Boğazımızda kalan lokma!
Osmangazi Köprüsü’nde gece yarısı olup zamlı tarifeden tahsilat için gişelerin kısıldığını gördük değil mi?
Kimin için çalışıp ödüyoruz o paraları?
Soframıza oturduğumuzda aslında Hazine garantili müteahhitlerin de lokmamıza ortak olduğunu biliyoruz.
Nasıl mı?
Soframıza gelen o gıda ürünlerinin paralı yollardan geçerek pahalaşması ile...
Fakat bugün ana konumuz bu değil.
Önceki gün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan TİM buluşmasında ülkemizin kırdığı ihracat rekorundan bahsetti. Yıllık 225 milyar dolar ihracat ile yakalanan büyük başarıdan bahsetti.
İyi ama nasıl?
Mesela bizler bir teknolojik gelişme ile mi ihracatımızı artırdık?
Hayır.
Hatta ihracatımızın teknoloji seviyesi giderek düşüyor. Daha düşük teknoloji ile yabancılara mal satıyoruz.
Gelin biraz daha konuyu açalım.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre (Serbest Bölgeler dahil) ihracatımız 225 milyar 368 milyon dolar oldu. Ama TİM kayıtlarına göre ihracatımız 206 milyar 548 milyon dolar.
Olsun varsın, bu fark çıksın.
Biz şimdi detaya bakalım.
TİM kayıtlarına göre tarım ürünleri ihracatımız 29 milyar 738 milyon dolar. Buna 3,4 milyar dolar da hayvansal ürünleri ekleyelim.
Şimdi TÜİK gıda fiyat artışına geçelim: Aralık sonu itibari ile gıda fiyatları son bir yılda yüzde 44,68 artış gösterdi.
Ekmek ve tahıllar %50,35; Et %56,25; Süt, peynir ve yumurta %55,32; Katı ve sıvı yağlar %62,44.
***
Gıda üretimi tabiri caiz ise dövize bağlılığı en az olan sektörlerden biri. Toprak ve emek en büyük girdisi. O zaman gıda fiyatları neden bu kadar yükseldi?
Burada bir çok faktör var: Fakat bu faktörlerin yanında ihracatın yurtiçi fiyatları artırıcı etkisini de hesaba katmamız gerekiyor.
Bunu şu şekilde izah edelim: Yemiyor-içmiyoruz ama yediriyor-içiriyoruz.
Kimi?
İhracat ile övündüklerimizi...
Aynı durum diğer sektörlerde de var. Mesela giyinmiyor ama giydiriyoruz.
Çünkü gelirimiz kendi ürettiğimiz malları bile satın almak için epey geriledi.
Zaten ekonomide kurtuluş politikamız da tam olarak bu.
Biz tüketmeyeceğiz,
Biz ucuza çalışacağız,
Biz ihraç edeceğiz
Burada şunu desek: Biz teknolojik ve fikirsek gelişme ile katma değerli ürün ihraç edeceğiz ve kazanacağız... Amenna.
Oysa biz IRGAT olacağız.
Ürettiklerimizi vitrinde seyredeceğiz
ama ihraç edeceğiz.
Modelimizi ucuzluk üzerine kurduk
Kazanmak değil.
Lokmamızı kısarak yabancıları ucuza beslemek üzere kendimizi tasarladık.
Ve buna da ekonomik kurtuluş savaşı dedik.
Afiyet olsun..
Boğazımızda kalan lokmayı bile verirken övünebiliyoruz ya...İşte asıl buna yanıyorum.