Şarkıya dalmak
Birden bir şarkı gelir akla bazen. Bir durakta, bir uçakta, bir baharda, bir kirazda, bir sokakta, bir bardakta, bir kapıda, bir çocukta, bir koltukta, bir çantada, bir, bir, bir, bir…
Bir bir şarkılar gelir akla.
Biz gelip geçeriz hızla; şarkılar sürekli gelir, pek geçmez.
Bazen bir şarkıya uğrarız, bir sığınak olur o bize. Biz susarız, şarkılar söyler bizim yerimize.
Bir süredir şarkısız kaldık, kolayca görülüyor bu. Hayır, albüm satışlarından bahsetmiyorum, sokaklardan bahsediyorum. Büyük krizin altında akıl ve ruh sağlığımızı korumak için yoğun efor harcamamız gerekiyor, şarkıyı bulamıyoruz bu kalabalıkta.
Tüm notalar boğucu gündemin esareti altında.
Elbette nota derken, şarkı derken sadece bunlardan bahsetmiyorum. Tiyatrodan, sinemadan, türküden, operadan da bahsediyorum. Bize iyi gelen, şifa veren; bizi dinlendiren, başka alemlere götüren tüm şeylerden.
Biz şimdi şifasız kaldık. Şarkı dinleyemedik, dinlencesiz kaldık. Pandemi yasaklarının gevşetildiği söylendi fakat şarkı yasağı sürüyor.
Kovidden ölmezsek şarkısızlıktan öleceğiz böyle giderse. Toplumun psikolojisi ağır tehdit altında.
-Hatta belki bu bir “bekâ meselesi”dir. Böyle dersek belki söylediğimiz dinlenir.-
Bu psikolojiyi diri tutarken “şarkıcıları” da bu zulümden kurtarmanın iki kolay yolu var:
İlk yol düzdür, hükümetten beklenir. Tüm sanat faaliyetlerinde vergiyi kaldırmak ve etkili teşvik paketleri duyurmak gerekir.
İkinci yol daha şenliklidir, çiçeklidir. Belediyelerden beklenir.
İstanbul’da tüm vapurlar, diğer şehirlerde ise parklar, bahçeler ve işlek geçiş noktaları canlı müzik için kullanılabilir. Müzisyenlerin her birine alan açarak, şehrin her yerinden başka şarkılar duyulacak şekilde topluma ve sanatçılara bu imkan sağlanabilir. Maliyetinden de hiç korkmamak lazım. Bir miktarını belediyenin karşılayacağı bu hizmet güzel bir kampanya ile duyurulursa halkın sanatçılara büyük destek sağladığı hemen görülecektir.
Sinemalar ve sahne sanatları büyük zorluk içinde. Her ilçenin meydanlarına kurulacak açık hava sahneleri, o bölgedeki sanatçılara ağırlık verilerek aktif hale getirilebilir. Bahar geldi, sandalyeler arasına mesafeler koyarak akşamları açık havada gösteriler yapılabilir. Bu gösterilerin tüm masraflarını belediyeler karşılarken etkinliği hazırlayan ekipler bilet kesmeye devam edebilir. Bu onlara cansuyu, halka da şarkı olacaktır.
Aynı şekilde açık hava sinemaları kurularak, her bölgenin yerel sinemalarına gelir sağlanacak şekilde hazırlıklar yapılabilir. AVM sinemaları zaten bir şekilde finansmanını bulur fakat yerel sinemaları yaşatmak bir kültürü yaşatmaktır. Taksim’in farklı noktalarında akşam 7’de, gelirinin Beyoğlu sinemalarına gideceği sinema gösterimleri yapmak hiç de zor değil.
Pandemi zaten bitecek diye bunları ertelemek iyi bir fikir değil. Artık sabredilecek vakit kalmadı, bu çalışmaların varlığı bile bir umut belirtisi olacaktır.
Bir yerlerde şarkı söylemek esastır, isteyen katılır.
Bu gürültüden ancak böyle çıkılır.
Artık buluşalım bir kavşakta; unutalım ayrılığı, yok sayalım özlemeyi. Şarkımıza dalalım. Mutluluk mavi çocuk olsun, oynasın şehrimizde.