Bir başkaldırıdır Maradona
Boşuna “SPOR, SADECE SPOR DEĞİLDİR” demiyoruz.
Maradona’yı Maradona yapan da, sadece yetenekleri, futbol zekası, yüksek top tekniği, kazanma hırsı, kuvveti, mücadele gücü, başarıda akıttığı gözyaşı değil...
Onun tanımını tamamlayan saha dışındaki Maradona’dır. Skandalları, kokain bağımlılığı, inişli çıkışlı hayatı, hayranlıkları, geçimsizlikleri, başarısızlıkları, hastalıkları ve genç yaşta ölümü de değil...
Emperyalist ülkelere, işgalci emellere karşı kini, devrimci eğilimleri, Fidel Castro hayranlığı, Papa ve din adamları sınıfının ihtişamlı hayatı, Falkland Savaşı dolayısıyla İngiltere’ye duyduğu öfke, yoksullukları hazmedememesi ve daha niceleri...
Bu yüzden de futbol sahalarının tartışmasız en büyük yıldızlarından birini, biz daha çok, saha dışıyla hatırlayacağız.
***
Arjantin 1978’de evinde Dünya Kupası Şampiyonu olmuştu. favorilerden Brezilya ile aynı gruptaydı ve Avrupa takımlarının galibi de Amerika grubundan gelecek takımlarla final oynayacaktı.
Arjantin, Peru’yu şaibeli bir skorla 6-0 yenerek Brezilya’nın önünde yeralmıştı. Brezilyalılar, bu maçın şike olduğunu söylerken Arjantin Hollanda’yla final oynadı ve 3-1 yenerek ilk kez Dünya Kupası şampiyonu oldu.
***
Evinde oynadığı bir kupada, Videla Cuntası’nın devamını sağlamak ve halkı bu coşkuyla yönetime bağlamak için Arjantin’in sahadışı güçler tarafından şampiyon yapıldığı iddiaları ayyuka çıktı.
Hollanda’lı 5 gollü Rensenbrick ve Peru’lu Cubillas yerine, Arjantin’li 4 gollü Mario Kempes, finalde 2 gol attı ve 6 golle gol kralı olurken takımını da şampiyon yaptı.
Arjantinliler, günlerce yediler içtiler, sabahlara kadar eğlendiler ve şampiyonluğu festivale çevirerek coşkuyla kutladılar...
***
Tabii, ülkedeki sorunlar unutuldu, Videla Cuntası rahat bir nefes aldı ve ülkeyi yönetmeye devam etti.
Halk kendine gelip yeniden sorgulamalar başlayınca bu sefer 1982’de İngiltere kontrolündeki hemen Arjantin’in Güney-Doğu’sunda, burnunun dibindeki Falkland Adaları’na çıkarma yaparak egemenliğine kattı.
Tabii, İngiltere de Avrupa’nın desteğiyle 2 Nisan 1982’de donanmasını gönderdi ve adaları geri aldı.
***
Arjantin’de hükumet değişti ama halk da futbolcular da bu yenilgiyi hiç bir zaman kabullenemedi.
Dünya Şampiyonu Arjantin’in takımının büyük kısmı Avrupa’nın en önemli takımlarına transfer olmuştu.
Bunlardan biri de Osvaldo Ardiles ile Willa idi. Tottenham’ı başarıdan başarıya koşturan Ardiles, İngiltere Falkland’a 2 Nisan’da asker çıkarınca son maçına çıktı ve 5 Nisan’da, linç edilmeyi göze alarak “Falkland Adaları, Arjantin’indir, Arjantin’in kalacaktır” diyerek Londra’yı terketti.
O güne kadar haritada yerini bilmedikleri bu adaların sorgulanması da çok ses getiren, dünyayı aydınlatan açıklamaların sahibi Ardiles’ti.
“Falkland nire, İngiltere nire!” sorgusu, bütün insanlığın ve özellikle Yugoslav Tito’nun başkanlığını yaptığı “Bağlantısızlar Hareketi” nin sempatisine ve desteğine dönüştü.
***
Daha çok genç olduğu için 1978’de kadroda olmayan Diego Armando Maradona, ortalığı kasıp kavurmaya başladı. İlk Dünya Kupası, 1982’de İspanya’da organize edilen kupaydı ve burada aşırı tekmelere maruz kalarak, ahlar, vahlar arasında takımıyla birlikte erken veda edip ülkesine döndü.
Ancak, Maradona’yı Maradona yapan 1986 Dünya Kupası finalleri, Almanya’yı 3-2 yenerek kazandıkları kupa kadar, özellikle de biri elle 2 gol atıp 2-0 yendikleri İngiltere maçıydı.
***
Maçtan sonra “Tanrı’nın eliydi” itirafı tesadüf değildi. 4 yıl önce yaşadıkları Falkland Adaları yenilgisinin bir intikamıydı. Maradona’yla birlikte, takım arkadaşlarının ve bütün Arjantin halkının öfke saçmasıydı.
Arjantin, şampiyon olmasaydı da İngiltere galibiyeti sevinci yeterli olacaktı, üstüne üstlük bir de kupa kazanmışlardı.
Hem bu sefer 78 gibi şaibeli değil, analarının ak sütü gibi helal bir şampiyonluktu.
***
İngiltere’nin 1966 Dünya Kupası finalinde İngiltere’nin şaibeli bir golle Almanya’yı 4-3 yenerken aldığı şampiyonluk da hep sorgulanırdı. Maradona’nın belki bu golü de, yıllar sonra Almanlar’ın İngiltere’den intikamı da olmuştu.
İngilizler, tek Dünya Şampiyonlukları’nı alırken attıkları şaibeli golü değil de, nedense hep Maradona’dan yediklerini hatırlıyorlar...Bunu da, öfkelerini de hiç unutamadılar.
Nitekim bütün dünya, Maradona’ya ağıt yakarken İngilizler, “Artık sen de Tanrı’nın elindesin” başlıklarıyla Maradona’nın ebedi alemde hesabını vereceğine vurgu yapıyorlar.
***
Tabii ki transferde aslolan bonservis bedeli ve kendi aldığı ücrettir. Nitekim her iki kulübün verdiği rakamlar da, tarihin rekoruydu.
Maradona, İspanya’da bağımsızlık yanlısı Katalanlar’ın takımı Barcelona’yı seçerken de, İtalya’da Milan, İnter, Roma, Juventus gibi elitlerin takımları varken göçmen şehri, varoşların temsilcisi Napoli’ye gitmesi, dünya yıldızlarının toplandığı İtalya liginde bu takımı zirveye taşıyıp şampiyon yapması da, aykırı karakterinin en büyük göstergesiydi.
***
Ne de olsa kendisi de Buenos Aires’in elektriği bile olmayan, halkın en yoksul olduğu bir kenar semtte doğmuştu.
Napoli, 1986-87 sezonunda kuruluşundan 61 yıl sonra ilk kez şampiyonluğa ulaşırken mimarı da Diego Armando Maradona oldu.
Platini, Rossi, Boniek, Tardelli, Cabrini’li Juventus’u, Van Basten’li, Gullit’li Milan’ı, Matthaus, Inter’i ve Zicolu Udinese’yi alt etmeyi başardı. Bu hikaye dört yıl daha sürdü...
Birçok zararlı alışkanlığı, hatta uyuşturucu bağımlılığı vardı. Napoli’nin organize suç çetesi Camorra ile bağlantıları da tesbit edildi. Napoli bunları hasır altı edemedi.
1991 yılında Maradona, teste girdiğinde kokain kullandığı ortaya çıktı ve 15 ay men cezası aldı. Sonra da düşüş dönemi ve maceraya dönüşen bitiş hikayesi.
***
Papa’yı ziyaret edip Vatikan’da saf altından yapılmış tavanları görünce ve yaşadıkları şaşaalı hayata şahit olunca tepkisine bütün insanlık huzurunda dile getirecekti.
Yetmeyecek sporculukta yaşadığı stres sorulunca o, “Stres sabahın 6’sında kalkıp ekmeğinin peşinde koşan işçi kesiminin yaşadıklarıdır” cevabını verecekti...
Futbolda idölü, İngiliz George Best’ti, saha dışında da Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro’ydu. Ölüm tarihi, rastlantıya bakın ki, her ikisiyle de aynı gün olacaktı.
Öyle ki rahatsızlanınca Küba’ya gidiyor, tedavi için dostu Fidel Castro’nun bütün hastaneleri seferber ettiğini söylüyor ve ona duyduğu minnet duygusunu, ve saha dışında da hayranlığını belirtmeden geri kalmıyordu.
***
Diego Armando Maradona hayatını kaybetti. Dünya futbolunun efsanesi Maradona’nın ölüm haberi spor camiasında üzüntü ile karşılandı.
Messi gibi günümüzün en büyük futbolcularından birine ve bu kadar iyi jenerasyona rağmen Arjantin’in 1986’dan beri şampiyonluğa hasret kalması, onun başarısını gösteriyor.
Saha içinde oynadığı takımları şampiyon yapacak kadar güçlü bir liderdi. Çünkü saha dışında da “Bir Başkaldırıdır Maradona”...