Neden ‘öztürkçe’ şiir yazılamıyor?
Dil organik bir varlıktır. Kendiliğinden oluşur, kendi kurallarını oluşturur, kendi içinde gelişir ve değişir. Birtakım dış etkiler de dilde belirli değişikliklere yol açar ama son tahlilde emir komuta düzeniyle yönetemezsiniz dili.
Biz bu deneyimi yaşadık. Emir komutayla dilimizi değiştirmeye kalkıştık. 1930’lu yıllarda kılık kıyafet devrimi, harf devrimi gibi adlarla anılan reformlara paralel şekilde bir de “Dil Devrimi” yapılmak istenmişti. Amaç terk etmek istediğimiz medeniyetle bağlarımızı koparmaktı. Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri dilimizden atarsak bunu başarmış olacaktık. Bunu yapabilsek arzu edilen hedefe ulaşılırdı elbette. Ama “küçük bir engel” vardı yolumuzda: Dil öyle değişmiyordu.
Mamafih o dönemde ülkeyi yöneten -ve aralarında dilbilimci, sosyolog, filozof, tarihçi vs bulunmayan- kadro bu işin ilgili kurumlara gönderilecek bir talimatla halledilebileceği kanaatindeydi.
Atatürk söz konusu projeyi etrafına açtığında hemen herkes “Aman Paşam, ne güzel düşünmüşsünüz” diye alkışlamıştı. İlgili çevreler itirazı akıllarından bile geçirmeden hemen işe koyuldular. Gazetelerde, dergilerde “devrim”i hararetle destekleyen yazılar çıkıyor, dönemin yandaş yazarları hükümetin yayın kuruşlarına gönderdiği listedeki -ilk defa duydukları- kelimeleri coşkuyla satırlarına yerleştiriyorlardı.
Kemal Paşa üç yıl sonra “Yanlış yapmışız” diyerek bu işten vazgeçtiğinde aynı kişiler bu sefer “Dilin böyle bir yolla değişebileceğini düşünmek akla ve bilime aykırıdır” mealinde yazılar yazacaklardır.
Aslına bakarsanız, Tanzimattan itibaren “Türkçenin problemleri” aydınlarımızın gündeminde dört konu başlığı olarak yer alıyordu: İmla karmaşası, alfabe uyumsuzluğu, yazı dilinin konuşma dilinden kopukluğu, toplumsal modernleşme ve bilimdeki gelişmeler paralelinde yeni terimler türetme ihtiyacı…
Bilhassa İkinci Meşrutiyet devrinde bunlar büyük ölçüde çözüme kavuşturuldu. Eski alfabenin yazılışı pratik hale geldi, Servet-i Fünun Osmanlıcasının yerine Ömer Seyfettin gibi yazarların, Yahya Kemal gibi şairlerin eserlerindeki sade dil edebiyatımıza hakim oldu. Sadeleşme, yazıda halk dilini esas alma yaklaşımı ulus devlet temelinde tesis edilen Cumhuriyet devrinde daha kararlı bir yaklaşımla sürdürüldü.
Buna karşılık, Cumhuriyet devrindeki alfabe değişikliğinin ardından imla sorunu yeniden baş göstermiş, bu dönemde terim türetme ihtiyacı ise daha da artmıştı. Atatürk tarafından 1933’te kurulan TDK bu sorunlara eğilmek üzere yola çıkmışsa da sonra aniden başka bir yola girmişti. Dilde devrim yapma yoluna…
Peki, dildeki kelimeleri değiştirerek bir toplumun kültürünü (değer algılarını, zihniyet kodlarını, hayat anlayışını) değiştirmek mümkün mü? Bu mümkünse ortaya çıkan yeni dilin bilim, sanat ve düşünce üretme kabiliyeti öncekinden daha ileri seviyelere ulaşabilir mi?
Hale Sert’in yeni çıkan “Edebiyat Devrimi” başlıklı kitabı bu konuyu ele alıyor. Yazar doktora tezi olarak hazırladığı çalışmaya dayanan eserinde öncelikle meselenin teorik tarafını masaya yatırıyor.
Dili bir gösterge sistemi olarak tanımlayan Saussure’ün terimlerini kullanarak kelime (“gösteren”) ile anlam (“gösterilen”) arasındaki bağıntı açısından dil devrimini eleştiren kimi akademisyenlerin görüşleri aktarılıyor kitabın ilk sayfalarında. Hale Sert’in yorumsuz aktardığı bu görüşlerin, “dilsel göstergenin nedensizliğini” ısrarla vurgulayan Saussure’ün yaklaşımı açısından, tutarlılığı ayrı bir tartışma konusu olsa gerek. Gösterge sisteminin değişmesine morfoloji bakımından yapılan eleştiriler için de aynı şey geçerli.
Ancak yazarın dildeki değişim konusunu yapısalcı dilbilimin gösteren-gösterilen ilişkisi bağlamında ele alması probleme yeni bir teorik “teşrih masası” tedarik etme anlamına geldiğinden çok değerli bir katkı.
Bu tartışmayı post-yapısalcı düşünürler de yapmışlardı. “Adalet, doğruluk, insan doğası gibi soyut kavramlar eninde sonunda Batı kültüründeki egemen sınıf çıkarlarını yansıtmak durumunda olduğundan (bunlarla) örnek bir toplum modeli çizilemez” diyordu Foucault.
Derrida ise Batı kültürünün söz-merkezli söylemlerini ayakta tutan işaret mekanizmasının yapısökümünün sonuçta -kendisinin yıkmak istediği- metafiziğe ulaşacağını söylüyordu. “Bu kavramları ortadan kaldırmak sözkonusu değil tabii ki” diyordu, “bunlar olmaksızın hiçbir şey, en azından şimdilik tasavvur edilemez [...] Çünkü bu kavramlar ait oldukları mirasın sarsılması için bize gerekliler.”
Buradaki postmodernist çıkış ve modernist kabulleniş bizim dil devriminin serencamında da görülebilir.
Kitabın asıl can alıcı bölümü Türkiye’deki dil devriminin Türk edebiyatı üzerinde nasıl bir etki oluşturduğu sorusuna cevap aranan sayfalar. Bugüne kadar dil devrimi veya Öztürkçecilik hareketi üzerine sayısız araştırma yayımlandı ama işin bu boyutuna eğilen bir inceleme hatırlamıyorum. Bu bakımdan Hale Sert çok önemli bir iş yapmış.
Dil devriminin mimarları yeni kelimelerin yaygınlaşması için bunların özellikle okul kitaplarında ve gazetelerde kullanılması yolunda çaba göstermişlerdir. Ancak bu konuda edebiyatçılara da görev düştüğünün bilincindedirler.
Yazarın çok titiz bir arşiv araştırmasıyla ortaya çıkardığı üzere dönemin edebiyat dergilerinden bir bölümü gönüllü olarak bu harekete katılmış, bir bölümü ise uzak durmaya çalışmış ve zaman edebiyat dergileri üzerinde tatlı sert bir baskı uygulanmıştır.
“Yarı resmi” Cumhuriyet gazetesinin, Halkevlerinin yayın organı Ülkü dergisinin, dönemin “grande revue”sü Varlık dergisinin ve diğer mevkutelerin sayfalarını sabırla taramış Hale Sert. Sonuçta, edebiyat dünyasının bu çılgınlıktan uzak durduğunu ortaya çıkarmış.
İster talimatla ister gönüllü şekilde Öztürkçe şiirler, hikayeler yayımlanmış o süreçte ama bunların büyük çoğunluğunun edebiyat olarak nitelendirilecek metinler olmadığı görülüyor. Gazetelere, dergilere eski kelimelerin yerine kullanılacak yeni kelimeler listesinin gönderildiği 1930’lu yıllarda eser veren yazarların ve şairlerin bazıları şunlar: Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Tanpınar, Nazım Hikmet, Peyami Safa, Necip Fazıl, Dıranas, Dağlarca, Sait Faik, Orhan Veli…
Bu isimlerin hiçbiri talimata uymamış. (Ancak Dıranas ve Dağlarca’nın daha sonraki dönemlerde eski şiirlerinin dilini değiştirmek veya yeni kelimeleri şiirlerinde kullanmak yönünde çabaları olacaktır.)
Dil devrimi girişiminin edebiyat sahasındaki macerası çok öğretici…
Zira dilin işlendiği, yenilendiği, geliştiği, değiştiği iki yer var: Sokak ve edebiyat. Bilginler, uzmanlar belirli alanlara dair yeni terimleri dile kazandırabilirler ama dilin omurgasını oynatamazlar. Sözgelimi rüya yerine düş kelimesini yerleştirmek için Freud’un kitabını Düşlerin Yorumu diye çevirebilirsiniz. Ama düş kelimesinin sokakta çocukların birbirlerine söyledikleri “rüyanda görürsün” sözü seviyesinde zenginliğe ulaşması için önce sokakta sonra edebiyatta iyiden iyiye işlenmesi, karılması, yoğrulması, demlenmesi gerekir.
Rüyamda görsem inanmam… Rüya gibi bir akşam… Korkulu rüya görmektense… Bu dünya bir rüyaymış… derken düş kelimesini kullanmıyoruz mesela.
Dağlarca dil devrimine gönül vermeden önce yazdığı bir şiirde “Çiziyorum havaya dünyamı bir çiçekle / Ve hayran bakıyorum bu rüya gibi şekle” diyordu. Sonradan değiştirdi mi o şiiri de acaba? Bilmiyorum ama rüyanın yerine düş diyecek olursanız şiirden bir şey kalmayacağını biliyorum.
Son olarak, teşekkürler Hale Sert. 1930’ların dünyasında devlet eliyle kotarılan bir dil mühendisliği macerasının çok berrak bir fotoğrafını çektiğiniz için. Has edebiyatın o çılgınlıktan nasıl uzak durduğunu anlattığınız için.















Katılmıyorum AKP dönemine kadar kullanılan sözcükler gayet iyi oturmuştu Bazılarının oturmaması normal Ben de "gayet" dedim sonuçta Ancak "mamafih" yerine "ancak" gayet güzel oturuyor Osmnlıca Türkçenin deforme olmuş şekli değil mi? Halk o terimleri mi kullanıyordu? Dil Devrimi Osmnlı'nın bozduğu dili düzeltme çabasıdır Bu arada Teşrih Masası ne demek hiç anlamadım Not Cumhuriyet Gazetesinden Birgün yazarlar kadar benim bile bilmediğim (50yaş sözcükler kullanıyorlarsa onlarada liste gönderiliyor
Yanıtla (2) (0)Arap ve Fars etkisinden zamanla kurtulacağız. Zaman her şeyin ilacıdır.
Yanıtla (1) (0)Dil devrimi neticesinde bu gün bir çok kişi kendince kelime uyduruyor. Türk dili sahipsiz kalmıştır. Cemil Meriç dünyada hiç bir devrimin dilini değiştirmediğini söyler.
Yanıtla (0) (1)Sözü edilen yazarların dil dünyaları 1923-1940 döneminde zaten öyle berrak ki talimata ne hâcet! Bağı sel almış amma koruğunu koz eder, peymâneli meclise itibar eden "bülbül" dilin oğlancıların beyânla mest ederken ayânla ziyân eyler.
Yanıtla (0) (0)O çılgınlık olmasa idi bugün sen burda zor kalem sallardın? 1930'lu yıllarda eser veren bu şahıslar zaten devrimi kurumdan önce yapmışlardır yazılarıyla. Aynı dili kullanıyorlar, remz-i uhuletle suhulet eylemiyorlar tebaanın dilşikest serencamına, hal bu iken tesir-i sıklet mürüvvet eylemez mi füsûn-u ihtiyatıma... Her kimde yek ise serkeşti biganesi, nevbahar-ı zemindir dilguşanın seyyâlesi...
Yanıtla (3) (1)Bu da Yavuz Sultan Selim'den
Yanıtla (7) (1)Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek
Giryemi füzun eşkımı hun etti felek
Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.
Ne dersiniz? Bunu mu anladınız yoksa Şah İsmail'in şiirini mi?
Osmanlı bir imparatorluk ve dili de yaşadığı coğrafya ve sosyolojinin ürünü. Yavuz'un diini de icraatına anlayacak seviya lazım. Şah İsmail, Osmanlı ve Babur arasına sokulmuş bir diken, bir proje, mağlup bir hükümdar
Yanıtla (2) (3)Şiire gelince ikisini de okumak lazım
Osmanlı coğrafyasında Farslı mı var? Şaka mı yapıyorsunuz.
Yanıtla (1) (1)Osmanlı Coğrafyasında Fars yok. Ancak Şah İsmail ile Yavuz anlaşabilir. Çünkü, Yavuz Farsça, Şah İsmail de Türkçe bilir.
Yanıtla (0) (0)Düzeltme:Şiir şöyleydi,
Yanıtla (2) (0)Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek
Giryemi kıldı füzun eşkimi hun etti felek
Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek
Yavuz bu!O da aşık olabilir;hem de sırtındaki öldürücü Şark Çıbanına rağmen.Şiir akışı tabii olduğunda çağlayan gibi zuhur eder.Dilin zengin bir kelime hazinesi varsa daha gür olarak çağlar ve bu iş ısmarlama da olmaz.
Tabii ki Şah İsmail'i daha iyi anlıyoruz. Çünkü kendisi de Türk olan Şah İsmail şiirlerini Anadolu Türkmenlerini etkilemek için yazıyor. Yavuz ise şiiri sanat gayesi ile yazmış.
Yanıtla (0) (0)Nedense bu makale bana Stalin’in yeni fakat devrimci(komünist) bir Rus edebiyatı teşekkül ettirerek(tabii ki sadece kendisini övdürmek için) dönemin yazarlarını 1932 yılında Maksimum Gorki’nin evinde toplatarak,çerçevesini de Gorkii’nin Ana romanı üzerine kurdurarak yaptırdığı çalışmayı hatırlattı.
Yanıtla (2) (0)Özetle,yeni bir dil teşekkül çabası verimsiz ve sonuçsuz bir teşebbüs olup rejimlerin asıl düşmanları kitap okuyanlar değil fakat kitap düşmanlarından oluşmaktadır.Dil canlılık mümessilidir.
Maksimum Gorki mi,o da kim?Maksim Gorki değil miydi:)
Yanıtla (2) (0)Haklısınız.Otomatik klavyenin işgüzarlığına gelerek ve son kontrolü yapmama zaafıyla hatalı yazmışım.Doğrusu tabii ki Maxim Gorki dir.Teşekkürler.
Yanıtla (1) (0)Acaba karacaoğlanın yazdıkları Rus dili mi idi.
Yanıtla (3) (0)Birkaç konu havada kalmış öncelikle saray, devlet ve münevveran sınıfın kullandığı dil ile halkın kullandığı dil arasındaki devasa fark hiç bahsedilmemiş. Öyle ya Yunus Emre’ nin dili mesela, Fuzuli ile aynı mı? Ya da Selçuklu da Karamanoğlu Mehmet’ in Türkçe isyanı. Diğer anlaşılması gereken konu Türkler’in dili, Selçuklu ve Osmanlıya bakarsak niye yeterli olmamış da Farsça ve Arapça’ ya ihtiyaç duyulmuş. Bu konu da bizdeki müzmin eski kafa ile yenilik yanlısı kesimlerin Hacivat-Karagöz oyunu.
Yanıtla (2) (0)Türkçe yeterli olmadığından değil, yönetilen Arap ve Fars halklarının huyuna suyuna giderek kalıcı bir idare sürdürülmek istenmiştir. Ayrıca dini açıdan ümmetcilik tercih edilerek hayali bir enternasyonalizm uygulanmıştır. Tabii olarak, bir cok açıdan yapaylığa ve aşırılığa kaçılmıştır. Bizde, bakiyeler olarak aşırıya kaçmayı seviyoruz. Yorumlarımızdan belli oluyor zaten.
Yanıtla (1) (0)Herşeye tamam ama mevkute ne demek sayın Kiras?[Süreli yayın demekmiş]. Bu yazıyı okuyan kaç kişi biliyor mevkute'yi. Bilinçli olarak mı yazdınız, ya da bahsettiğiniz kitaptan aynen aldınız mı, anlamadım?
Yanıtla (2) (2)Aşağıda,birbirinden kıymetli yorumlar yapılmış ama başlık sorusu:
Yanıtla (1) (1)-Neden ‘öztürkçe’ şiir yazılamıyor? hala açıkta..
Soruyu,kelimelerimizi vahşice,işkence altında,insafsızca öldüren,sindiren faşistlerin en önde gelenleri “öztürkçe”cilerin cevaplamasını isterdim..
Korkudan bir köşeye sinmiş kelimelerimizi bulup canlandırmaya çalışan,başaramasalar bile hatıralarına saygı duymamızı için çabalayan,kısrakbaşı gibi uzanan memleketimde ki yazarlarımıza şükran duyuyor ölmüşlerine rahmet diliyorum.
Hafızama ilk gelen kelimeler hal, hala, kar, rüzgar oldu. Bir de vade ve Sude. Komşumuzun kızı Sude'ye diğer komşu kısa u ile seslendiği için günlerdir dargınlar. Ben de "vade" yi kısa a ile söylediği için birisini "Sen Türkçe bilmiyorsun" diye haşladım. Rüzgar kelimesini telefonumdan bir türlü doğru olarak yazamıyorum! Dil devrimcilerinden bu yüzden nefret ediyorum.
Yanıtla (3) (10)Bahsettiğiniz sorun bütün dillerde ve alfabelerde var. Hiçbir dil herhangi bir alfabe ile tam olarak karşılanamaz. Çünkü canlı ve organik kabul edilen dil. Alfabeler ise dili kodlamak için geliştirilmiş sentetik araçlar.
Yanıtla (7) (0)SanalKıreş yanlış veya eksik söylüyor ve insanları yanıltıyor. Şapkalı sesli harfler, üstü çizgili harfler, 29 harfe hapsedilmeyen ve daha çok sayıda harfi olan alfabeler, vb., vb. ilaveler bir dili (Türkçe'yi) daha güzel, daha zengin ve daha anlamlı yapar. Dil devrimcileri bahsettiğim ilavelere karşılar. Üstelik milletin asırlarca anlamlı bir şekilde kullandıkları kelimeleri yok etmenin peşindeler. Dil devrimcileri bir milleti (Türk Milleti'ni) yok etmenin çabasındadırlar.
Yanıtla (3) (6)Evet Arap olmayanlar için Arap alfebesi ne eklenen Araplar için hiç bir şey ifade etmeyen harekeler. Genede bir sürü tartışma. Mesela bazı eserler doğru mana verebilmesi için üstünle esre arasında okunurken nefes burundan değil ağızdan verilmesi gerekiyor. Yani yazıldığı gibi okunmuyor. Diğer diller ve alfabelerde olan şeyin Arap alfebesi için geçerli olduğunu bile bile neden inkar ediyorsunuz. Arap alfabesi herhangi bir alfabe.
Yanıtla (0) (0)Dünyada, 3 ayda okuma yazma öğretilen tek alfabe Türkiye cumhuriyet alfabesidir. Yazdığınız gibi okur, Okuduğunuz gibi yazarsınız. Bu özelliği taşımayan Arapça, İngilizce, Rusça, Çince, vb alfabelerde bu okuma yazma süreci 2 ile 5 yıl sürmektedir. Not; Arapçayı bir ayda heceleyerek (o dili bilmeden, anlamsızca) okuduğunu zannedenler vardır. Boşluğa garip sesler çıkarmanın öğrenme ile alakası yoktur. Bilerek (ilahiyatcılar) okuyanlar latin alfabesiyle öğrenip, arapçaya bu ezberi aktaranlardır.
Yanıtla (5) (3)SanalKıreş'in ve SolGenç'in benim yorumum için yaptıkları yorumlar tam olarak dam üstünde saksağan vur beline kazmadır. Arap'tan, Arap alfabesinden bahsetmiyorum. Türkçe alfabenin eksiklerinden bahsediyorum. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
Yanıtla (1) (1)09.11 Karar okuru, Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğüne bakarsanız, söylediğiniz bu sözcüklerin şapkalı yazıldığını görürsünüz. Ayrıca bir Türk eğitimli değilse, o dediğiniz sözcükleri ince sesle çıkaramaz. (Tıpkı Arap’ın “Padişah” diyemediği gibi. ) Zaten bu da Türk’ün alameti farikasıdır. Bunun çıkar yolu o dediğiniz sözcüklerin Türkçelerini söylemektir. Örneğin “rüzgar” yerine “ yel” diyebilirsiniz. O yüzden dil devrimcilerinden nefret etmenize gerek yok. Tabii başka bir nedeni de yoksa.
Yanıtla (2) (1)Hacı Bekir'e:
Yanıtla (1) (1)TDK'nun doğru olanı yazdığının farkındayım. Niçin insanlar yazılı ve sözlü dilde TDK'na uymamaktadırlar? Bu noktada dil devrimcilerinin olumsuz etkisi olduğu aşikardır. Yel kelimesinin birçok anlamı var. Rüzgarın ise anlamı bir tanedir. "Aniden bir yel geldi ne yapacağımı şaşırdım" cümlesinin birçok farklı anlamı vardır. Aynı cümleden yel alınıp rüzgar kelimesi konursa Türkçe bilen herkes rüzgara aynı anlamı verir. Çok kelimeye sahip olmak bir dilin zenginliği ve gücüdür.
TDK kasıtlı olarak yozlaştırılmasa,Dünya Türkleri ile iletişim kurulsa elbette Türkçe zenginleştirilirdi.Tayyare demeye devam mı etmeliydik.Yunus'un şiirleri Türkçe olduğu için değerli.Osmanlı Türk'e de,Türkçe'ye de ne çok zarar vermiş.Karaman Oğlu Mehmet Bey Ahmet Yesevi'nin yolunu göstermiş.Eşref Oğlu'nun yazdığını Nedim,Fuzuli yazamaz mıydı?İki edebiyat ulusa verilen en büyük kötülüktür.Türkçe'ye dönmek güzel bir olgudur.Ne Mutlu Türküm Diyene.
Yanıtla (11) (6)Üzgünüm beyefendi daha "Türkçeye" kelimesini yazamıyoruz ama allameicihan gibi yorum yapıyoruz. İşte dilin gerçek problemi bu.
Yanıtla (4) (6)Merakımdan soruyorum,allame-i cihan mı, allameicihan mı yazılacak ?
Yanıtla (3) (0)Yazım hatası bulan kişi Türkçeye önem verdiğinden değil muhatabını ezmek için yapar. Her yerde böyle.
Yanıtla (4) (1)Değiş!!!
Kardeşim,ufak tefek hataları hepimiz yapıyoruz yazarken ama çok bozuk bir Türkçe ile,yazım ve noktalama ile ciddi konuları tartışmak, yorum yazmak hem kendine hem muhatabına hem okuyana hem yazara saygısızlıktır.Eğitim konusunda büyük büyük laflar eden kişinin eğitim yazmayı beceremeyip "eytim" yazması gibi.
Yanıtla (2) (0)Benim sürekli dil ve yazım hatası bulduğumu söylerler. Doğrudur ama "bulmak" dışında. Çünkü ben arayıp bulmam. Çünkü bütün yanlışlar (hatalar değil)
Yanıtla (0) (0)beni bulur, nerdeyse sayfada büyüyerek gözüme batar.
Vatanlarını "yaşanmaz" bulanlar; vatanlarını "yaşanmaz'laştiranlardir.. Türkçeye en büyük zararı "Öz Türkceiuler" vermiştir ..
Yanıtla (4) (8)Fuzulî'nin yeri ayrı ,Yunus'un ,Karacaoğlan'ın yeri ayrı,hitap ettiği kitle,zevk ayrı.Halk müziğimiz, türkülerimiz var diye Itrî'yi, Hacı Arif bey'i, klasik müziğimizi , ,şarkılarımızı atmamız ,dışlamamız gerekmiyor.
Yanıtla (2) (1)Nihat Sami Banarlı "Resimli Türk Edebiyatı Tarihi" adlı edebiyat tarihçileri için kaynak niteliğindeki iki ciltlik eserinde "Fethedilmiş Anadolu toprakları nasıl artık Türk toprakları ise; halkın konuşma dilinde ve geleneğinde birkaç asırlık süreçte yer etmiş yabancı kökenli kelimeler de artık fethedilmiştir ve Türkçe kabul edilmelidir.." demiştir..
Yanıtla (8) (1)Tabi şimdi de İngilizce fethediyor her yanı! Sonuç üreten, gelişen toplumların dili de hakim olur. Mesela hala tıp, biyoloji gibi alanlarda Latince baskındır. Farsça ve Arapça da zengin dillerdir. Su akar yolunu bulur.
Yanıtla (0) (0)Türkiye cumhuriyeti alfabesi, dünyada yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan tek alfabedir. Aşırı kolaycılık sağlar. Türkçe ile birebir uyum sağlanmıştır. Neticede Türk çocukları 3 ayda okuma yazma öğrenir. Tek sakıncası vardır. Yazıldığı gibi okunmayan, okunduğu gibi yazılmayan diğer tüm dünya dillerine ters gelir, başka dil öğrenemezsiniz. Yabancı dil fakirliğimiz bundandır. Yani, Gül'ü seven dikenini de sever.
Yanıtla (2) (0)Harf devriminin amacı bellidir ve amacına ulaştığı görüldü.
Yanıtla (1) (0)Meşhur şarkıyı şöyle mi söyleyelim? “Bir olasılık daha var, o da ölmek mi dersin “
Yanıtla (1) (0)İzmirli şahıs! Standart, baraj, problem, fizik, kimya, otomobil, sinema, garaj, ganyan, eküri, tiyatro vs gibi kelimeler, pardon sözcükler neden Türkçeye çevrilmedi, bir düşün bakalım.
Yanıtla (1) (0)Arapça ve Farsça dilimizi zeginleştiriyor.Arapça ve Farsça'yı dilimizden çıkarırsak "ne kalır gerisinde"
Yanıtla (12) (26)Bilge karasu, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk. Hasan Ali toptaş okuyun neler kalmış görüyorsunuz. Divan edebiyatı okuyun aklınızda ne kalıyor bakın.
Yanıtla (9) (6)Ambslaj;yaptığın kısacık yorumda bile kullandığın kelimelerin çoğu Arapça
Yanıtla (3) (4)O sözcükleri kullamak onun seçimi, Türkçe'nin eksikliği değil. Türkçe Arapça'dan daha eski ve güzel bir dildir. Farsça bir yana, Arapça öyle kulağa hoş gelen bir dil de değildir zaten.
Yanıtla (2) (1)Evettt bende gördüm Hasan ismi arapça.
Yanıtla (0) (0)Eğer Makedonyadan Çin denizine kadar giderseniz, başka hiçbir dil bilmeden Türkçe bilenlerle karşılaşır ve yolunuza devam edersiniz. Hiç bir Türk arapça bilmez (savunanlar dahil) ama Suriyeden, Mısıra, oradanda Cezayire kadar bir çok arap Türkçe bilir. Arap arab'ı sevmez ama her dönemde Bütün araplar Türk'ü sever. Bilge Kağanın öz Türkçe yazıtlarından gelen sese kulak versin herkes. "Ey Türk titre ve kendine dön". Son ikaz Atatürkten. "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur".
Yanıtla (3) (1)“Ey Türk geleceğinin çocuğu! Gereksindiğin güç damarlarındaki soylu kanda vardır.”
Yanıtla (0) (0)“Ey Türk istikbalinin evladı! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Bu iki hitaptan hangisi daha etkileyici?
Çeviri yapmışsın. O sözler öz Türkçe olsaydı ifade farklı söylenirdi. Neticede Atatürk'te Osmanlı eğitimi almıştı. Ama, köklerine sevgi ve saygısı okadır fazlaydı ki, Türkçenin diğer dillerden aşağı olmadığına inanıyordu. Başardı da. Buna karşı çıkanlar Din kaygısı taşıyan vatandaşlarımızdır ki, Arapların durumuna bakarlarsa yanıldıklarını anlarlar. Müslüman olmak için arap olmak, yada arapça konuşmak gerekmiyor. Duaları her millet kendi dilinde yapıyor ve belli ki cevap alıyor.
Yanıtla (1) (0)Gerçekle ilgisi olmayan bir Osmanlı düşü kuranlara geçmiş olsun. Düşünü kurdukları sözde geçmişe geri dönüş hiç bir zaman olmayacak çünkü öyle bir geçmiş yok... Benim dede ve ninelerim Osmanlı'yı da, Cumhuriyet'i de görmüş, üstelik eğitimli insanlardı ancak konuştukları Türkçe'nin benimkinden pek farkı yoktu. Arap ve Fars dil ve alfabesini zorlamaları boştur çünkü saçmalıktır. Dil devrimi tutmuştur, latin alfabesinden de sade Türkçe'den de geri dönüş yoktur. Zırlamak faydasız...
Yanıtla (21) (4)Yorum tamam da, "zırlamak" sözü yanlış olmuş.
Yanıtla (6) (1)''zırlamak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi zırlar). [1] Çok söylemek, çok söylenmek: [2] Çok ve yersiz konuşmak: [3] Yakınmak.'' Dil anlamı bu şekilde olan bir söylemin neresi yanlış olmuş,bizi aydınlatın da bilgilenelim lütfen.
Yanıtla (2) (2)Hatırladığım kadarıyla eski türklerde ağıtlara zır deniyordu. Zırlamak ağıt yakma anlamında kullanılmış gibi.
Yanıtla (1) (1)Üslubuna ve ifadelerine bakılırsa kimin "zırladığı" gayet ortada....Ideolojik metrenin gözünü döndürmüş.. Her şeye önyargılı bakıyorsun..
Yanıtla (6) (11)ideolojik nefretin
Yanıtla (0) (0)6 asır büyük coğrafyada adaletle hükmetmiş, büyük bir devleti, kurduğu medeniyeti anlayacak seviyede olmayanlar ancak çemkirir. Sen kim Osmanlıyı anlamak kim cahil? Dil biliyorsan Batılı akademisyenleri oku bu konu. Dönme kalemşörlerden okursan ancak çemkirirsin. 75 yıla bir marşa bile yazılamadı. Meşhur edebiyatçı ve şairler de Osmanlıdan kalma olanlar
Yanıtla (2) (2)Arapca Dillerden bir dil Degildir..Allah in Insanliga son hitabinin yaptigi dil dir.Dolayidi ile bir tarafa itilemez.Turkce de dillerden bir dil degildir.Gorusume gore Hz. Ademden bu yana Vahiy in ozunu icinde en iyi muhafaza etmis dildir.Arapca ile Turkce nin birlikte ele alinarak Dilimizin Ihyasi dogru yol olur diye dusunuyorum.
Yanıtla (0) (2)Arapça da, Türkçe de dillerden bir dildir. Türkçe'yi değerli yapan bizim dilimiz olması, ağzımızda bal gibi, anamızın sütü gibi bıraktığı tatdır. Ayrıca, bütün şişirme gayretlerine rağmen, Arapça öyle sandığınız gibi muhteşem bir dil falan değildir, hatta diyebiliriz ki, Arapça gelişmesini İslamiyete borçludur, yoksa aman aman bir dil olmadan Arap yarımadasında 3-5 kabilenin dili olarak kalacaktı.
Yanıtla (1) (1)Peki Arapca nin akrabasi olan Ibranice..Bilinen en az 2 Vahiy in dili..Elimizde bir metni olan Butun Vahiyler birbirine yakin bolgeler ve dillerde..Bir Sebeb-i Hikmet i olsa gerektir. Turkce ye gelirsek O da Hz. Adem den bu yana Allah in Kelamini savunagelmislerin Kelam i en iyi muhafaza eden dili olmak bakimindan diger dillere ustunlugu vardir. Ibranice Yahudilerin Kream i parca pincik etmelerini onlemeye yetnedi.Turkler ve dilleri olmasa Islam da kimbilir ne halde olacakti..
Yanıtla (0) (0)Ismet Ozel in teklifine cani gonulden katiliyorum.Dilimixi geri getirmeliyiz. BU gunku Turkce den Ricat gerekiyor.Cunku hizla ingilizce ye donusuyor Turkcemiz ve icerdigi . kavramsal yapi.Turklerin dilbirliginin temelinde Uygur Dili olabilir Diger Turkce lerden de alinacaklar ile Ve Uygurca nin Arap harfleri ile yazildigini da hesaba katarak Harfler Arapca olmalidir Bir yerde Osmanlica ile bulusturulmasi da iyi olur. Aksi Taktirde namazinda Niyazinda Ingilizler olacagiz..
Yanıtla (5) (27)11.11 Cut rumuzlu okur, eski dilimizi geri getirmeliyiz demiş. Sanırım eski dilin Türkçe olduğunu sanıyor. Örnek: 1876 çıkışlı Mecelle 3. Md. “ Ukud’da i’tibar makaasıt manaanaiye’dir” elfaz ve mebaniye değildir”. Ne kadar açık Türkçe değil mi? (Not: “Değildir” kelimesi dışında hiçbir kelime Türkçe değil. Oysa Kanunlar halk için yapılır.) Ayrıca fetvalarda en sondaki fiil dışında tek Türkçe kelime olmuyor. Bu durum Sayın Cut için fark etmiyor. Yeter ki Türkçe olmasın.
Yanıtla (13) (2)Bugünkü hukuk kitaplarını halk okuyup anlayabiliyor mu?Alanında uzmanlaşmış hukukçular anlıyor değil mi?O günde öyleydi,sadeleştir bakalım gücün yeterse hukuk kitaplarını.
Yanıtla (3) (7)14.38 okurr rumuzlu Okur, ikazınız üzerine tekrar baktım. Önümde 1876 Kanunu Esasi’si ve değişiklikleri ile 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları var. Bugünkü Anayasa’da hukukçu olmayan vatandaşın anlayamayacağı bir sözcük yok. Ama, örneğin 1876 Anayasası 20.md.deki “Tekalifi mukarrere nizamatı mahsusasına tevfikan kaffei tebaa beyninde herkesin kudreti nispetince tarh ve tevzi olunur” hükmünü ve bu hükümdeki kelimeleri kaç kişi anlar? Üstelik bu herkesin anlaması gereken bir Anayasa hükmü.
Yanıtla (1) (0)14.38 Okurr rumuzlu sayın okur, bugünkü Anayasa’da anlaşılmayan hiçbir kelime yok. Ancak, kişi konuyu bilmiyorsa , kelimeleri anlamasına rağmen cümlenin anlamını tam olarak çıkaramayabilir veya o konuda hüküm kuramayabilir. Tıpkı benim kelimeleri bilmeme rağmen “Schrödingerin Kedisi” deneyini ve kuantum fiziğini anlamadığım gibi.
Yanıtla (4) (0)Fikir sahibi beyefendi. Sözde Osmanlıca hocası soru soran kursiyere üsdat cümlenin gelişine artık bazen a bazen e diye okunuyor diyor. Evet Latin alfabesi dilimizi karşılamıyor. Arap alfabesi onca eklemeye rağmen karşılamıyor. Cümlenin gelişine göre kelimeyi doğru okumaya çalışıyorsun.
Yanıtla (3) (0)Muhterem,sıradan insanlar değil mektep medrese görmüş hukukçular okuyordu o zaman bu bahsettiğiniz kitapları.Osmanlı aydınları bu dili anlıyorlardı,bugünün aydınları da anlar, çok okuyanlar,özellikle hukukçular.Halk tabakası o günkü hukuk dilini de bugünkünü de anlamazlar.
Yanıtla (1) (1)Sayın Cut eski dil gelmez. Eski medeniyet dilimizin hülasası sadece Risale- i Nur' da yaşatılıyor çeşit kelime ve kavramla. Herkese hitap eden 2.bir külli canlı kaynakta kalmadı maalesef...
Yanıtla (1) (3)Sevgili Murat Turkce nin yapisi Geriye gidislere cok uygundur.Mesele Niyet neselesi ve Tabii ki ne kadar bagimsiz olabilecegimizle ilgili.Uygur Dilini onermemin sebrbi onun da bir Medeniyet dili olmus olmasidir.Turk Birliginin Turkiye Turkcesi uzerinden kurulmasi dusunuliyorsa cok buyuk felaket olur..Azerilerin dilini bzmaya coktan basladik bile..
Yanıtla (0) (2)Kimse bir dilden tüm yabancı sözcüklerin atılabileceğini düşünmez onun için abartmayın. İmkanı da olanaklı yı da kullanın. Cevabı da yanıtı da. Etimoloji boşuna değil!
Yanıtla (0) (0)Sayın yazar, "mamafih" sözcüğünün kökeni Arapça. Bu sözcüğünün Türkçe anlamı "bununla birlikte".
Yanıtla (1) (1)Şimdi "Mamafih o dönemde ülkeyi yöneten... " mi yoksa " Bununla birlikte o dönemde ülkeyi yöneten..." mi daha anlamlı? Doğal olarak ikinci örnek tümce daha anlamlı.
Eğer hiç yabancı kelime almamış saf kan bir dil arıyor ve özlemini çekiyorsanız Hint ,Atlas ve Pasifik Okyanusu ortasında bulunan her medeniyete uzak kendinden baskasonı görmemiş küçük adacıklarda yaşayan yerli halklara gidin benim yazdığım bu kısa metinde bile Arapça, Farscz,Kürtçe,Boşnakca ,Çerkezce,Rumca,Ermenice kelimeler vaat saf dil oralarda olur hele bagrondanHun Türegeç Göktürk Uygur Karahan Gazneli Selçuklu Osmanlı Türkiye Cumhuriyetini çıkarmış bir milletin dili saf olmaz
Yanıtla (3) (0)Bravo, aynen öyle. Hem cihan imparatorlukları kuracaksın hem diğer dillerden etkilenmeyeceksin-yok böyle bir şey.
Yanıtla (3) (0)Hem diğer dillerden etkileneceksin, hem de o dilleri etkileyeceksin, nokta.
Yanıtla (0) (0)Güzel yorum,tebrikler Şamil bey.
Yanıtla (0) (0)Arapça Kur'an dili olduğu için ona kutsiyet bindirmek dilimize yapılan en büyük haksızlık. Dil bir milletin ulusal kimliğinin sembolüdür. Y.Kemal "Türkçe benim anamın Ak sütü gibidir" Fazıl Hüsnü "Türkçe benim ses bayrağım" derken dillerine sahip çıkmış asla ve asla Arapça Farsça ve İngilizce gibi dillerin Turkcemizin önüne geçmesine izin vermemişlerdir. Bu nedenle bu ulusal kimliğimizi korumak istiyorsak Türkçeye sahip çıkmalıyız.
Yanıtla (4) (1)Şu anda Arapça, Farsça değil İngilizce tahakkümü var dilde,Türkilizce gibi kırma bir dil oldu,kreşlerde bile İngilizce öğretiyorlar.Oktay Sinanoğlu bu tehlikeye dikkat çekmişti zamanında.
Yanıtla (1) (0)Şah İsmail'den ( Hatayi)
Yanıtla (7) (0)Ezel bahar olmayınca
Kırmızı gül bitmez imiş
Kırmızı gül bitmeyince
Sefil bülbül ötmez imiş
Bülbüller gelir ötmeye
Güle sarılıp yatmaya
Bağıban gülü satmaya
Gül kadrini bilmez imiş.
Nasıl anlaşılıyor mu?
İkisini de gayet güzel anladık.Çok okuyan,kültürlü insanların kelime dağarcığı geniştir, 300,500 kelimeyle konuşan günümüz gençlerine benzemezler.Onlar Ömer Seyfettin'i bile okuyup anlayamıyorlar,kaç defa sadeleştirildi hikayeleri.Çok uzağa gitmeye gerek yok ,50 sene öncesinin Reşat Nuri'sini Hüseyin Rahmi'sini anlayamaz halde maalesef gençlik.Öyle basit, dar ,sığ bir dille konuşuyorlar.Buna üniversite okuyanlar da dahil.
Yanıtla (1) (0)Öz Türkçe şiir var. Binlerce var hem de. Türkiye'de yok. Çünkü Türkiye Öz Türk değil artık.
Yanıtla (2) (1)Meraklısına,kitap okumayı sevenlere tavsiyedir,okuyun, okutun:Nihat Sami Banarlı ,Türkçenin sırları.Yorumculara tavsiye,dostlara emirdir,öyle güzel ve faydalı bir eserdir.
Yanıtla (9) (4)Beğenmeme tuşuna basan zata sesleniyorum.Masumane bir kitap tavsiyesi yaptım,yazarı da eseri de çok kıymetli,Türkçe konusunda otorite bir ilim adamı Nihat Sami Banarlı.Anlaşılan nasırına bastıklarım otomatiğe bağlamış,beni görünce basıyor beğenmemeye,canları sağ olsun:))
Yanıtla (11) (2)bir dostun olarak. ya "EMİR " den hoşlanmıyorsak.:) o tuşa basmasakta(!)
Yanıtla (2) (2)Ben gerçek dostlarımı kast ettim, sanal alemdeki sanal dostları değil, ayrıca rumuzunu değiştir, haksızlık etme kendine , en azından benim yorumlarımı ciddi ciddi okuyorsun DOSTUM:))
Yanıtla (2) (0)Kitabı mı okudun yoksa Okumazz dostum(!),kitabın içindeki fikirlere , konulara itirazın var anlaşılan ,o sebeple beğenmedin ,yaz da biz de bilelim ,neresini beğenmedin:))
Yanıtla (1) (0)Sana tavsiye etmiyorum Okumazzz , ağır gelir.Sen önce adam gibi okumayı yazmayı hallet ,yavaş yavaş Gulliver,Alice harikalar diyarında,Ayşegül serisi vs. gibi hafif eserlerle başlangıç yap.Okumaya alış,sonra büyüyünce "Türkçenin sırlarını" da okursun,her şeyin bir sırası var :))
Yanıtla (2) (0)"Şu fani dünya saadetleri içinde hiçbir şey, aziz Türk çocuklarına Türk dilini öğretmek kadar güzel hizmet değildir."
Yanıtla (3) (0)Nihat Sami Banarlı
Allah rahmet eylesin.
AK Partili Abdullah Güler: "Kuduz riski taşıyan ve sahiplendirilme imkanı olmayan köpeklere ötanazi yoluyla hayatlarına son verme noktasında bir imkan tanıyoruz"
Yanıtla (12) (2)Dil böyle bir şeydir. Öldürülme imkanı tanıyormuş.
Ötenazi kişinin öldürülmesini istemektir.
Köpekleri öldürecekler. Öldüreceğiz diyemediklerinden ötenazi sözcüğünü kullanıyorlar.
Gerçi halkımızda fakirleşme imkanını sunmuştu AKP
Halkımız da kabul etti.
Ingilizler gibi "Humanly put into Sleep" diyecek kadar incelememisler.. "Hayvan Haklari" denilen zamazingoya inanirsin da Hayvanlarin Otenazi hakkina neden itiraz edersin..Bu batı hepimizin kafasini altust etti yahu..Robotlara da otenazi hakki verilmeli... Gel de Nasreddin Hocaya Hak verme..Herkesin hakli ve hakkinin oldugu dunyayi bize sunanlara Hakkimi helal etmiyorum..
Yanıtla (1) (4)Yazmasını ve okumasını bilenler yazıyor ve okuyor:
Yanıtla (7) (0)Bir boşluğun ortasındayam,
Men kimem, neyem?
Hangi hayatın içinde,
Neresindeyem?
Bir güzele vurulmuşam,
Onun eşgiyle yoğrulmuşam,
Men güzelin gönlünde
Nerelere koyulmuşam?
Fizik, bioloji, ekoloji, ekonomi, geometri, pedagoji, makro - mikroekonomi, jimnastik, psikoloji, psikiatr, filozofi, kardiolog, pediatr, urolog, pandemi, astronomi, tiyatro, muzik, atom, atmosfer, okyanus, elektrik, makine, oksijen, liman, yali, lodos, diyalog, sentez, palamut, midye, ahtapot, levrek, ispanak, pirasa, gibi hergun kullandigimiz 2500 civarinda, Yunan - gavur ...kelime - kavram degistirlmelidir !! Gec bile kalindi .. Kulturel istila - saldiri bitmeli !
Yanıtla (5) (0)Olmaz o iş. Olması için senin bilim ve teknoloji üretmen lazım ki senin dilindeki kelimeler diğer dillere geçsin...
Yanıtla (4) (0)14.31 Karar okuru, söylediğiniz kelimeler bir Alman, Fransız veya İngiliz için de gavurca. Çünkü bu kelimelerin neredeyse tümü Eski Yunanca veya Latince . Biliyorsunuz Almanlar ve diğerleri ise Hristiyan, Eski Yunanlılar ve Latinler ise pagan, yani putperest, yani gavur. Ama kimse kelime dağarcığımdan çıkarmıyor, bilimsel literatür bu. Latince temel kavramları bilmeyen doktor yok.
Yanıtla (0) (0)İsveç altesi...diye başlayan konuşmasını internetten de okuyabilirsiniz..komik ötesi .Denizbank ismi tartışılırken sofradan kovulan ordinaryuse aynı gece radyoda ve sonrası gazetelerde soylenenlerden sonra adamın yur disina kaçışını da ...Aziz Nesin Orhan Kemal s.ali Kemal Tahir vs eserlerinin yüzde kirkini anlayan beri gelsin.ezbere lafı olan okusun bunları..
Yanıtla (3) (7)Çocuğunuza s.ali Aziz Nesin Kemal Tahir vb kitaplarını verin.ne kadarını anlayabilecek.sozluksuz okuyamaz.peki siz ne kadarını anlayacaksınız..bu yazarlar Arapça Farsça mi yazmış eserlerini..
Yanıtla (2) (0)Aslında Türkçe ezanı icat edenlerin asıl dertleri"İslâm adına ne varsa hayatınızdan çıksın"idi.
Yanıtla (6) (12)Aynı adamlar neden Diyanet işleri başkanlığını kurdu, neden Kur'an meali ve tefsiri yayınladı, neden Sahih-i Buhari'yi Türkçe yayınladı acaba? Dertleri din değildi onların, yurttaşları akıldan uzak, sapıklık yuvası tarikatlere yem etmemek ve din kisvesi altında sinsice yapılan Araplaşmaya karşı korumaktı.
Yanıtla (4) (0)Gönül olursa kişide gerisi kolay..//Gönül Calab'ın tahtı, Calap gönüle baktı,,!..,Der bizim Yunus../Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, Etmesin tek Vatanımdan beni dünyada cüda.!.Gayet muazzam Mehmet Akif'ten../Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi
Yanıtla (1) (0)Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır..Aşık Veysel..!.Hepsi bizden.ve bizden bize...ayri gören şaşı'dır...
Dil alanıninda calısan bir doçent olarak, şunu ifade etmek isterim; her dil diğer dillerden yabancı sözcük alabilir. Bu çok normal. TDK'ya düşen görev ise dilimize yabancı bir sözcük yerlesmeden ona uygun karşılık bulması ve dilimizin yapısını bozmadan onu dile yerlestirmesidir. geç kalinmişsa Türkçe dilbilgisi kurallarına uygun hale getirip kullanılmasının sağlanmasıdır. Örneğin euro sözcüğü. Avro sözcüğü dile yerleştirilseydi sesletim açısından sorun ortadan kalkacakti ama geç kalındı
Yanıtla (4) (0)Sayın yazar, makalenizin başlığı Türkçe sesler üreten boğazlara zehirli bir kılçık gibi saplanıyor. Zira "Sakarya Türküsü" ve " Davet" şiirlerini şairlerimiz Arapça ile düşünüp, Arap alfabesiyle yazarak mı yaratmışlardır.İlk şairimiz Çor Tigin, oralarda " Orıntlarda" şiirini Uğurca ile yazmadı mı? Yine de olmaz diyorsanız: Türkün Fatih devrine kadar kullandığı Göktürk ve devamı Uygur alfabesi bizim ruhumuzdan süzülüp çıkan harflerle oluşan öz alfabemizdir.Orhun yazıtları Göktürk alfabesidir
Yanıtla (13) (0)Demirgeçli götürgeç geçen bir şiir bilin mi?
Yanıtla (1) (0).....Yunus derki gör takdirin işleri
Yanıtla (4) (0)Dökülmüştür kirkipleri kaşları
Başları ucunda hece tasları
Ne söylerler ne bir haber verirler.Sizin anlı şanlı şairleriniz yazamaz ama tabduğun kapısındaki Yunus yazar.
CHP milletvekili de dış güçlerden bahsetmiş.Şu sözler onun: "İçinden geçtiğimiz süreç parti boyutunu çoktan aştı. Birikimlerimizi, sözlerimizi mezara saklayacak halimiz yok. Türkiye, dışarıdan güvenlik konsepti ve ekonomik anlamda ablukaya alınmaya çalışılıyor. Böyle bir süreçte; Türkiye'ye nasıl, nerede ve hangi koşulda katkı verileceği sadece bir detaydır. Asıl olan Güçlü Türkiye, gelecek kaygısı olmayan sokaktaki vatandaştır."
Yanıtla (0) (0)Türkçe yapı itibarıyla doğurgan ve gelişmeye açık bir dil. Örneğin söz dediginizde söz-cü, söz-cük, söz-lük, söz-el gibi bir çok yeni sözcüklere ulaşabilirsiniz. Arapçada ise aynı anlamı veren "kelime" dediğinizde oradan yeni anlamlara ulaşamazsınız. Kelime der kalırsınız. Kaşgarlı Mahmud bundan yüzyıllar önce Türkçenin Arapça ve diğer dillerden daha üstün olduğunu Divan-ı Lügat-ı Türk adlı yapitinda örneklerle açıklamıştır. Başka Türkçe yok dilimize sahip çıkalım.
Yanıtla (3) (0)Kimse bilgisayar ile buzdolabı öz Türkçe olarak bana yeter diyemiyor.;-)
Yanıtla (5) (2)Malumat ül Muhafaza :)
Yanıtla (1) (0)Edebiyatla, kelimelerle ve kökenleriyle ilgiliyim. Kelime yazdım bilinçli olarak. Oysa başka bir cümle kursaydım 'sözcük' yazardım ki, daha derin anlamı vardır Türkçe'de. Sayın Kiras 'rüya-düş' karşılaştırması yaparak rüya sözcüğünün daha iyi anlam yarattığını ifade etmiş. Peki meşhur şarkı 'düşler sokağı' yerine 'rüyalar sokağı' diyebilir misiniz, derseniz anlam bozulmaz mı? O yüzden, aynı anlama bile gelse cümle içinde farklı çağrışım yaratan sözcüklerin varlığı dilin zenginliğidir.
Yanıtla (1) (0)Dil canlı bir varlıktır, değişir ve dönüşür, çevirimiçinde olmayan eski sözcükler bir zaman sonra dilden çıkar bugün kimse okul icin mektep, oğul icin mahdum, eşi için zevce demiyor, ne yaparsanız yapın dil kendi yolunu bulur. Zamana ve koşullara göre dile yeni Turkce sözcükler girebilir. Örneğin, 30 yıl önceki metinlerde olasılık, olası, e-posta, yerleşke gibi sözcükler yoktu biz bugün kullanıyoruz.
Yanıtla (2) (0)Artık Yunan+ Roma+ Hıristiyan dil ve kültür egemenliğine giriyoruz internet ve Yz ile. Bizler kılasik Türkçe' nin son örnekleriyiz. Bizden sonra bizim gibi yazıp okuyan olmayacak. Osmanlı/ İstanbul insanları gibi görünüyoruz gençlere. Temel algıların kotları da makas değiştirdi. B.Develi yapay zekaya; Filistin' de savaş sebebi ve soykırım var mı? Dedi. Bu konu tartışılıyor..diye cevapladı. İnternetin de idealojisi var. Dönüşü olmayan bir dikta-veri homodeyus diktatörlüğünde yol alıyoruz.
Yanıtla (2) (0)Sağcıların iddiası da İngilizler Shakespeare'i okuyup anlıyorlar biz dedelerimizin mezar taşını okuyamıyoruzdu. Şimdi biliyoruz ki İngilizler o dönem ingilizcesini anlamıyorlar ama ben daha eski olan Yunus Emre'yi ,Pir sultan Abdal'ı hatta Göktürk yazıtlarını anlıyorum.Ama Mevlana'yı anlamıyorum çünkü Türkçe yazmamış.
Yanıtla (6) (2)Dil Devrimini dilbilimci Agop Martayan'in ismini yazmadan birkac cumle ile anlatmak istemissiniz. Turk Dil Kurumu'nu Ataturk kurdu ve Martayan'i eski Turkce kelimelerden ozturkce kelimeler turetmekle gorevlendirdi. Cunku eski Turkce'yi en iyi bilen Agop Efendiydi ve binlerce ozturkce kelime turetti. Cogu benimsenmemisse bile bugun kullandigimiz ozturkce kelimelerin bir kismi Martayan'in eseridir. Dolmabahce Sarayini gezen turistlere de mimarin ismini soylemiyorlar.
Yanıtla (13) (3)Agop DİLAÇAR kafatasının Türklerin kafatasına benzediğini ATATÜRK 'ün sofrasında övünçle anlatırdı. Osmanlı Devletinin tebası olan Ermeniler içinde; devlet adamı, mimar, müzisyen de vardı. Bunu saklamanın bir anlamı yok. Günün şartlarında tıpkı Karamanoğulları ve başkaları gibi Ermeniler de mecburi iskana tabi tutuldular. Hepsi bu!
Yanıtla (2) (4)Agop Martiyan diye biri hiçbir zaman Türk Dil Kurumu Başkanlığı yapmamıştır. Agop Dilaçar Ermeni asıllı bir Türk vatandaşıdır. Dil bilginidir ama o dönemde bütün kelimeleri onun türettiği de kocaman bir yalandır. Siyasal İslamcılar bu yalanı kullanırlar, sizin kullandığınız gibi... İstiklal Marşı'na ulusal düttürü denildiği, hostes için uydurulduğu söylenen tanım da aynı şekilde Dil Devrimini kötülemek için uydurulmuş kelimelerdir. Burada ölçü halkın benimsemesidir.
Yanıtla (14) (1)En azından insan Google'a bir sorar.
Yanıtla (1) (0)Dul bir kadının oğlunu medrese eğitimine gönderirler..Eğitimi biten çocuk yıllar sonra köye döner. Anası komşuların vermiş olduğu buğdayları yıkar kuruması için sergiye serer oğlunu da serginin başına koyar..Kuşlar tavuklar yemesin diye bir müddet sonra çocuk anaya seslenir.. Ana kari Ana kari Ebabülbül'ler mübareği hatmediyor'lar. Ana gururlanır. Duyun komşular..Oğlum ne güzel diller öğrenmiş.Ana dışarı çıktığında Kuşlar,tavuklar sergideki buğdayı bitirmek üzeredirler..
Yanıtla (10) (3)Birinci paragraf genel ilkeleri ifade ediyor, binlerce yillik tecrubeler bunu dogruluyor. Yeni turkiyede her sey tersine isliyor, emir-komuta sistemiyle Arapca-Farsca dayatiliyor. Zaten Ilahi Dinler ozunde birer Emir-Komuta duzenidir...
Yanıtla (6) (2)Mektep medrese görseydin de sen de yazını, imlanı, noktalamanı düzeltseydin keşke ey Kayseri ebabülbülü :))
Yanıtla (4) (8)Musto şakaları kendin mi buluyorsun....
Yanıtla (5) (2)Kadıncağızın Hayır Hasanet ile topladığı bin bir emekle yıkadığı un bulgur yapacağı Buğdaylar tükenmiştir... Kucağına topladığı taşları bir kuşlara bir de oğluna atarak söylenir...Eşek sıpası şunu adam gibi söylesene... Kuşlar tavuklar sergideki buğdayları yiyor desene..Bir taş alıp atsana...Eleştirenlere... önce geçmişin medrese dilini öğrenin.. Sonra eleştirin... Bunlar geçmiş zamanımızın gerçekleridir....
Yanıtla (9) (1)Geçmişi kötüleyeceğiz diye uyduruk uyduruk kıssalar yazmayın,komik oluyorsunuz,cahilliğiniz çıkıyor ortaya.Medreseler ,o günün şartlarında bugünün üniversitesiydi.Hem dinî ilimler hem pozitif ilimler(hendese,yani mühendislik,matematik ,tıp,astronomi, vs.)ilimleri okutuluyordu.
Yanıtla (1) (1)Bir dosta..Gürcü bir Binbaşı Bizim bölgeye atanıyor.Emekli olunca Melikgazi'ye yerleşiyor.. Biraz da Kafkaslar'ı andırdığı için.Nahiye müdürlüğü yapıyor.. Torunu abimin kayınpederi oldu.. Birçok Gürcü geninde olduğu gibi biraz asabi'ydi.. sSık sık İstanbul'da Karacaahmet mezarlığına götürürdüm sırf mezar taşlarını okuması için.. Mektep medrese Okumuş çok kültürlü ve nüktedan biriydi... Allah rahmet eylesin....
Yanıtla (0) (0)Anlattıklarınızın Bir Dost'un sorusuyla alakası nedir,anlatırmısınız bir zahmet Mustafa bey?
Yanıtla (0) (0)Eskiye ve yeniye Aşina birisiydi..Yüzlerce anekdot fıkra yaşanmış olayları anlatırdı..Aynı zamanda Cesur yürekli ve modern dindardı... Devleti ve milleti için ölüme giden birisiydi..Lakabı da deli Hacı..
Yanıtla (0) (0)Çok kafana takma mustoağa dün güldürmüştu ..."fafa" anlayan anladı:)
Yanıtla (2) (1)Anlaşılan ciddî sayıda fanlarım var,hiçbir yorumumu kaçırmıyorlar ,ince mizahla güldürüyorum,sizin gibi yaptığım vahim hatalarla değil, aramızdaki bariz fark bu :))
Yanıtla (2) (3)Dil devrimi olmasaydı Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi, kaidesiyle irtifaının hasıl-ı darpının nısfına müsavidir. Yani: Bir üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir diyecektik var mı içinizde anlayan. Evet başta bazı ifratlar olmuştur ama bugüne baktığımızda iyi ki bu devrim olmuş diyoruz.
Yanıtla (10) (3)Olguların olanaklılığının koşulu ya da Vakıanın mümkünat şartı! Anlaşılmama zaviyesinden pek bir fark yok gibi.
Yanıtla (2) (0)Bu konuda otorite Tavşan namı diğer serçe birisi ve ön nick daha..kitap okur sürekli ve her konuyu bilir..o ne derse o..başbakan olacak çocuk o..
Yanıtla (5) (8)Tavşan yazsana bu konuyu.alim sensin .hala kitap mı okuyorsun..
Yanıtla (1) (4)Nerede olursa olsun konu Türkçe olunca aklıma ilk gelen her zaman Kamran İnan oluyor.
Yanıtla (0) (0)Dil canlı bir organizmadır. Cumhuriyetin Osmanlıyla bağını kesmek için dilde öze dönüş başlamadı. Daha geçenlerde MÖ 300 yılına ait Köktürk yazıtları bulundu. Yani 2-3 bin yıllık bir Türkçe araştırılmayacaktı da halkın %95 inin anlamadığı ve okuyup yazamadığı Osmanlıca (Türkçe) ile devam mı edilecekti? En az 5 tane Türkçe ses içermeyen Arap alfabesini başta askeri haberleşme için yetersizdi. Saçma sözcükler zamanla ayıklanmıştır ama genel strateji eğitime katkı yaptı, okuma yazma oranı hızla arttı.
Yanıtla (8) (2)Nasıl ki bugün ülkemizde yaşayıp T.C. kimliği olan herkes nesebine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır, aynı şekilde Türkçeleşmiş kelimeler de artık bizimdir. Kelime haznemizi doldurmaya bakalım, Türkçeleşmişleri de zevkle kullanalım.
Yanıtla (7) (0)Dilini yabancı kelimelerden temizleyen sadece biz değiliz. Macar, Yunan, Finlandiya, Romanya, İzlanda, Hindistan, G Kore aynı şeyi yapan ülkelerden bir kaçı. Mesela Hintliler Arapça ve Farsça kelimeleri, G Kore Japonca kelimeleri ayıklamıştır. Uluslar dillerine sahip çıkmalıdırlar. Tabii her şeyi söküp atamasın. Dilimizin ahengine uymuş ve benimsenmiş birçok yabancı kelime var, bunları da kabul etmek lazım.
Yanıtla (7) (1)Mevzu Arap saçı, Acem pilavı.
Yanıtla (1) (0)Felsefenin dili, bilim dili, edebiyat dili, terimler meselesi, hepsi ayrı ayrı sorunlar.
Dinler yoldan çıkmış toplumlara gelir ama bunlar unutulur, Bir yanılgı başlar. Arap halkı, Arap dili, Arap alfabesi, Arap yaşam tarzı, Arap tarihi kutsaldır diye. İşte bu safsata, kendini araplastirmis mankurtlar tarafından yürütülür. Din biter adimilasyon din zannedilir. Geçmişte Bilge kağan, Dede korkut, Yusuf hacip, Sonrada Kurtarıcı ve kurucu Atatürk bunu gorenlerdendi.
Yanıtla (8) (2)Yorumları okudum , değişik güzel görüşler var.
Yanıtla (11) (3)Ancak benim derdim başka; yahu arkadaş bu memlekette Kürtçe, Lazca , Çerkezce.... başta olmak üzere bir kısım halkımızın anadili olarak konuştuğu ve hiç esamesi okunmayan , adam yerine konmayan bir çok diller var .Resmi dilimiz olan Türkçeye gösterilen ilgi ve ihtimamın gölgesi bile esirgeniyor .Oysa bu diller ve arkasında barındırdığı kültürel değerler bu millet için, bir güzelliktir, bir zenginliktir ; bunlar yok olup gidiyor !
Dilde sadeleşme iyi sonuçlar getirir.Aşırıya kaçmamak şartıyla.Bizde maalesef dil devrimi uygulamasıyla kantarın topu kaçmıştır.Öte yandan hiç sadeleşme yapmamak da iyi sonuçlar getirmiyor örneğin Farsça.Çok yoğun bir Arap dili karışmış,güzelim Farsçanın özelliği kaybolmuş.
Yanıtla (6) (0)Elbette dil bir kültür ve hafıza taşıyıcısıdır.insanlar dillerini konuşurken kültürlerini de sonraki nesillere aktarırlar.Bu yüzden ülkemizde konuşulan diğer diller de çok büyük bir zenginlik taşıyorlar.Onlara sahip çıkalım.
türkçe bize yeter diye düşünüyorum,
Yanıtla (2) (1)seni gördüm düşümde, seni gördüm rüyamda
seni görmem imkansız düşlerim olmasa/seni görmem imkansız rüyalar olmasa
hangisi daha şiirsel, şimdi artık düş kelimesi az kullanıldığı için, sanki kulağa daha hoş geliyor.
bugün ingilizce de dilimizin bir parçası olmaya başladı. Bunun sonu nereye gider ?
Karamanoğlunu hayırla yad ediyorum.
Anadolu Türklüğü ne Farsça ne Arapcadan etkilenmistir. Anadolu erenleri öz Türkçe eserler vermistir. Osmanlı kendine uymayan alfabe ve dillerde doğru durust eser bile verememisti. Yazarın belirttiği yazarlar şairler bile Cumhuriyet dönemine aittir. Atatürk Anadolu halkının araplasmasini engellemiştir. Örneğin Tacik türk halki Şıiliğin dil, din ve yazısini almış Farsladmislardir. Keza Macar, Fin, Bulgarlar türk kökenlerini böyle kaybetmislerdir. Dinler zamanla inançtan çıkar asimalasyon yapar.
Yanıtla (2) (3)Mesele alfabenin değişmesi değildir. Bugün mezar taşı okuyamayan sanat tarihi profesörleri var. Edebiyatla, sanatla irtibatımizin olmayışının nedeni alfabe de dil de değildir. Latin harfli metinleri bile anlayamayan bir nesil var. Edebiyat ve kültürle barışık değiliz. Geriye dönemeyiz var olanı geliştirmeliyiz. Dile ve edebiyata siyaset adesesinden bakmayı bırakalım.Kelimelerde şecere aranmaz.
Yanıtla (5) (1)Yormayın tatlı canınızı ve kafanızı.Bir yazarınız bütün dillerin Türkçeden türediğini demeye getiriyordu.Bu durumda ha ondan birşey almışsın ha bundan.Sonuçta kendi malını almış oluyorsun.Tanrı dilleri,kurdu, kuşu ve bütün börtü böceği korusun.
Yanıtla (3) (0)Türkçenin yapısına aykırı kalıpların kullanılmamasıdır. "Sene-i devriye" gibi.
Yanıtla (4) (1)Öncelikle Türkçe sevdalısıyım ama Türkçe uzmanı değilim. Ancak makaledeki görüşlere eleştirilerin var.
Yanıtla (7) (6)Öncelikle harf devrimi kesinlikle yapılması gerekiyordu. Arap alfabesinde olduğu halde Türkçede kullanılmayan bir çok harf var. Daha bir çok sebep var. Ama harf devrimi için bu bile yeterli sebeptir. Dil devrimi ise Türkçenin geliştirilmesi amacıyla düşünülmüş ve kısmen de başarılı olmuştur. Dil devriminde amaç yabancı kökenli kelimelerin Türkçe karşılığını bulmak değildir.
Dil devriminin asıl amacı Latin alfabesine geçiştir.Yeni türetilen kelimelerin uygulamada ve kullanımda tercih edilmemesinin dil devrimiyle ne gibi bir alakası varsa artık.Ne hikmetse ,Cuhuriyet!in dil devrimi gibi önemli bir süreçteki alfabe değişikliği yazıda tek kelime olarak ele alınmamış.
Yanıtla (5) (2)Sayın yazar makaleniz güzel, yalnız AÖF Türk Dili ve Ed. ders kitabında Alfabe değişimi için bir uzman grubu İstanbul'da toplanıp, 6 ay araştırma ve inceleme yapılmıştır. Gazi, birkaç defa gidip bu komisyonla görüşüp istişare etmiştir. İyi ki de böyle yapmış. Zira Arap alfabesi Hind-Avrupa dil yapısına göre; sesler boğaz ve ciğer ses üretme mekanizması aralığında üretilmektedir. Altay dilleri sesleri ise boğaz ve dil-diş ses üretme mekanizması yollarında üretilir. Gerisi zorlama ya da ezberdir.
Yanıtla (4) (0)"İdeolojik körlük" diye bir kavram var ki bu ifade, her ideolijinin (Düşünce ve inanç alanının) sorunlu olduğunun göstergesidir.
Yanıtla (2) (0)İdeolojiler, bilim, sanat, ticaret, siyaset vb. alanlardaki insani gelişmişlikle uyum sağlamamakta inatlaştıkça yok olurlar.
İşte, YAŞAYAN TÜRKÇE yerine "Öztürkçe" diye kullanıl(a)mayan dil ve kavramlardan vazgeçilmesi bunun tipik örneğidir.
Hülasa, her ideoloji kendi kurdunu bünyesinde barındırır!
Cumhuriyetin kurulduğunda harap olmuş bir ülke ve okur yazarı %3 olan bir ülke vardı. Okuyanlardan saray çevresi ve farsça, Arapça, türkçe karışımı ağdalı bir dil. Atatürk eğitimin yapılması ve ülkenin gelişmesi için TDK yı kurdu. O yıllarda okur yazarlık seferberliği başlattı. Yazar 600 yıllık Osmanlı döneminde has Türkçeye yazılmış birkaç roman ve şiir kitabı önerse de okusak.
Yanıtla (6) (2)Mezar taşlarını okuyamayan nesil yetişti deyip güldürürler.
Yanıtla (10) (4)Ciddi bir koda böylece sulandırılmış olur.
Bu konuda ancak sen ciddi entelektüel bir yorum yazabilirsin..ayaklı kütüphane kaarilerini bekletme...yaz..
Yanıtla (2) (2)O nesil,o kadar osmanlıca kursu açıldığı halde mezar taşlarını hala okuyamıyor.
Yanıtla (7) (3)O kursları açanlar Osmanlıca bilmiyor. ll. Abdülhamid dönemin de ıslah edilmiş olan Arap alfebesi ile güncel Türkçe okuyor biraz yazabiliyorlar. Çoğu zaman yazamıyorlar. Çok çalışılmış ezberlenmiş metinlerin haricinde başka bir metinle karşılaşınca afallıyorlar. Mutlaka içlerinde ileri seviye Osmanlıca bilen vardır. Belki de yoktur.
Yanıtla (2) (2)Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak...O kurslara ben de katıldım,açanlar mezar taşı da okuyor,en ağdalı metinleri de hem okuyor hem yazıyor.Ben de kurstan sonra el yazması eserleri rahatlıkla okuyabiliyorum şükür,kendiniz çalışarak ilerletebilirsiniz,o kadar zor değil.
Yanıtla (4) (4)TÜİK enflasyonu ne kadar doğru hesaplayabiliyor. Onlarda o kadar yani risalelerini okuyacak kadar biliyorlar. Sence mevzu mezar taşında yazan el Fatiha yazısını okumak mı? Osmanlıca mezar taşı okumak mı? Sertifikadan bede de var. Arap alfebesi ile güncel metinleri bende okuyorum. Bizim kursa uç farklı hoca geldi en son gelen en iyi durumda olandı ilahiyat fakültesi meğzunu kuesiyerler hocadan daha ileri seviyedeydiler. Sen neden bu konuyla ilgili taraflı ve yanlış beyan veriyorsun?
Yanıtla (3) (2)Bir kere sen değil ,siz olacak ,bu bir , taraflı ve yanlış bilgi vermiyorum,bu iki.Sizin gittiğiniz kursu bilemem,bizimkine çok donanımlı hocalar geldi.Bu konuda uzmanlaşmış isimler, çok faydasını gördüm kursun,ayrıca gitmeden evvel de biliyordum ,ilerletmek ,eski eserleri , el yazmalarını okuyabilmek için gittim.Hitap şekliniz ,ifadeleriniz, imlanız, yazınız ne kadar bozuk maalesef.Saygılı, nazik yazsanız ölmezsiniz, bir deneyin.
Yanıtla (1) (0)Bu konuyu da TÜİK'e bağlamazsın be dostum.Ne alaka ,kel alaka diye gülerler adama:)
Yanıtla (1) (0)Yazı dilinde kullanilan Atap alfabesinden dolayı Osmanlıca Türkçesini Arapça zanneden ilerici ,bilinçli seküler kesimin mantığına göre; şu an yazi dilimizde kullandığınız Latin alfabesinden dolayı da Lâtince konuşup yazıyor olmanız gerekir..Osmanlıca Türkçesini, eski yazı ile yazılan metinleri iki üç günlük kendi çabaları ile herkes okuyup öğrenebilir..
Yanıtla (2) (1)"Türkçe ezan " tartışmalarının yaşandığı dönemlerde; hayatında caminin kenarından bile geçmemiş "Türkçe ezan isterük" diye yeri göğü inleten ilerici, seküler bir dayıya; dönemin alimlerinden birisi "Sen yeter ki camiye gel; değil sadece Türkçe ezan ben sana Çince, Fransızca bile ezan okurum.." demiş..
Yanıtla (7) (5)Güzel bir yazı olmuş bu gün 500 kelimeyle düşünemeyen konuşamayan nesillerin sorunlarına da eğilmek lazım keşke züccaciye dükkanına dalan fil gibi kırıp dökmektense ıslah yolu tutulsaydı dil edebiyat ve felsefe olarak çok daha ilerde olurduk
Yanıtla (2) (1)Bir dilin hayat damarlarından biri de argosu'dur...Hatta şunu rahatlıkla söyleyebilirim: argoda çeperlenen bazı kelimeler yavaşça gündelik dile de sızar... Keşke Dil devrimi yaparken önce argodan başlasalarmış. Uydurdukları saçmasapan kelimelerin nasıl sapır sapır döküldüğünü görüp bu iş'e hiç bulaşmazlardı. Not: Bu 'iş'te Nurullah Ataç'ın vebali de çok büyüktür...
Yanıtla (2) (1)Yorumlarda o kadar çok ifade ve imla hatası yapılıyor ki. Konu hemencecik ideolojiye getiriliyor. Yazarın bilgilendirici güzel yazısı sonrasında bu tür yorumları okumak ne hazin.
Yanıtla (1) (0)Ben şiir denilince
Yanıtla (3) (2)Akif derim,
Akif'in şiirlerini,
ekmek yerine yer,
su diye de içerim..
Niye biliyomusunuz ?
Zulme karşı durmuş,
Susan susmuş,
Akif susmamış..
İyiki susmamış, bugün de zulmedenlere Akif'in şiiri duvar olmuş, set olmuş....
Cumhuriyet birlikte Dilde ikilik sona erdi, Halk dili tercih edildi. Aslinda bu tercih bir zorunluluktu, zira Turkce konusanlar cok buyuk cogunluktu, Istanbul halki bile Osmanlica konusmamisti. Gunumuzde Eski Osmanli Cografyasina laboratuvar olarak baktigimizda gorunen sudur: Turkiye disinda kalmis Turk topluluklarinin tamaminda Turkce konusulur, Osmanlicadan eser yoktur. Ornek olarak; Rumeli, Kibris, Kerkuk vs Turkuleri tamamen Turkcedir...
Yanıtla (3) (1)Sayın kiraz, yarınki makaleni hiç Arapça ve Farsça Kelime kullanmadan yazabilirmisin?
Yanıtla (4) (2)Dil konusu "Osmanlidaki Dil Problemi"ni anlamadan izah edilemez. Atamiz Osmanlida Halk Saray(devsirme) dili baskaydi, bu olgu modernlesmenin basladigi 19. yuzyildan itibaren buyuk problem yaratiyordu. Mesela, orduda askerler ve subaylar anlasamiyordu, bu nedenle Turkcelesme fikri yayginlasiyordu. Sultan 2.Mahmut doneminde baslatilan orduda modern egitim DIL Sorunu nedeniyle adeta yapilamiyordu, sonunda Sultan Abdulhamit Han doneminde butun modern okullarda egitim dili TURKCEye cevirildi.
Yanıtla (2) (1)Soru çok doğru, çok yerinde. Ama tabii şunu da sormak gerekir: Klasik Türk Müziği parçalarında veya bir takım merdivenaltı hocaların sohbetlerinde duyduğumuz kelimelerle niye şiir yazılamıyor?
Yanıtla (0) (0)Bu konuda bari yorum yapmayayım.Gerci şu ara Türk halk edebiyatı ile ilgili bir kitap okuyorum, ama olsun.Cok bilmişlik olur.
Yanıtla (4) (0)Ancak şunu söyleyebilirim.Her Türk vatandaşi akici düzeyde en az "bir yabancı dil" öğrenmeli, Ingilizce olursa iyi olur.En azından kızıp ta Meksika üzerinden ABD'ye gitmeye kalkarsan işe yarar.
Dilimiz tabiiliğiyle güzel ve anlamlı. ''Hâlbuki'' kelimesinde dilin zenginliğini görürsünüz.''Hâl'' Arapça, ''bu'' Türkçe, ''ki'' Farsçadır. Bu renklilik kelime hazinemizi ziyadeleştiriyor. Aksi takdirde ''perhiz'' kelimesini bilmeyen, ki bunu öğrencilerinden biliyorum, sokak Türkçesi ile idare eden bir nesille muhatap oluyoruz.
Yanıtla (1) (2)Daima üstünle halkı hakir görmüş farklı kültürlerden aldıkları kelimeleri kullanmışlardır bugün baki, nedim VS yazdıklarını anlamak için tercüman gerekiyor. Oysa torosların doruklarında oturanlar 500 senedir buğün kullandığımız dili konuşuyor. Yazı dili ile konuşma dili aynı oldu herkes her şeyi artık biliyor
Yanıtla (4) (1)Uçak Hostesine gök konuksal avrat milli marşa ulusal düttürü diye sözde öztürkçe düzenlemeler yapılmıştı.
Yanıtla (1) (2)Teşhise tanı tedaviye sağıtım denmiş.
Ve ortaya hastalığınıza tanı koydum sizi sağıtacağım gibi komik cümleler ortaya çıkmıştı.
50 yıl önce Karaköyde işyerinin tabelasın da açkıcı işliği yazıyordu sonunda çözdüm açkı anahtar işlik de dükkan yani anahtarcı dükkanı imiş.
Niagaranın ne yaygara dan türediği gibi bilimsel açıklamalar da yapılmıştı.
Hâlâ oturmuş, Türkçe'nin mantığına uygun bir imlâmız yok.
Yanıtla (0) (0)Turkcenin aglayan konusudur yazi, yazin, cok etki altında kaldi, tarihin akısinda gelecek nesillere bir bir şeyler birakmak istiyorsak; bu konuda yapamadiklarimizi yapmamiz lazim. Bu hemen dunden bugune olmaz
Yanıtla (0) (0)Kemalist bir düşünceyi savunmuyorum ancak Dil Devrimi dönemi için doğruydu ve yapılmalıydı, yeni bir devlet kurulmuş ve dilde de bir devrim gerekiyordu. Türkçe yoğun Arapça ve Farsça boyunduruğu altındaydı, yazilan dil ve konuşulan dil farklıydı. Bugün eleştirdiğimiz TDK Türkçeye on binlerce sözcük katmış ve bugün hala bunları kullanıyoruz: Danışman, alan, kuzey, görgü, saygı, yolcu gibi. Burada belirleyici olan ise halk. Halk bir sözcüğü benimserse o sözcük tutar ve dile yerleşir.
Yanıtla (11) (7)Katiliyorum. Bütün ulus devletlerde bu sürec yasandi. Örnegin, Iran da Farsca'dan Arapca kelimelerin önemli bir kismini cikardi 1920'lerde. Bu arada, İkinci Meşrutiyet devrinde bunlar büyük ölçüde çözüme kavuşturuldu, iddiasi dogru degil. Latin alfabesi ve dilde sadelesmne tartismalarin en cok yapildigi dönem o dönem. Cözülen bir sey yok. Hale Sert'in calismasinin literatüre ciddi bir katkisi yok. Var olan literatürü iyi özetlemis. Ama tabii siradan bir okuyucu icin, bunu görmek kolay degil.
Yanıtla (5) (0)Ömer Seyfettin'in dili mi ağdalıydı? Tabii mecrasında yani yazar ve şairlere bırakılmalıydı. Akif'in nesrindeki sadeliği görseniz hayret edersiniz.
Yanıtla (3) (1)Türk Dil Kuruluşuyla birlikte
Yanıtla (5) (1)çağdaş Türkçede çok hızlı bir araştırılma başlatılmıştır.
Bizzat Atatürk'ün öncülük ettiği Türk dilinin yabancı kökenli
sözlerden temizleme akımı 1935 güzüne kadar sürmüş,
halkın diline girip yerleşmiş.
Kelimelerin dilden atılması bu tarihte olmuş
Alfabemiz yetersiz, en basit 'erkek' kelimesini söylerken birinci e harfi kalın, ikinci e harfini ince söyleriz. RTE bile üzere kelimesini üzre olarak söylüyor.
Yanıtla (1) (5)"Ğ" harfini okumaya çalışan siyasetçi hatta genel başkan, meslek odası başkanı bile var. Şive den bahsetmiyorum. Sözde İstanbul Türkçesi konuşan eski yeni siyasetçi ve genel başkanlar gördük. Başarı için çok önemli bir kriter ama farkında değiller.
Yanıtla (3) (0)Çoğunlukla katılıyorum ancak üretilen pek çok kelimeyide kullandığımız bir gerçek
Yanıtla (2) (0)Yunus Emre'nin siirleri oz Turkce degil mi?
Yanıtla (5) (1)Bir dilin oluşumu akşamdan sabaha gerçekleşmiyor ki .Çağlar gerekiyor.Cumhuriyeti kuran kadrolar da Osmanlı Aydınları idi. Tartışılan konuları gündeme getirdiler.Rüyada görüp de uygulanan hangi karar var ki. Arapçanın Farsça nın, bu günde İngilizcenin etkisinde ki bir Türkçe kimi mutlu ediyor ki. Şikayet edeceğimize aksayan taraflarını düzeltelim
Yanıtla (5) (0)Gereksindiğin güç damarlarındaki soycul kanda vardır.
Yanıtla (3) (0)Bende sorayım; Neden konular çokta ilgili olmadığınız yere götürülüyor neden manipüle ediliyor gündem?
Yanıtla (5) (1)Bakın Davutoğlu Suriye işinde suç ortaklarını açıklamış..Konu o ülkemizin derdi de o.
Türkçe şiire sonra bakarız,severiz o vaziyetide ama şimdi konumuz başka.
Türklerin akıl almaz deneyleri. Devlet insanı sürekli tanzim etmeye kalkarsa her yerde tutarsızlıklar baş gösterir. Dün de öyleydi bugün de aynı zihniyet bu iktidarla devam ediyor. Bu yüzden yüzeysel kaldık. Derinliğimiz yok ve bu yüzden de geri kalıyoruz. Bizden kötüler olmasa daha da zordu işimiz.
Yanıtla (3) (0)Sn. Kiras; "MUHADERAT" ne demek. Anlamını çok aradım bulamadım. Yardımcı olursanız müteşekkir olacağım.
Yanıtla (1) (1)"MUHADERAT":
Yanıtla (4) (2)Fatma Aliye Hanım İlk Romanı
Büyük tarihçi Ahmet Cevdet Paşa'nın kızıdır. Konak eğitiminin yetiştirdiği ilk entelektüel kadın romancımız olma özelliği taşır"
Bugün vefatının 88. sene-i devriesi.
Yanıtla (0) (0)Anlamını sormuş yalnız,okuduğumuzu anlayabilmek çok kıymetli bir kabiliyet:))
Yanıtla (3) (0)Arapça'da "حضر" kökünden türeyip Türkçede "MUHADERE" şeklinde okunabilecek "محاضرة" kelimesi mevcut ve konferans anlamına geliyor. Elbette "MUHADERAT" bunun çoğulu olacaktır. Dilerim bu size yardımcı olur. Hoşça kalın.
Yanıtla (1) (0)Şuraya bakabilirsiniz:
Yanıtla (0) (0)https://islamansiklopedisi.org.tr/muhadarat#:~:text=%C4%B0ki%20%C3%A2lim%20aras%C4%B1nda%20ger%C3%A7ekle%C5%9Fen%20sohbet,muh%C3%A2dar%C3%A2t%20veya%20mec%C3%A2lis%20ad%C4%B1yla%20an%C4%B1lm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r.
Tursu kelimesi baska bir dilden Türkceyede mal olmus bir kelimedir. Tursu kelimesi öz Türkcede yoktur veya gün adlari. Gün adlari Türkce, Farsca, Kürtce ve Arapcadirlar. Bu adlari Türk dilinden kolayca atilmaz. Örnegin bütün Avrupa ülkeleri Türkce olan "Döner" kelimesini kullanirlar. Kisacasi bütün milletler birbirlerinden kelimeler alirlar ve buda normaldir.
Yanıtla (4) (0)Ben Türkiyede üc dilli (Türkce, Kürtce ve Arapca) bir sehirde büyüdüm. Almanyada üniversite okudum yani dort dil biliyorum ve yasamim boyunca sunun farkina vardim bütün komsu milletler birbirlerinden kelimeler aliyor ve veriyorlar. Örnegin Türkcede "M" harfi ile baslayan cogu kelimeler arapcadir. Kürtce ve Arapcada cok Türkce kelimeler mevcuttur. Bir dilde uzun zaman kullanilan baska dilden alinan kelimeleri atmak veya kullanmamak zordur bencene. Örnegin Tursu kelimesi Türkce bir kelime degildir
Yanıtla (1) (0)önemli olan hüsniyet ve vatan sevgisidir. atatürk istese kurtuluş savaşı sonrası hiç bir icraat yapmaz, yeni saraylar inşa eder, bundan böyle padişahınız, halifeniz benim der ve hayatını yaşardı. dünyada, hayatını ülkesinin milletinin gelişmesi, muasır medeniyetler seviyesine ulaştırrmak için harcayan, bu uğurda kendini helak eden başka bir lider var mıdır acaba? şimdiki paşalarımız ancak insan kaçakçılığı yapıyor da...
Yanıtla (7) (0)..
"hat -āver olsa da ebrûsudur perestişgâh
Yanıtla (2) (4)yıkılsa câmi'-i hüsnü yerindedir mihrab
bir iki bûsesin alsam sayar ne çoķ diyerek
sayılmaz iken olunsa cefā vü cevri hisap"
Sümbülzade Vehbi Hazretleri
Vallahi haklısınız şu güzel şiir parçası öztürkçe ile zinhar yazılamaz
O dönemi Necip Fazıl KISAKÜREK ne güzel tarif etmiş; "Dil mi tek tek hecelerden Moğol buyrultusudur,
Yanıtla (3) (1)Şiir mi satır satır mide gurultusudur!" Neticede yanlıştan dönülmüş.Mimarlık fakültesinde "uyduruk"kelimeleri kullanmak için büyük çaba sarf eden hocamız "mekan" kelimesinden vaz geçemiyordu 80'lerde. Almanlar bile ulaşımda "tarif"i kullanıyor, tercümana dilmaç tan gelen "dolmacher" diyor. Dilin gelişmesi üretimle olur. Avrupa Türkün mayaladığı "yogurt"u yiyor?
Fransız başkana ülkemizin hazırladığı Türkçe karşılama metni verilir..tercüme edeceğiz denir.baskan gerek yok anladım der..çünkü tüm kelimelerin aslı Fr dir.kurgu bu.ama internetten okuyun metni..Fr gelişsin.
Yanıtla (1) (4)Öztürkçeciliğin ideolojik ve dönemin siyasî talimat/baskıları ayrı bir mesele ama o zaman üretilen/türetilen pek çok kelimenin bugün sanki bin yıldır kullanılıyor gibi konuşulmaktadır.
Yanıtla (7) (1)TDK'nun otuzlu yillardaki kurultaylarinin tutanaklarini ve Gunes-Dil teorilerini okumus birisi olarak 'ozturkce' hareketinin fasizan karekterini gayet iyi biliyorum. Erken cumhuriyet donemi otoriter ve tepeden inme uygulamalarin oldugu bir donemdi. Ama bu donemde Turk edebiyatinin ve siirin gelistigini de kabul etmek gerekir. Simdi ne siir kaldi, ne de edebi yaraticilik. Hepsini kaybettik. Hobisi edebiyat olan birisi olarak mevcut durumu uzuntuyle izliyorum.
Yanıtla (8) (2)Sayın Kiras; isimlerini belirttiğiniz şair(ozan)lerin hangi şiirleri şiir değil. Bunları da belirtseydiniz daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Yanıtla (3) (0)Klasik kemalist ezberlerden oluşan yorumlar yağacak .bin yıl geçse otantik din korunacak böylece..yeni fikre izin yok .hale hanım ne demiş anlamadılar zaten.bilim ilerlemedir yeni fikirlerdir.bin yıl geçse aynı şeyler ilkokul düzeyinde tekrarlanacak .
Yanıtla (4) (6)