İnsanlık yavaş gelişiyor, sabır lazım
Haberi bizim dünkü gazetede okumuşsunuzdur: “Dünya çapında 30 ülkede ve 36 bini aşkın kişi ile yapılan bir ankete göre 18 ila 35 yaşındakilerin üçte birinden fazlası parlamentoyu ve seçimleri ‘takmayan’ güçlü bir lideri desteklemekte sakınca görmüyor. Oran Türkiye’de yüzde 50’yi buluyor.
Türkiye’de yüzde 27’lik kesim otoriter rejimlerin vatandaşların isteklerini demokrasilerden daha iyi karşıladığı görüşünde.”
Bir çoğumuz için çok şaşırtıcı bir sonuç bu. Çünkü son birkaç yüzyılın perspektifinden baktığımızda tam tersi bir tablo görüyoruz… Dünyada demokratik fikirler, eşitlik ve özgürlük talepleri her geçen gün daha fazla yayılıyor ve kabul görüyor. Yüzlerce yıldır devam eden bir süreçte insanlık artık dikey yönetim modelleri yerine yatay yönetim sistemlerinin daha iyi ve daha yararlı olduğu görüşünü ortak bir kanaat olarak paylaşıyor...
Gelgelelim bahsettiğimiz araştırmanın sonuçları bunun tam aksini söylüyor. Araştırmayı bir yana bırakın, bugün dünyanın pek çok ülkesinde “hâlâ” otoriter ve baskıcı yönetimler iş başına geliyor ve bazı toplumlar bu tarz yönetimleri gönüllü olarak benimseyebiliyor. Hatta böylesi yöneticilere karşı lider kültü derekesinde bağlılık gösterebiliyor kitleler.
Burada bir çelişki yok mu? Bir taraftan demokrasi ve bireysel özgürlükler giderek daha fazla talep görürken, diğer taraftan insanlardaki otokrasi özleminin bir türlü dinmemesi nasıl mümkün oluyor?
***
Toplumların tıpkı bireyler gibi “baba figürü” arayışı içinde olduklarından tutun da sosyal zihniyetin ve alışkanlıkların kolay değişemediğine kadar bir çok açıklaması yapılabilir bu durumun ve nitekim yapılıyor da.
Sosyal psikolojiden sosyobiyolojiye birçok bilimsel disiplin binlerce yıl içinde o devirlerin maddi şartları çerçevesinde teşekkül etmiş alışkanlık ve reflekslerin değişen şartlara rağmen değişmeyişinin sebepleri üzerine açıklama modelleri geliştiriyorlar.
Aslında yeni şartlara uyum doğrultusunda hiç durmadan devam eden büyük bir değişim var ama son asırlarda beşerî kültürün değişim hızı insan tabiatının değişim hızını aşmış olduğundan bunu fark etmekte zorlanıyoruz. Bir toplum içinde yaşıyor olmamız itibarıyla ister istemez politik kurumların gündelik/bireysel hayatlarımıza müdahalesine maruz bulunmamız yüzünden bu alanda gerçekleşmiş olan değişimler sorunlarımızı çözmeye yetmiyor çünkü.
Çünkü insan doğası çözümlerin sorunları bütünüyle hayatımızdan çıkarmasını bekliyor ve bunun “hemen şimdi” olmasını arzuluyor. Mamafih hayatın hiçbir alanında gerçekleşmesi mümkün olmayan bu isteklerimiz toplumu oluşturan bütün bireylerin az ya da çok belirleyici olduğu sosyal ve politik düzen konusunda da tatminsizlik doğuruyor.
***
Ancak çağımızda toplumların liderlik kurumuyla ilişkisinin aslında muazzam ölçüde farklılaşmış bulunduğunu anlamak için tarihe şöyle bir bakmak yeterli.
Yönetici hanedanın “kutsal kan” taşıdığına inanılan ve dolayısıyla krallara ve imparatorlara tanrı diye tapılma zorunluğunun olduğu toplumları düşünün...
O devirlerde genellikle ve çoğunlukla pagan inancına sahip olan bu toplumlar tanrılarını da yeryüzündeki kralların başka bir alemdeki benzerleri olarak tasavvur ediyorlardı.
İnsanlar belirli bir süreçte tek tanrı inancına ulaştıklarında bile Tanrı’yı yine krallara ait birtakım vasıflarla tanımlayacaklardı. (Pagan devirde olduğu gibi... Tanrı tahtta oturan, emirler veren, cezalandıran bir kral gibi düşünülecekti.)
Bir de “baba” rolüyle... Haddizatında baba da tarım toplumlarında ailenin kralıdır.
Dolayısıyla günümüzde liderleri veya liderliği “geleneksel otorite”nin, yani sınırsıza yakın yetkisi bulunan ve bunları dilediğince kullanabilen yöneticilerin tahtına yerleştiren anlayışın -belli ölçülerde bile olsa- hâlâ sürüyor olması şaşırtıcı olmasa gerek.
İnsanlık gelişiyor, anlayışlar değişiyor ama bizim arzu ettiğimiz kadar da hızlı olmuyor bu iş. Zira dönüşüm dediğimiz süreç bir bünyedeki her şeyin tamamen ortadan kalkması demek değil. Uzun zaman gerekiyor bunun için. Üstelik artık her şeyin değişmiş olduğunu düşündüğümüz aşamalarda bile geçmişin birtakım kalıntıları veya tortuları yeni yapıda da varlığını sürdürebiliyor. Çalkantı anlarında ise bu tortular suyun yüzüne çıkabiliyorlar. Bugün yaşanan şey de bu galiba.















Voltaire bile demokrasiyi sevmiyor, aydın monarşiyi diyor; belki de bize de uygun olan buna benzer yönetimdir.18.yy a gelinceye kadar demokrasiyi öven filozof yok.
Yanıtla (2) (1)Belki de bize Ataturk ve İnönü gibi lider lazım, seçilmiş monarşi yetkisinde ama altın tahtta oturmayıp c.başkanı unvanı olucak.Diger partiler kapatilip akp tek parti kalmalı belki de
Yanıtla (1) (3)Demokrasi konuşulmaya başladı çünkü o gün 1800 yıllık hristiyanlık, 2500 yıllık, yahudilik, 1200 yıllık islam da çözüm sunamamıştı. 2000 yıllık çin ve japon imparatorlukları, 500 yıllık osmanlı, selçuklu, roma, yunan imparatorlukları hiç biri sizin beklediği türden mutlak çözümler bulamadıkları için yıkılıp gittiler. Şimdi yüzelli yıllık deneyimi sorguluyorsunuz.
Yanıtla (0) (1)Hâla deneyim diyor bozuk plak, deneyim değil sürekli yanlış yola sapıp becerememek.İktıdarı ele geçiren bir lider lider pozitivist deneye kalkıyor, başka lider ekonomi deneyine kalkıyor.150 yıl sonra 2173 de deneyiminiz başarıya ulaşacak heralde
Yanıtla (0) (0)Okuduğunu ve yaşafığını anlamayınca saldırganlaşıyor insan.
Yanıtla (0) (0)Yüce Allah bile üç peygamber ve üç kitap göndermiş üç bin yıl içerisinde
Yanıtla (0) (0)Thanos parmağını şıklatırken insanların tamamını yok etmeliydi. Aptal titan. Bir insanın parmak şıklatmasıyla yok oldu.
Yanıtla (0) (0)Değerli yorumcumuz. Kullanıci adınız uygun değildir. Bu şekilde gönderdiğiniz yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmayacaktır.
Yanıtla (0) (0)Akp ve Erdogan'i iktidara getiren kuvvet, durumun boyle devam etmesini istiyor. Cunku meclisle ve demokratik engellerle ugrasmak yerine bir kisiye her istediklerini yaptirabiliyorlar. Bu bir kisinin her turlu acigini ve zayifligini da cok iyi biliyorlar. Her secimde biraz psikolojik ve teknolojik destekle de secmenin cogunlugunu kandiriliyor. Durum degismeyecek, git gide kotulesecek. Simdi de Erdogan yaslandigi icin yerine kucuk damadi hazirliyorlar.
Yanıtla (9) (3)Küçük damat meselesi araya sokulmasaydı, gayet akıllı bir yorum yapılmış. Bu düzeneği kuranlar, ilginçtir ki, kendilerine demokrat ülkelerdir.
Yanıtla (3) (1)Muhalif geçinen iki yorumcuda iktidar gibi ,herşeyi dış güçlerle açıklama peşinde.Her konuda iktidarla aynısınız, iktidar gitmeli ama sizin gibiler de gelmemeli
Yanıtla (3) (1)İşte bu yorum akıl sahibi birinin yorumudur ve ne yazık ki bu yorum sahibi gibilerin sayıları çok azdır.
Yanıtla (1) (0)İnsanlar, pek azı müstesna içgüdü ve duygularıyla hareket ederler. İnsan davranışlarında aklın rolü ya çok azdır veya hiç yoktur. Bu durum insan var olduğundan beridir hiç değişmedi. İnsan "insan" olmayı başaramadı ve bundan sonra da başarabileceğine yönelik hiç bir ışık vermiyor. Böyle bir canlının neslinin tükenmesi dünyanın başına gelen en hayırlı şey olur. Vesselam.
Yanıtla (0) (0)Menzil liderinin cenazesine 3 milyon kişi katılmış. Katılanlar herhalde okuyan, irdeleyen, bağımsız düşünme özgüveni olan aydın insanlar değildi. Bu tür insanlar donanımları olmadığı için hayatta hep bir yol göstericiye ihtiyaç duyarlar.
Yanıtla (16) (4)İzindeyiz.. Neredesin sarı saçlım.. Anıtkabire gidip birilerini şikayet etmek ya da bağlılık bildirmek.. Bunları da açıklar mısınız.
Yanıtla (4) (9)Demokrasi statukonun halkin agzina caldigi bir kasik baldir; belki de halk firaseti 'baba' figuru otokratik kisilikleri bu statukoya karsi bir antitez olarak goruyordur ne dersiniz. Halkin egilimlerini hor gormeyin
Yanıtla (0) (1)Demokrasi tüm dünyada olduğu gibi bizde de en iyi model gösterilir.Geriye dönüp yüz yıldır uygulamaya bakarsak pekte öyle olmadığı anlaşılır.Halk her seçimde sandığa gider belki bu sefer düzelir umuduyla oy verir ama sonuç hep nanaydır.Halkın yönetimden beklentileri hep bir sonraki seçime kalır.Halk hep sefilleri oynarken seçip gönderdikleri zenginleşmiş halka minnet etmez hale gelmiştir.Siyasete atılanlar bir daha eski işlerine dönmezler.Zira artık zengindirler.Her dertleri çözülmüştür.
Yanıtla (9) (0)İyi ya bu da halkın seçme konusunda hayli sorunlu olduğunu gösterir. Bizde hep başkaları suçludur!!! Halk eziliyor, fakir, kandırılıyor, geri bırakılıyor filan! İyide malzeme de o halkın içinden çıkan malzeme. Burada da yazının konusu olan gelişme seviyesi öne çıkıyor, gelişmemiş toplum küçük bir çocuğun ailesine koşulsuz ve çaresiz bağlılığına benzer davranış gösterir. Ne kadar kötü de olsa aileden vaz geçemez! Hayat kısa bu tip toplumlarda donanımlı olanların daha medeni ülkelere göçüyor.
Yanıtla (3) (0)Demokrasiyle yönetilen Amerika ve Avrupa 2. dünya savaşından bu yana hiç olmadığı kadar varlıklı, düzenli ve huzurlu dolayısıyla sorunların çözülemediği yerler bizim gibi demokratik olma konusunda samimiyetsiz olanlar gibi.
Yanıtla (4) (0)Tayfunun ve onun altındaki yorumu okudum , ben de buraya ekleme yapmak istedim. Burada dikkatten kaçan bir nokta var ; demokrasi insanoğlunun bu güne kadar bulduğu en iyi rejim ama tabii ki kusursuz değil, ancak o kusurları da yine onun verdiği imkanlarla gidermek pekâlâ mümkündür .Özellikle muhalefetin , STK. nin ve dördüncü kuvvet olan basının denetim ve kontrolü çok önemlidir! Ve tabii ki hepsinin üstünde demokrasi kültürünü unutmamalı!
Yanıtla (3) (0)Demokrasi kelimesini telaffuz edebilmek başka, demokrasi kavramını içselleştirmek başka. Tıpkı din anlayışımız gibi. Üzerine kafa yormadığımız, hurafesiz ve safsatasız kafa yoranları dinleyip okumadığımız için demokrasi de, din de içi boş kelimeler olarak orada burada harcanıp gidiyor. Örneğin Stalinci HDP demokrasi talep ediyor. Kuvvetler ayrılığını yok eden AKP demokrasiden bahsediyor. Güler misin, ağlar mısın.
Yanıtla (3) (0)Halklar 19. Ve 20. Yy da olduğu kadar iyi hiç olmadılar. Derebeyleri, krallar, papazlar, imparatorlar ve aristokratlar elinde biçareydiler. Bugün sıradan bir insan için gayet normal görünen çalışma yasaları ve haklarının hemen hepsi geçen 150 yıl içerisinde gerçekleşti. Bunları krallar vermedi insanlar aldılar, demokrasi işte o. Bazıları zamandan ve mekandan bağımsız mutlak rejim aradığı için demokrasideki aksamalar onlara farklı görünüyor.
Yanıtla (1) (0)Muhafazakarlarımızın gelişme hızı da çok yavaş!
Yanıtla (2) (2)Muhafazakar olmayanlar da, Jüpiter de koloni kurmuşlar, Muhafazakarların gelişmesini bekliyorlar.
Yanıtla (3) (0)Devletin doğuşunun tarihi 5500 yıldan ibarettir. Bu tarihin son ikiyüz yılı dışında, hep otoriter, monarşik, hanedanlı bir tarihî yaşadık. Bugünkü demokrasi, henüz ilkel bir aşamadadır. Bütün dünyada vazgeçilmez olabilmesi için, demokrasi katkılı yüzlerce yılların geçmesi gerekecek. Bin yıl sonra bile otoriter yönetimler mutant dönüşüm geçirerek yine cazibesini gösterebilir. Çünkü, tarihin malzemesi, etten kemikten yapılmış bir insan soyudur.
Yanıtla (1) (0)İsmet Özel şöyle demişti, "Mısır piramitlerinde çalışanlar köle değil, gönüllü işçilerdi çünkü onların hayali de günün birinde firavun olmaktı."
Yanıtla (0) (0)Giysimiz, tüketimimiz batı ile aynı; daha fazlasını isteyip kafa karıştırmayın.Bize uygun olan tek parti diktatorlüğü ve kuvvetler birliğidir; ülkemizi parçalamak isteyen batılılarda, demokrasi ve kuvvetler ayriligi var diye özenmeyin, bu tarz zararlı fikirlerle dimağları zehirlemeyin.Kuvvetler ayrılığı, demokrasi vs isteyerek dimağları zehirlemeye kalkan İkinci grup ve TCF nin akıbetini hatırlayın.
Yanıtla (2) (2)Evrim bazılarında ilkel ve saldırgan bir seviyede kalıyor.Barışçıl protesto hakkını kullanan şapka protestocularını en kötü ihtimal üç gün nezarete atıp sonra salıvermek gerekirken, daragacina çekerek keyifle izleyen zihniyet; eskiden kürtçe konuşanlara saldirdiği gibi, bugünde sayısız haberde, sokakta, toplu taşımada basortululere saldirip cikarmaya calisiyor; uluslararası evrimciler davet edilip bilimsel olarak inceletilmeliler
Yanıtla (1) (1)İnsanoğlu, o kadar çok zamanda gelişme gösteriyor ki, üç tane sırığı birbirine yaslayıp bir baraka yapması en az 150 yıl sürmüş eyi mi?! Kutsal kitaplarda da yer alan ilginç bir mitolojide ise, ölüsünü toprağa gömecek bilgi ve beceriye sahip değil, karga'dan ilham alarak ancak becerebilmiş...
Yanıtla (5) (0)Toplumların baba figürü falan aradığı yok. Bizi Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'na mahkum eden bir üst akıl var. Halkın umutlarını yeşerten gül gibi Millet ittifakı kuruluyor ve birileri K.K.'na "sen aday olacaksın" diye emir veriyor. Şu an ne ittifak kaldı, ne K.K.'nun CB'lığı ne de toplumun umudu... Partilerde lider sultası bitmeli. Demokrasiye inanan Chp'liler, parti tüzüğünü ve delege sistemini değiştirerek. partideki çağdışı delege sistemiyle sulta yürüten K.K.'na güle güle demeli.
Yanıtla (5) (2)Baba işte o ‘üst akıl’ dediğiniz şey!
Yanıtla (0) (0)Birileri diyerek kimi kastediyorsunuz? Somut şahıs ya da kurum örnekleri verir misiniz? Örnekleri KK ile somut biçimde ilişkilendirebilir misiniz? KK'nın adaylığı bir yana, en baştan adaylık sürecindeki tavrını tasvip etmiyorum. Buna rağmen dış etkiler altında bulunduğuna dair bir delil de henüz yok. Pekala evinin mutfağında ya da başka bir yerinde kendi kendine kuruntu yapmış ta olabilir. Sonuçtan gidip mümkün sebeplerden yalnızca birine takılmış görünüyorsunuz.
Yanıtla (2) (0)Bu ülkede bu düzende ne kadar zaman geçerse geçsin ülkenin kalburüstü zenginler tayfası değişmez.Çalışmaksa herkes çalışsın ama belli bir standardın altında olanlar ancak zaruri ihtiyaçlarını karşılayabilir.O standardın üzerinde olanların varlıkları katlanarak çoğalır büyür.Bu makasın giderek açılması demektir.Sosyal devlet anlayışı ile halka destek politikaları olmasa ekseriyetle insanların ayakta kalması imkansızdır. Hapsanelerin doluluğu ve suç artışı bundandır.
Yanıtla (1) (0)Halkın kendi kendini yönetmesi olarak tarif edilen demokraside uygulamalar hiç de öyle söylemiyor.Halk sadece oy vermekten öte ne yetki kullanabilir ki 5 yıl süreyle beklemekten ve olanı biteni izlemekten başka.Bizim ülkemizde seçilenlerin bile oyun alanı son derece kısıtlıdır.Parti kurarsan mevcut düzeni idame ettirmeyi taahhüt etmek zorundasın.Alternatif bir sistem teklif dahi edemezsin.Halkın refahına değil önceliği rejimin istikbaline vermen şarttır.Halkta hep dış kapının mandalı olmuştur.
Yanıtla (0) (0)Babadan ziyade hikayeci çok önemli.
Yanıtla (2) (0)İbrahim bey, anayasa değişikliğinden bahsedilmeye başlandı ya acaba şimdiki başkanlık sistemini kırallıklamı değiştirmek istenecek.Ee 12 eylul anayasasını 10 keredir değistiriyoruz Ama değitirdiğimiz kararnameleri takmıyoruz diye mi avrupada bizi takmamaya karar vermiş..!,
Yanıtla (3) (0)Olan bitenlere sessiz kalmayan, soran ve de sorgulayan sorumluluk sahibi insanlara, “sen de kim oluyorsun, sana mı kaldı sorgulamak, eleştirmek?” diye tepki göstermeleri de bir diğer özellikleri. Ne var ki işler çığırından çıkınca, olan bitenlerin bütün sorumluluğunu da boyun eğdikleri otoriter kişiye yüklerler. Türkiye’de otoriteye boyun eğen bu kesimin yüzde 27’den daha fazla olduğunu düşünüyorum, bu gelecek adına umut kırıcı olsa da…
Yanıtla (1) (0)Türkiye’de yüzde 27’lik kesim otoriter rejimlerin vatandaşların isteklerini demokrasilerden daha iyi karşıladığı görüşündeyse, bu yüzde 27’lik kesime dair ne söyleyebiliriz? Otoriteye boyun eğerler, bu anlamda sorumluluğu otoriteye bırakırlar, tabii ki otoriteden nemalanmakta temel amaçları. Nemalanma maddi boyutta olabildiği gibi, kendini güvende hissetme, otoriter kişiliğin hışmına uğramama refleksi biçiminde de kendini göstermekte.
Yanıtla (0) (0)▪İletişim çağının nimetleri olan internet ve akıllı telefon sayesinde hakikat de dezenformasyon da bir tık uzağımızda. ▪Buna rağmen despot, hırsız, yolsuz, akıl saglığı bozuk vb. siyasi karakterlerin ülke yönetimlerinde söz sahibi olmaları toplumsal bir SOSYAL patalojik bir durum olup TIP biliminin alanına girmektedir. ▪Zülfi yare dokunmayıp yabancı ülkeden örnek verelim: (Internet ve akıllı telefonun ana vatanı) ABD'de Trump ve Biden gibi "Arızalı" tiplerin başkan seçilmeleri normal mi?!
Yanıtla (4) (0)"18 ila 35 yaşındakilerin üçte birinden fazlası parlamentoyu ve seçimleri ‘takmayan’ güçlü bir lideri desteklemekte sakınca görmüyor. Oran Türkiye’de yüzde 50’yi buluyor." Bir yandan pagan kültürden beslenen kutsal emreden güçleri içleştiren genç diğer yandan aklı erdiğinden beri çözülmeyip ağırlaşan dertler. İşte bu sıkışmanın sonucu. Parlementoyu takmayan lider Erdoğan' a işaret etmiyor tabii.
Yanıtla (1) (0)Türk milleti seçimlerde oy kullanırken çocuğunun torununun geleceğini düşünmez sadece seçim rüşveti ne oy verir.
Yanıtla (2) (0)Bizim toplumsal ayrışmamızda da temel fark yazının da konusu olan gelişme düzeyi farkıdır. Konumuz asla cehalet değil, cehalet eğitim ile önemli ölçüde giderilir ama gelişme için hayli zamana ihtiyaç var!
Yanıtla (1) (0)Toplumda sınıfsal örgütlenme ve partileşme yok ki. Hiçbir parti hiçbir sınıfı temsil etmiyor. Hepsi ortaya karışık yapıyor.
Yanıtla (2) (0)Eğer bir meselenin sürüncemede kalmasını isterseniz o meselenin çözümünü bir heyete havale edin.Çünkü heyette kimin yakasına yapışacağınız belirsizdir.Heyette mazeret üretme ve sorumluluğu diğerine atma kolaylığı vardır.Ama eğer meseleyi bir kişiye yükleyip çöz derseniz o mesele en kısa zamanda çözülür.Sorumlu bellidir çünkü.Çağlar boyu bu gerçek değişmedi değişmeyecek. Demokrasiymiş,çoğulculukmuş,bunların içinin boş olduğu görülmüştür.
Yanıtla (0) (6)Demokrasi sorumsuzluk demek değildir,karıştırmışsınız. Daha geçen hafta komşu ülkede bize göre basit bir olaydan Denizcilik bakanı istifa etti.
Yanıtla (3) (1)İnsan "hayvanlık" yapıyor. Ceza verilmiyor. Onun yerine benden sabır bekleniyor. Bu denklemde bir sorun yok mu?
Yanıtla (5) (0)Allah..Erdoğana uzun ömür versin..Şunun şurasında 2071 ne kaldı ki??38, yıl göz açıp kapayıncaya kadar gelip(delip) GEÇER...
Yanıtla (7) (3)Bütün mesele Hesap sorulacak olanlar in hesap soracak makamları işgal etmesidir.
Yanıtla (8) (0)Dünya okur-yazar olmanın köle olmaya engel olmadığını gördü; asıl devrim budur.
Yanıtla (1) (0)Başörtüsü inancın simgesi olmaktan çıkıp modanın, paranın ve güzelliğin simgesi olmaya dönüşmesi son on yılda oldu. O kadar da uzun beklemek gerekmiyor.. Bugün herşey çok hızlı değişiyor. Para herşeyi süratli bir şekilde değiştiriyor. Köyünden çıkmayı hayal bile edemeyenlerin çocukları Avrupa ABD okullarına gidiyor, mahalledeki ilk okula gider gibi. Sabır sadece fakirlere tavsiye ediliyor. Tüm bürokratlar siyasiler bir yıl asgari ücret alsın bakalım görelim sabır neymiş. Nasıl fırtına kopuyor.
Yanıtla (5) (0)İnsan önce bireydir ama sosyal de bir varlıktır.Mağarada da gökdelende yaşarken de bu böyle.Arzuları yönünde istekleri,ihtiyaçları yönünde talepleri vardır.Sevdiği,ona keyif veren şeylere arzu duyar, çok haz almasa bile muhtaç olduğu şeyleri talep eder.İlkinde keyif,ikincisinde zaruret vardır.İlkinde daha bağımsız ve fanteziye kayan eylemleri olabilir ama ikincisinde sağlamcıdır,garantiyi,bir yerlere sığınmayı ister.Hoop genlere işlemiş çocuk psikolojisine hoş geldiniz.Baba figürü hep kazanır.
Yanıtla (1) (1)PİSA kesin doğru yani.:)
Yanıtla (0) (1)14/9/2018 1 USD=6,07 TL 14/9/2023 1 USD=26,9509TL Yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi(!) USD kurunun TL karşısında 3,44 kat artmasına neden olmuştur. Peki,bu sistem ne sağladı çok hızlı karar alma sürecinin dışında?Otoriter rejimler/liderler sadece-genellikle-toplumların daha kötü yönetilerek yoksullaşmasına,yolsuzlukların artarak kamu kaynaklarının lider etrafında kümelen bir azınlığın yurt dışındaki hesaplarına transferinden başka bir sonuç vermez.Kötü eğitim kalitesi=Kötü Yönetim.
Yanıtla (4) (0)Turkiye gelismiyor, sadece geriliyor. Ataturk'un vefatindan sonra bu boyle. Son yirmi yildir bu gerileme inanilmaz ivme kazandi. Umutsuzum.
Yanıtla (6) (3)Demokrasi süreçleri ve parlamentonun gerekliliği insanlara yeteri kadar anlatılamıyor. Eğitim seviyesi fazla yüksek olmayanlar, ortaliktaki haberlerden etkilenerek meclisi ve vekilleri, gereksiz yere maaş alan, yolsuzluk usulsüzlük vs işleriyle ilintili bir sürü asalak olarak görüyor. Onların müskülpesentlikleri yüzünden icraat aksıyor. Onlar devrede olmadan, becerikli bir lider tarafından kestirme şekilde daha uyguna daha hızlı şekilde hall edilebilir işler. Olaya bakış bu.
Yanıtla (0) (0)Dünya genelinde ekonomik kriz göçmen sorunu terör güvenlikçi politikaları öne çıkardı. Bunlar milliyetçiliği artırdı. Sağ sol merkez milliyetçiliğe yenildi. Batıda da geleneksel dengeler bozuldu. Yaşanan güç kaybı dengelerin değişmesi 2.3.gruptaki ülkelerde fırsat bu fırsat diyerek ön alma özgü eni yarattı. Tüm bunlar bu ülkelerde karizmatik liderleri öne çıkardı. Bu liderlerin seçim kazanmasının en büyük sebebi bu.
Yanıtla (2) (0)Bir koyun sürüsü,kuş sürüsü düşünün , geride kalan birey farkına varınca sürüye kavuşmaya çalışır, eğer kavuşmasa kendini güvende his etmez, ve tek başına doğada yaşayamacağını bilir. Toplumlarda öyle, geride kalan ilerideki toplumlara kavuşmaya çalışır, şu anda ileri gidenler koşuyor , geride kalanlar onlara kavuşmak için hızlı koşmak zorunda, kavuşamazlarsa, zaman içinde hayata veda etmek zorunda kalırlar. Doların dünya para birimi, İngilizcenin dünya dili olma ihtimali olduğu gibi..
Yanıtla (14) (0)İnsanların büyük bir bölümü etken değil edilgen karaktere sahip. Dolayısıyla sorumluluk bilinci gelişmemiş, yetki ve risk alma cesareti yok. Bu bireylerden oluşan toplumlarda kolay ve ucuz olana yönelip bir kurtarıcı beklentisiyle yaşıyorlar. Ben kafa yoracağıma, çaba sarf edeceğime, risk alacağıma, bedel ödeyeceğime biri gelip beni kurtarsın. Akla gelmeyen şu ki "Her kurtarıcının birde kurbanları vardır". Biz hangisi olacağız?????
Yanıtla (10) (0)