Kelle avcılığı oyunları
TFF cenahında bitmeyen istifalar, ardı arkası kesilmeyen iddialar… Yine futbol, yine kriz…
Yine MHK, yine kaos… Yeniden hakemlik tartışmaları ve bir kez daha çözümsüzlük…
Kalıcı bir çözüm üreteceğimizden değil, bugünü kurtarmak için pansuman tedbirler…
***
Bataklığı kurutmak için kararlı bir adım değil, kavgayı geçici de olsa savuşturmak için anlık bir operasyon…
Çok kararlıymış gibi atılan adımlar, daha kısa mesafe koşusuna dönüşmeden tornistan oluyor…
Bataklığı kurutmak ve sorunu köklü bir şekilde çözmek varken, sinekleri öldürüp tribüne oynamak hali…
Bitmeyen MHK krizlerinden birinin daha hikayesini yaşıyoruz…
Düdük astırıldığı söylenen 13 ünlü hakemin enkazı altında kalan bir MHK ve TFF…
***
Serdar Tatlı’nın gidişiyle, taze bir kan diye getirilen Ferhat Gündoğdu ve ekibi de istifa etti-ettirildi…
Yerine de 3. defa Sabri Çelik geldi. Hoş geldi, sefa geldi…
Elbette isimlere itirazımız yok. Hele de Sabri Çelik’e de olmaz…
Zaten sorun onlarda veya hakemlerin kendisinde değil…Tümüyle sistemde. Çark yanlış işliyor çünkü…
Özellikle genç hakemlerin çatır çatır maç yönettiğini görünce geleceğe ümitle bakmaya da başlamıştık…
Ancak her şey yeniden ve sil baştan olacak anlaşılan…
***
Peki hatalı düdük çalan, maçına ve takımına göre çifte standart uygulayan, çelişkiler sergileyen, kulübün gücüne- adamına göre muamele eden, kasten maçı katleden veya temin ettiği bir menfaat karşılığında maçı manipüle eden bir hakem, tabii ki, elini kolunu sallayarak gezemez...
***
Hakemlerimizin karnesi, tabii ki hatalarının derecesine göre karnesi oluşacak ve geleceği ona göre şekillenecek...
Kasıtlı hareketler veya manipülasyonlar yapan düdükler, en ağır cezayı görecek...
Menfaat karşılığında sonuca etki eden bir hakemin gözünün yaşına bakmak yok.
Hakemse suçu oranında düdüğü asılacak veya cezasını çektikten, kendini akladıktan sonra yeniden sahalara dönebilecek...
***
Ne ömür boyu dokunulmazlık, ne de sürekli mahkûmiyet, hatta toplu katliam…
Herkes, hataları veya yanlışları kadar ceza çekmeli, günahı kadar bedel ödemeli.
Her zaman söyledik, yine tekrar ediyoruz. Türkiye’nin sorunu, aslında yasal zemin veya hukuki altyapının olmayışı değil, bunların uygulanmayışı, uygulanamayışı veya yanlış uygulanışı…
HERKESİN EVİNİN ÖNÜ TEMİZLENMELİ
Yasaları hukukun gücüne göre değil, gücün hukukuna göre evirip çevirmek veya doğruyu uygulamak isterken bile baskılara boyun eğip geri adım atmak...
Adalet sağlanamadığı için; Türk futbolu, milyonlarca kabiliyetli gencine, bitmez tükenmez beşeri sermayesine rağmen bir türlü hak ettiği yere gelemiyor…
Ülkemiz bu kadar muhteşem tesisleşmeye, büyük imkanlara, devasa bütçelere ve olağanüstü devlet desteğine rağmen bir arpa boyu yol alamıyor...
Aslında kusur, ne sadece hakemlerde, ne sadece TFF’de, ne sadece kulüplerde, ne sadece siyasette, ne de sadece basında...
***
Hepsinde kusur var, ihmal var, istismar var, torpil var, haksızlık var, haram lokma var ve bütün bu günahları işleme kapasitesi ile iradesi var...
Spor Kulüpler Yasası’nı yıllarca çıkaramayan, çıkarmaya karar verince de yeni sorunlara sebebiyet verecek maddeler yükleyen yapı, her zaman baş sorumludur…
Yürürlükteki şiddet, şike, haksız rekabetle mücadele yasalarını uygulamayan, kulüplerin batmasına, hatta hortumlanmasına, devletin zarara uğratılmasına ses çıkarmayan, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumayan iradede…
***
Her türlü istismara açık kulüplerde, yanlışlıklarda başı çeken ve zaman zaman transfer simsarlığına soyunmuş yönetici tipleri büyük bir felaketin en önemli parçası…
Menajerlikle hocalığı karıştırmış veya aynı anda yürüten teknik direktör ve antrenörlerde ahlaki bir erozyon var demektir…
Mali şartlara uymayan ve onları denetlemeyen yapılarda, elindeki yetkiyi kullanmayan kolluk kuvvetleri ve yargı görevini ihmal etmemeli…
***
Objektif ve dürüst habercilik yerine amigo gibi gazetecilik yapan, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin üzerine gitmek yerine, nasiplendiği kulüplerin güdümündeki medyada ve dahası sacayağın tamamında sorun var...
Bütün bu yapılar ayrı ayrı düzelmedikçe ve bütün tamamlanmadıkça, hiç bir zaman hakemlik sistemini de rayına oturtamayacağız…
Sorumluluklar sadece hakemlik müessesesine yüklenemez.
Toplum neyse, hakemler de, o’dur. Kulüpler nasılsa MHK’da, TFF de o’dur.
Hiçbiri diğerinden masum, herhangi biri diğerinden daha suçlu değildir. Neye layıksanız öyle yönetilirsiniz...
Önce kendi kapınızın önünü temizleyeceksiniz...
***
Spor yönetimine, TFF’ye, MHK’ya, Disiplin, Ceza ve Tahkim Kurulu’na kulüplerin amigolarını değil, liyakatli ve hangi renk olursa olsun, adaletten sapmayacak insanları getirirseniz, adalet biçersiniz...
Her şeyin yenibaştan düzenlenmesi ve bütün paydaşlarıyla futbolun, genelde de sporun yapılanması, sağlam bir ahlaki altyapının oluşması ve etik değerlerin egemen olmasıyla mümkün...
Kelle alarak ve kelle vererek “kelle paça çorbası” yaparak değil…
BASKETBOL ATAMAN'LA COŞMALI
2010’da Türkiye’deki Dünya Basketbol Şampiyonası’nda ABD’yle final oynamak ve Dünya İkincisi olmak olağanüstü bir başarıydı…
Bu bir zirveydi ve asla tesadüf de değildi…
90’larda Turgay Demirel’le başlayan büyük yapılanma, Milli Takım’ımıza büyük başarılar getirdi…
2001’de İstanbul’da Avrupa Şampiyonası finalinde ikinci olmamız ilk büyük başarıydı…
***
Kulüpler bazındaki çalışmalar da büyük hedeflere varmamızı sağladı… Koraç Kupası’ndan EUROLİG şampiyonluklarına kadar, her coşkuyu tattık…
Yerli yabancı hocalarla çok önemli başarılar kazandık…
Ve o başarılarda imzası olan başarıdan başarıya koşan bir yerli hoca, Ay-Yıldız’ın dümeninde…
A Milli Erkek Basketbol’da Ergin Ataman, yeniden görev başında… Başkan Hidayet Türkoğlu, başarılı hocayla söz keserek takımın başına getirdi…
***
Ufuk Sarıca’dan sonra Orhun Ene ile yollarını ayıran A Milli Erkek Basketbol Takımı’nda göreve yine Ergin Ataman getirildi.
Ataman “Tüm Türkiye’nin gurur duyacağı bir takım olacağız” dedi.
Milli takımı layık olduğu yere Avrupa ve dünya şampiyonalarında, olimpiyatlarda madalya hedefine götürecek coşkuyla burada yer alacağım” diye müjdeler verdi.
Ergin Hoca’ya güveniyor, başarılar diliyoruz. Artık Türkiye’ye Dünya ve Avrupa şampiyonluğu yakışır diyoruz.
CUMHURBAŞKANLIĞI BİSİKLET TURU'NUN TARİHİ DEĞİŞMELİ
Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu, Türkiye’nin uluslararası en önemli organizasyonlarından biri.
Ülkemizin en önemli şehirlerini, tarihi değerlerini, kültürel zenginliklerini, coğrafi güzelliklerini bütün dünyaya gösterme fırsatı oluyor…
Bir büyük sportif olay olduğu gibi, çok önemli bir turizm pazarlaması aynı zamanda…
***
Türkiye’mizin gezilecek görülecek, hatta yaşanacak en güzel mekanlarını dünya potansiyeline sunma fırsatı var…
Son yıllarda özellikle tarihiyle oynanıp, fazlaca kışa kaydırılarak çok zarar gördü tur… Cazibesinden çok şey kaybetti…
Yeniden, hem organizasyonal zenginliğini artırmak, hem de görsel şölene kavuşturmak, tabii ki de sportif performansı en üst seviyeye çıkaracak tedbirler almak gerek…
***
Tabii güzergahı da, başlangıç ve bitiş noktalarını da “Kız Kulesi’nden Alanya Kalesi’ne etap etap Türkiye” sloganına uygun kurgulamak eski görkemini geri de getirecekti…
Yeniden seçilen Bisiklet Federasyon Başkanı’mız Emin Müftüoğlu’na güveniyor, Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nu eski ihtişamıyla yeniden vizyona koymasını bekliyoruz…