Türkiye neden Avrupa’dan bile pahalı?
Sosyal medyada Mert Yılmaz’ın paylaşımına baktım.
Şunu söylüyor: “Çevremdeki insanların büyük bir bölümü yeme-içme maliyetlerinin yüksekliğini konuşuyor. Ödenen hesaplar sadece enflasyon ile açıklanamaz. Kimse beni bir kaşarlı tost için istenen ortalama 75 TL›nin maliyet ve üzerine eklenmiş makul bir kar ile ortaya çıktığına inandıramaz.”
Ve bu soruna bazı cevapları vereyim:
Sadi Uzunoğlu: “İnan aynı masanın fiyatı Almanya’da da aynı. Ancak fark şu: Bizde gelir ortalama 10 bin onlarda 50 bin dolar.”
Gökhan Işıkman “Bursa’da yerel bir köftecide 1 porsiyon köfteye 575TL istediler. piyaza 250TL! Toplasanız 180-200gr köfte var (sadece köftenin malzeme maliyeti 70TL) . Nedir bu böyle deyince de “İşletme maliyetlerimiz arttı” diyor. Bunun ekonomi ile bir açıklaması olamaz.”
Yalçın Koçmaz “Mudanya cafede bir ufak bardak çayı 40 TL’ye içtik. Bebek, Caddebostan veya Bodrum değil, bildiğin sıradan bir Anadolu cafesi.”
Tufan Cömert: “Lütfen bu yazacaklarımı ukalalık olarak görmeyin ama Londra’da aynı ayarda bir yemek yemek şu an İstanbul ile neredeyse başabaş. Ve Londra dünyanın en pahalı ilk 10 şehri arasında.”
Alp Önal: “İspanya için de aynısını söyleyebilirim. Eskiden ÖTV’den dolayı pahalıyız derdik. Şimdi gıdadan tekstile, birebir aynı marka ithal ürünlerde bile Euro cinsinden pahalıyız.”
Ve son paylaşımı Ebru Usta’dan verelim: “Bu fotoğrafı 2 gün önce çekmiştim. 1 kg’lık portakal paketleri=1 pound (38 TL); 2 tane ananas 1 pound. Manav fiyatları böyle ama market fiyatları da aşağı yukarı böyle. Bu ürünlerin hepsi ithal üstelik, burada yetişmiyor. Türkiye’de yetişen portakalın kilosu bahçede 3 TL iken markette 45 TL olmuş. Üreticiden markete giderken taşıma ya da aracıların maliyeti bu kadar fark ettiriyor mu? Burada taşıma maliyeti yok mu? Var. Hatta başka ülkeden taşınıyor…”
***
İngiltere’den market fiyatlarına bakıyoruz: Soğan 49 peni (18,6 TL), patates 59 peni (22,7 TL) . Portakal 1-1,2 F (38-46 TL)
Burada özellikle narenciyeye dikkat çekmek gerekiyor. Türkiye bu yıl narenciyede adeta rekor üretim yaptı. Limon, portakal, greyfurt, mandalina adeta dalında kaldı.
TÜİK, aralık ayında tarla fiyatı olarak portakal için 5,82 TL, mandalina için 4,66 TL, limon için 5,24 TL ve greyfurt için de 5,72 TL diye fiyat açıklamış. Lakin TV ekranlarında tarlasını bedavaya vermeye hazır çok sayıda çiftçi görüyoruz. Portakalından mandalinasına, limonundan greyfurtuna ürünlerin yerlerde çürüdüğüne şahit oluyoruz.
Şimdi sorumuz şu: Aynı portakal Türkiye’de tarlada 3-5 lira ederken, İstanbul ve Londra’da nasıl aynı fiyata satılabiliyor?
Keza yemek fiyatlarını da benzer şekilde kıyaslayabiliriz. İngiltere’de 1200 sterlin (45 bin TL) civarı olan asgari ücret bizde daha yeni 17 bin lira oldu. Hatta Londra’da 2000-3000 sterlin olan kira fiyatlarına rağmen bizde neden pahalılık daha yüksek?
Nasıl oluyor da Türkiye’de sudan ucuz olan tarladaki portakalı İngilizlerle aynı fiyata yemek durumunda kalıyoruz?
Bakınız Türkiye’de çok sayıda iktisatçı ekonomideki başlıca sorunun ÜRETİM olduğunu dile getirir. Oysa bakın, sadece portakal örneği karşımızda duruyor: Üretim derseniz deli gibi ve haddinden fazla ama ucuzluk yine yok.
Kısaca diyeceğim o ki, Türkiye’de ana sorun üretim değildir.
***
Benzer çarpıklık özel okullar örneğinde de saklı. Efendim özel okul fiyatları uçmuş ve fiyatlar enflasyondan kat be kat fazla artmış.
Oysa özel okul piyasası serbest ve her isteyen girişimci bu piyasaya girerek pastadan pay alabilir. Okul fiyatlarındaki fahiş artış yüksek kar getiriyorsa hiç şüpheniz olmasın ki derhal bu piyasaya herkes hücum edecektir.
Ama ben söyleyeyim: Böyle bir şey de olmayacak. Çünkü birçok özel okulun son yıllarda battığına da bizler şahit olduk.
O zaman sorun nerede?
***
Önce şu noktayı ifade edelim: Türkiye’de fiyatlar düzeyini çok konuşuyoruz ve bunun üzerinden tartışmalar yapılıyor. Oysa enflasyon oranı kadar işin bir başka boyutu da OYNAKLIK oranıdır.
Mesela 2021 yılında yüzde 15 seviyelerinde gezinen enflasyon oranımız, aniden ve birden ve de tek bir kişinin inancı dolayısı ile irade beyanı ile enflasyon bir yıl içinde yüzde 85’e kadar çıkmıştır.
Yüzde 75 olan enflasyon yüzde 85’e çıkmamıştır. Yüzde 15 olan enflasyon yüzde 85’e çıkmıştır. Bu büyük bir şoktur ve öngörülmesi imkansız bir durumdur.
Ya da son seçimleri hatırlayın. Mayıs ayında yüzde 40’larda gezinen enflasyonumuz şu anda yüzde 65’lere gelmiş ve yakında yüzde 80’lere doğru yol alacaktır.
Bu kadar oynaklık hangi ekonomide fiyatlandırma davranışını normalleştirir?
***
Fiyat bozukluğundaki bir diğer neden ise gelir dağılımı bozukluğudur.
Şımarık zenginlik ve rantçılık da diyebiliriz.
Bakınız Merkez Bankası faiz oranlarını yüzde 8,5’dan yüzde 45’e çıkarttı. Kredi faiz oranlarının da epeyce yükseldiğini görüyoruz. Lakin yurtiçinde kısılan talep olumsuz etkilerini (224 bin kişi işini kaybetti) gösterirken ithal ürünlerde talep kesilmesi hala yok. Tüketim malı ithalatı son gaz devam ediyor.
Şımarık zenginlik ve/veya gelir dağılımı bozukluğu da fiyat oluşumlarının dengesini bozuyor. Bir sokakta 1-2 liraya ucuz ekmek almak için kuyrukta bekleyenler ile diğer sokakta lüks araç alımı için sırada bekleyenler aynı ülkede yaşıyorsa o ülkede fiyatların da dengesi olamaz.
Ve sonuç: Ülkemizde ticari ahlak dahil adeta yerlerde sürünen bir toplumsal yapımız oluştu. Bunun sonucu olarak her fırsatı kendi açısından değerlendiren bir pazar yapımız da ortaya çıktı. Kısaca tezgahlardaki dengesiz fiyatlar aslında bizlerin bozulan ahlak göstergemizi de yansıtıyor.
Ve unutmayalım: Balık baştan kokar.