Dile Bakmak

İnsanın yuvası dil. Nasıl ki yuvada gördüğüyle büyür, düşünür, konuşur insan; dil de tam odur. Kültürün, kimliğin, adresin ilk ipucudur. Şarkının sözüdür, insanın özüdür.

İnsan çeşit çeşit; dili başka, rengi başka, cinsiyeti başka. Hepsinin güzelliği bambaşka.
Ya aynı olsalardı, yaşanır mıydı hiç burada?

“İnsandan insana şükür ki fark var” demişti Sezai Karakoç, Yağmur Duası şiirinde. Haklıydı yine.

Bugün bu renkleri göremeden, kendilerinin mutlaka üstte olduğu yeni denklemler kurma derdinde kimi insanlar. Kadınla erkeğin karşılaşmasını, milletlerin birbiriyle dost olmasını kabul edemiyorlar.

Allah, Hucurât Suresi 13. Ayetinde şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”*

İnsanları düşmanlaştırmaya, bölmeye çalışanların keskin, üstten ve buyurgan bir dili var. Tepeden konuştuklarında başımızı kaldırıp bakmıyoruz onlara, ordan bakınca boyun eğiyoruz sanıyorlar. Yanılıyorlar.

Biz boyun eğmeden mücadele ederken estetiğimizi, inceliğimizi, rengimizi, neşemizi kaybetmemeye çalışıyoruz. Bu gürültü içinde şarkımızı ısrarla sürdürüyoruz.

Çağın problemlerine bakarken çağlar ötesi sesi kaybetmemeye gayret ediyoruz. Yeryüzü hepimizin. Bunu biliyoruz. Sahte sınırların insan onurunun üstünden geçtiği bu çağda sınırı aşmayı da sınırı aşanı da seviyoruz. Onu yurdundan koparanı, siyasi şantaj olarak kullananı, sayısal verilerle okuyanı, yokluğa mahkum edeni, suyunu keseni, emeğini sömüreni sevmiyoruz.

Onun her tarafı yara bere içinde. Saracak eli arıyoruz. Suriye’den Türkiye’ye ilk büyük göç dalgası başlayalı 10 yıl oldu. Hâlâ göçmenlerle ilgili kapsamlı politikalar üretilmedi. Yazık oldu.

Sivil toplum elinden geleni yapıyor. Kültür alanında onlarca üretim var. İnsanlar ekmeğini, aşını bölüyor. Güzellik büyük ırmağında coşkuyla akıyor. Siyasetin güzelliğe yetişmesini beklemiyoruz ama bu gürültüyü bırakıp ırmağın sesine kulak vermesini istiyoruz. Artık sabırla değil, inatla istiyoruz bunu.

2016 yılında “Mülteci Şiirler” başlıklı bir antoloji çıktı Kökler Derneği Yayınları’ndan. O günden bugüne bu antolojide yer alanın iki katı kadar şiir yazılmıştır diye düşünüyorum. Şairler dilin tüm imkanlarını kullanıyorlar. Sinemada da müthiş bir üretim var. Bunların artık siyaseti de etkilemesini istiyoruz.
Sokakta, sanatta, sahada, masada bu konuşuluyor. Dil kapıyı zorluyor. Zorladıkça bileniyor, sertleşiyor. Politikacılar artık zahmet edip en azından anahtarı arasınlar. Ayıp oluyor.

***

Bu akşam saat 7’de Eyüpsultan’da Zal Mahmut Paşa Külliyesi’nde Dergiler Birliği’nin düzenlediği etkinlikte moderatör olacağım. Abdullah Yalın Karadağ, M. Burak Çelik ve Muhammed Enis Özel konuğum olacak. Çok değerli üç şairle şiir konuşacağız. Bekleriz.

31 Temmuz Cumartesi günü akşam 7’de aynı yerde Merhum Asım Gültekin Hocamız için bir anma programı düzenleyeceğiz. Dostlarını, okurlarını bekleriz.

*Diyanet İşleri Meali (Yeni)

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.