‘Harp hiledir’ siyaseti
İktidar partisi seçim kampanyasını rakiplerinin PKK ve FETÖ’den talimat aldığı, LGBT’ci olduğu gibi tuhaf iddialar üzerinden yürütüyor. Kendi dönemlerinde memleketin başına gelen tahribat gündeme gelmesin diye akla hayale gelmeyecek konular ortaya atıp bunları tartıştırmaya çalışıyorlar.
Esas olarak mevcut siyasi iktidarın kaderini oylayacağımız önümüzdeki seçimi sanki “PKK’ya evet mi hayır mı” sorusunun cevaplanacağı bir referandum gibi göstermek istiyorlar. Bu akıllıca kurgulanmış siyasi stratejiyi ellerindeki bütün iletişim kanallarını senkronize şekilde seferber ederek uyguluyorlar.
Bunun yanısıra, neye dayandığı belli olmayan her türlü suçlama havada uçuşuyor: Bunlar başörtüsünü yasaklayacak, bunlar Diyanet’i kapatacak, bunlar Ayasofya’yı kilise yapacak…
Açıkçası, belden aşağı yöntemler kullanılarak bir siyasi mücadele yürütülüyor. Ancak bu siyasi mücadelenin güya Türkiye’nin bekası ve dünyaya İslam’ın hâkim kılınması gibi yüce hedefler doğrultusunda yürütülen mukaddes bir dava olduğuna inanmamız isteniyor.
“Yalanla, dolanla, iftirayla mı hizmet ediyorsunuz davanıza” denildiğinde yaptıklarını savunmak için “Harp hiledir” hadisini ileri sürüyorlar.
Buna karşı “Siz kendi vatandaşlarınızla savaş halinde misiniz? Seçim demek milletin ülkeyi hangi kadroların yöneteceğine karar vermesi demek değil mi?” gibi sorular sormak beyhude. Yürüyebilecekleri başka yol kalmadı çünkü.
Bu arada, dini ve milli hassasiyetlerini istismar ederek harekete geçirdikleri belirli bir kitleyi yaptıklarının meşruiyetine ikna etmiş durumdalar. Daha da kötüsü, belirli bir kitleyi ulvi bir amacı gerçekleştirmek için her yolun mübah olduğuna inandırmış durumdalar. Evet, tanıdık bir mantık. Vaktiyle FETÖ üyeleri de bu mantıkla kumpaslarını meşru görüyor ve göstermeye çalışıyorlardı.
Şimdi de birileri, rakiplerinin söylemediği sözleri söylenmiş gibi göstererek propaganda yapıyorlar.
Yetmiyor, rakip partinin logosuyla sahte afişler, taklit broşürler hazırlayıp dağıtmakta beis görmüyorlar.
Hatta miting meydanlarında sahte reklam filmleri gösteriyorlar. Erzurum’da CHP’liler birbirlerini taşladı diye resmî açıklamalar yapılıyor.
Ve maalesef “Harp hiledir” gerekçesiyle yapılıyor bütün bunlar...
Aslında savaş taktiği anlamına gelen “hile” (hud’a) kavramının yer aldığı hadis rivayetinin sıhhatiyle ilgili tartışma bir yana, Peygamberimizin bizzat katıldığı savaşlarda dahi “hile” denebilecek bir davranışı olmadığını İslam tarihi kaynakları bildiriyor. Bedir’de de Uhud’da da sahabelerin mertçe dövüştükleri anlatılır bu kaynaklarda.
Savaşları bırakın, Hz. Peygamber getirdiği mesajdan dolayı kendisini yok etmeye çalışan Mekke müşriklerine karşı mücadelesinde hangi hileyi yapmış acaba?
Söz gelimi “Ebu Süfyan dış güçlerin adamı” diye bir iddia mı ortaya atmış?
Söz gelimi “Ebu Cehil LGBT’ci” diyerek en büyük hasmını karalamaya mı çalışmış?
Söz gelimi “Ebu Leheb terörist” suçlamasıyla taraftarlarını konsolide etmeye mi uğraşmış?
Haşa, elbette yapmamış. Ama siz bütün bunları, üstelik Ebu Cehillere, Ebu Leheblere karşı da değil, hiçbiri sizden daha az Müslüman olmayan kişilere karşı yapıyorsunuz. Sonra da “Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır” ayetini okuyup parti olarak bu uğurda mücadele ettiğinizi söylüyorsunuz.
Bu işte bir terslik var. Siz ya okuduğunuzu anlamıyorsunuz ya da ne yaptığınızı bilmiyorsunuz.
Rakiplerinizi karalamak için ortaya attığınız suçlamaların vebali bir yana, şunun şurasında ülkenin cumhurbaşkanını ve meclisteki milletvekillerini belirlemek için yapılacak bir seçimi “Hak ile batılın savaşı” diye göstermeye çalışmak düpedüz dinin istismarı demek. Yani kendi süfli çıkar kavgana Allah’ın dinini alet etmen demek.
Mümin ve mütedeyyin bir insanın bunu bilerek yapması asla düşünülemez herhalde. Çünkü dine bundan daha büyük bir kötülük ve saygısızlık yapılamaz.
Öyleyse her bakımdan yanlış ve her bakımdan tehlike arz eden bu siyaset dilini bir an önce terk etmek gerekir.
Ayetleri, hadisleri günlük siyasi ihtiyaçların karşılanması için kullanılan sarf malzemelerine indirgememek de gerekir bu arada.
Eğer 14 Mayıs’ta savaşa değil seçime gidiyorsak, yani o gün ülkemizi hangi kadroların daha iyi yöneteceğine karar vereceksek -bunu söylemek günahkâr bir kardeşinize düşmeyebilir belki ama- iman sahiplerinin Kitap’taki başka bir ayeti hatırlamaları daha doğru görünüyor:
“Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir” (Nisâ, 58).