalım, Ankara’nın Çubuk ilçesinde şehit cenazesine katıldığı sırada linç girişimine maruz kalan ve “inek hızsızlığı” suçuyla cezaevine girdiği ortaya çıkan Osman Sarıgün tarafından yumruklu saldırıya uğrayan, sığındığı evde taşlanan Kılıçdaroğlu’na yönelik bu saldırı cezasız kalmıştır.
Üzülerek belirtmek gerekiyor ki bu halimizle bırakın memleketin problemlerini çözmeyi, birlikte yaşamayı bile başarmamız mümkün değildir.
Hemen belirtelim birbirimize tahammül etmeyi öğrenmeden her birimizin hayatını derinden etkileyen ekonomik krizden kurtulmayı başaramayız.
Kendimiz dışındaki insanların hakkına-hukukuna riayet etme erdemini göstermeden birlikte millet olma bilincini yükseltemeyiz.
Birlikte yaşama ve dayanışma kültürünü içselleştirmeden muhtemel bir felakette enkaz altında kalmaktan kurtulamayız.
Bu vatan coğrafyasında birlikte yaşamak zorunda olduğumuz farklı inançlara, farklı kimliklere ve farklı aidiyetlere mensup herkesin ifade özgürlüğünü kendi özgürlüğümüz kadar aziz bilmeden büyük devlet de, büyük millet de olamayız.
Hele hele son yıllarda topluma musallat olan “maganda kültürü”nden kurtulmadan merhametli ve şefkatli bir toplum asla olamayız.
Kuşkusuz toplumu ayakta tutacak olan ahlaki meziyetlerin işlevsel hale gelebilmesi için sağlam bir “devlet aklı”na ihtiyaç bulunmaktadır. Her önüne gelenin siyasetçilere, farklı toplum kesimlerine sözlü ya da fiili saldırılarda bulunanların korunup kollandığı, hatta zaman zaman sırtının sıvazlandığı bir ortamda huzurdan ve kardeşlikten söz edilemez.
Elbette bütün bunlar umutsuz olmamızı da gerektirmiyor, ancak başta devleti yönetenler olmak üzere her birimiz kendi içimizde esaslı bir muhasebe yaparak hakkaniyetli bir tutum sergileyemezsek geleceğimiz adına umutlu olmamız da mümkün değildir.