Para mı felsefeyi felsefe mi parayı?
CUMARTESİ YAZILARI
Geçtiğimiz yaz aylarında milletçe yollara düşüp bir an önce kendimizi Ege’nin serin sularına atmak için koşuştururken karşımıza çıkan sarı tabelalarda adını görmüşüzdür muhtemelen. Şimdi harabeden ibaret olan antik Milet (Miletos) şehri bundan 26 asır önce Thales ile Anaksimandros ve Anaksimenes adlı iki öğrencisinin kişiliğinde bugünkü manada ilk filozofların ortaya çıktığı ve doğa bilimlerinin temelinin atıldığı kabul edilen yerleşim merkeziydi.
Eski Çağ’da Levant, Ege ve Karadeniz bölgelerini kuşatan, Anadolu içlerinden ve Mezopotamya’dan Mısır’a ve Güney İtalya kıyılarına uzanan uluslararası ticaret ağının göbeğindeki Milet, bölgenin en gelişmiş liman kenti olarak aynı zamanda İyonya Konfederasyonu’nun başkentiydi.
O çağda yalnızca işlenmiş veya ham ürünler değil, aynı zamanda fikirler ve inançlar da limanlar ve şehirler arasında dolaşıyordu. Miletli filozofların dünyaya bakışlarını şekillendiren yeni fikirler de bu denizaşırı yolculukların getirdiği armağanlar arasındaydı herhalde. (Kimi kaynaklar Thales’in de aslen Fenikeli olduğunu, ailesinin sonradan Milet’e yerleşmiş olduğunu yazar. Tahsilini Mısır’da yaptığını söyleyenler de vardır.)
O devirdeki “uluslararası” ticari ve kültürel ilişkilerin neticesi olarak Milet’te ortaya çıkan yeni dünya ve doğa anlayışı bilahare yine aynı yolla başka beldelere ulaşacaktır.
Milattan önce altıncı asırdan itibaren İyonya’da (yani Anadolu’nun batı kıyılarında) filizlenen antik felsefe başka bir açıdan da Doğu Akdeniz havzasındaki ticaret uygarlığının bir ürünüydü: Milet gibi liman şehirlerinde uzak mesafeli kara ve deniz ticareti sayesinde oluşan maddi refah buralarda yaşayan kimi insanların geçim derdine düşmeden bilimle meşgul olabilmelerine imkân vermişti. Ticari limanının yanısıra bir de askeri limana sahip olan şehirde devasa boyutta bir tiyatro binası, şaşırtıcı genişlikte bir agora, büyük bir Apollon tapınağı, çok sayıda heykeller, çeşmeler vs. bulunuyordu. Bunlar ticaret gelirinin sağladığı ekonomik refahın ürünleridir. Felsefenin, sanatın, bilimin gelişmesi için gerekli şartlara sahip olunduğunun kanıtları.
Milet’te bulunan antik tiyatronun kalıntıları
***
Ne var ki sonraki yüzyıllar içinde komşu devletlerin istilasına uğrayıp gücü zayıflayan, kolonileri elinden çıkan, en sonra da denizin çekilip limanının Büyük Menderes Nehri tarafından doldurulmasının ardından liman kenti özelliğini kaybeden Milet bugün Didim sahilinden 10 kilometre içerideki Balat köyü yakınında bir yıkıntıdan ibarettir. Ancak Milet şehri doğal sebeplerle tarih sahnesinden çekilirken bilim ve felsefe nöbetini bazıları aynı bölgede bazıları başka bölgelerde bulunan başka şehirler üstlendi.
Peki, ilk olarak Milet’te ortaya çaktığı söylenen şu “yeni dünya ve doğa anlayışı” neydi?
Milet Okulu filozofları (daha doğrusu Pre-Sokratiklerin hepsi) hakkında materyalist/ateist yakıştırması yapanlar vardır. Dünyanın ve hayatın ortaya çıkışıyla veya doğa olaylarıyla ilgili dinî (mitolojik) açıklamaları reddedip bilimsel açıklama aradıkları için. Oysa “İyonya Aydınlanmasının babası” Thales esas olarak varlığın temelindeki tanrısal özü (ilk sebebi) anlamaya çalışıyordu. Bunu tutarlı metafizik teoriler geliştirerek değil, hayatın maddesini ve doğa olaylarının işleyiş kurallarını keşfederek yapmak peşindeydi.
Böylelikle hem tabiatın hem de yaratıcı gücün mahiyetini açıklama iddiasındaki bir felsefe sistemi -Batı dünyasının ilk felsefe sistemi” olarak- ortaya çıktı.
Thales ile öğrencileri Anaximandros ve Anaksimenes bir anlamda İyon ve Grek toplumlarındaki mitolojik din anlayışının yerine rasyonel bir din anlayışı getirmişlerdir. Evrendeki düzen ve doğadaki işleyiş çok sayıda insan biçimli tanrının değil tek bir tanrısal gücün eseridir Akdeniz dünyasının ilk filozoflarına göre.
Bu anlayışın “Monoteizmin beşiği” sayılan Mısır ve Mezopotamya ile ticari ve kültürel ilişkilerin yoğunlaştığını gördüğümüz bir dönemde İyonya’ya ulaşmış olduğu düşünülebilir. Haddizatında Thales’in de gençliğinde Mısır’da ve Babil’de bulunduğuna veya ailesinin Fenike kökenli olduğuna yönelik rivayetler bu bağlamda dikkate alınmalıdır.
***
Batı dünyasının ilk filozofu kabul edilen Milet‘li Thales’in bir hikayesini başka bir vesileyle önceki yıllardaki Cumartesi Yazılarından birinde anlatmıştım. Bu vesileyle de yeniden hatırlatayım:
Bundan yaklaşık yirmiyedi asır önce filozof Thales bir kış mevsiminde, zeytin hasadı bittikten hemen sonra -astronomi bilgisine ve gözlemlerine dayanarak- gelecek yılın zeytin hasılatının yüksek olacağını tahmin ederek civardaki zeytinyağı değirmenlerinin hepsini ucuza kiralamış. Bunu kolayca yapabilmiş. Çünkü o mevsimde bu işe para yatırmayı göze alacak başka hiç kimse çıkmamış.
Sonraki yıl gerçekten de yüksek bir zeytin rekoltesi ortaya çıkınca elindeki değirmenleri zeytinyağı üreticilerine yeniden kiraya veren filozof iyi bir para kazanmış. “Metafizik”inde Thales’ten “ilk filozof” olarak söz eden Aristo anlatır bu anekdotu “Politika” isimli eserinde. (“Politics”, Translated by Benjamin Jowett, Batoche Books, Kitchener, 1999, sh. 18-19)
Gerçi Aristo bu hadiseyi “iktisadi bir tekel yaratma örneği” olarak zikretmiştir ama Thales’in burada amacı para kazanmaktan ziyade kendisi gibilere “boş işlerle uğraşıyorlar” diye küçümseyerek bakan cahil takımına felsefenin ve bilimin pekâlâ “işe yarar” bir uğraş olabileceğini göstermektir herhalde.
Ancak paranın sağladığı refah olmaksızın kimilerimizin felsefeyle, bilimle, sanatla uğraşabilmesinin de mümkün olmayacağı bir diğer gerçek tabii…