Ürkütücü bir yol ayrımındayız…
Ümit Kaftancıoğlu 11 Nisan 1980’de öldürüldü. Solcu olduğu için öldürdüğünü söyleyen Ahmet Mustafa Kıvılcım, cinayet emrini İstanbul Ülkücü Gençlik Derneği Başkanı Hasan Küçük'ün verdiğini, eylemde kendisinin yanı sıra, İrfan Çakıca ve Yusuf Teke'nin de bulunduğunu anlattı. Kıvılcım, Askeri Mahkeme tarafından ömür boyu hapse mahkûm edildi; genelde olduğu gibi cezası bozuldu ve 4 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
MTTB, Akıncılar ve MSP teşkilatlarında en çok sevilen ve sayılan isimlerinden Sedat Yenigün, 5 Temmuz 1980’da Fatih’de bir berber dükkânında kimliği belirsiz kimseler tarafından öldürüldü. Olayın tek tanığı berber, ilk ifadesinden iki gün sonra kayıplara karıştı ve daha sonra yurt dışına çıkarıldığı öğrenildi. Sedat Yenigün’ün katilleri hala bulunamadı ve cinayet, tarihe faili meçhul olarak geçti.
Farklı ideolojilerden Ümit Kaftancıoğlu ile Sedat Yenigün’ü öldüren kurşunlar aynı tabancadan ateşlenmişti; 291554 nolu Lama marka tabanca…
Tabanca belli, kurşunlar belli ama tabancanın asıl sahipleri 42 yıldır bulunmadı.
İtinayla himaye gören, iktidarlardan iktidarlara hayat bulan karanlık elin başı bir türlü ezilmedi, ezilemiyor…
Sinan Ateş 30 Aralık 2022’de öldürüldü…
Bir hafta içinde gözaltılar ve tutuklamalar oldu. Ama dikkat çekeni 3 Ocak günü MHP milletvekili ve eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz’un evinden zorluklarla gözaltına alınan Tolgahan Demirbaş’ın, ifadesi bile alınmadan savcılık tarafından serbest bırakılması idi.
Sonradan yapılan açıklamaya göre savcıya Tolgahan Demirbaş’ın dosyası boş olarak verilmişti.
Demek 3 Ocak itibarıyla dosyanın boş olması gerekiyormuş.
5 Ocak günü dosyalar doluvermiş ki tetikçiyi ya da tetikçileri İstanbul’dan Ankara’ya getiren iki özel harekatçı polis memuru tutuklandı…
AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın, cenaze evini ziyareti ve Cumhurbaşkanı'nın kendisine 'biz bu olayı çözeceğiz, sonuna kadar yanınızdayız' dediğini aktardığı tarih, olaydan tam bir hafta sonra, 6 Ocak…
“Olayı çözme ve sonuna kadar birlikte olma vaadi” çok iyi de bir hafta neden beklendi ya da bir haftada ne değişti?
MHP sessizdi, hala da taziye konusunda, olayın üzerine gitmek konusunda sessiz. Her nedense “üç hilali yargılatmayacağız” demeyi tercih etti…
Yavru ortak MHP’nin değişmez tavrına karşın, iki polis memurunun 5 Ocak’ta tutuklanması ve 6 Ocak’ta AK Parti’nin cenaze evini ziyaretinin bir sebebi olmalı derken, Tolga Şardan’ın yazısında bu sebebin MİT’in Erdoğan’a sunduğu rapor olduğunu gördük…
Raporun detaylarını bilmiyoruz ama MİT raporunun soruşturmanın seyrini değiştirdiği anlaşılıyor.
Ortalıkta görünmeyen devlet sonunda ülkenin mafyalaşarak hazin bir akıbete doğru hızla yol aldığını mı gördü?
Hatırlayalım…
Susurluk’da da bir kamyon devletin el freni olmuştu. Sonuna kadar gidilemedi ama toplum o korkunç üçgeni ilk kez o kadar açık biçimde gördü.
Mafya-devlet-siyaset üçgeni…
Toplumsal vicdan Susurluk’ta olduğu gibi bugün de Sinan Ateş cinayeti nedeniyle ayakta…
20 yıllık iktidarda yoksulluk, uyuşturucu, yolsuzluk, adaletsizlik, hukuksuzluk derken kan alan canavarı da gören toplumun vicdanı dayanamaz oldu…
Üstelik toplumun demokratik isyanına ana muhalefet partisi, kendi büyük değişimini tescil ederek sahip çıkıyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Salı günkü grup toplantısında “Sinan Ateş bizim de evladımızdır. CHP, rahmetlinin, şehidin hakkını savunacaktır” demekle yetinmeyip, devletten millete yolculuğun eski anlayıştaki kamplaşmayı yıktığını tarihsel bir cümleyle zapta geçirdi:
“Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bize düşeni cesurca yaptık, kan kusup kızılcık şerbeti içtik ama değişmeyi bildik ve başardık”…
Devletin içinde odaklanıp yıllardır halka ateş eden, cinayet işleyen, soruşturulmayan, sorgulanmayan, yargılanmayan o el, uyuşturucu tacirleri ve mafya ile sarmaş dolaş sonumuzu getirecek korkunç bir aşamaya ulaştı…
Son cinayette henüz tetikçi ortada yok, “cinayeti azmettiren siyasetçi” iddiaları da yargının denetimine hala girmiş değil…
Ama cinayetin üzerinin örtülmesinin yıkıcı sonucunu önlemek isteyen toplumsal vicdan, var gücüyle haykıran Kılıçdaroğlu ve MİT Raporu var…
Ürkütücü bir ayrımdayız.
Mafyalaşarak yok mu olacağız yoksa devlet ve millet olma refleksi, zamanı çoktan gelmiş olan demokratik hukuk devletinin gereği olan derin ameliyatı yapabilecek mi?
Göreceğiz…