Sonuç ortada…
Önceki akşam AK Parti milletvekilleriyle bir araya gelen Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, “Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden bir yapma hedefinden geri adım atmadık, atmayacağız. Bu hedefi, milletimizin yeni Kızılelması olarak görüyoruz” dedi.
Türkiye’yi “dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri” yapma sözü Erdoğan’ın “2023 Hedefleri”nin en önemli ve en iddialı vaatlerinden biriydi.
Sayın Erdoğan’ın 2011 yılında ilan ettiği bu hedefinden geri adım atmadığını açıklaması takdire şayan, ama bu hedefini nasıl gerçekleştirmeyi düşünüyor?
Sayın Erdoğan’ın kafasındaki “Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapma hedefini gerçekleştirmeyi düşündüğü yeni tarih” nedir?
Sonuçta 2023 yılında bu hedefin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı ayan beyan ortada.
Ayrıca hangi ekonomi politikasıyla, modeliyle bu vaadini gerçekleştirecek? Nasıl bir mucize gerçekleşecek?
Enflasyon resmen yüzde 62, ülkemizde her üç kişiden biri işsiz durumda. Ülke her geçen gün yoksullaşıyor, yoksunlaşıyor. 4 yılda 11 milyon vatandaş devlete muhtaç hale gelmiş. Gökyüzünden dolu yağar gibi Beştepe’den vatandaşın tepesine zam üstüne zam yağıyor.
Sayın Erdoğan “Yüksek enflasyon ve fahiş fiyat artışları sadece bizim sorunumuz değil, Avrupa ülkelerinin çoğu bu durumla karşı karşıya” diyor.
Hangi Avrupa ülkesinde enflasyon oranı yüzde 62? Evet, enflasyon, fiyat artışları Avrupa ülkelerinin de sorunu ama Avrupa ülkelerinin enflasyonu dert ettikleri oranla Türkiye aynı durumda mı?
Evet, Almanya’da enflasyon 32 yılın zirvesinde. Almanya hükümeti enflasyonla mücadele ediyor, peki mücadele ettiği oran ne: Yüzde 5.1
TÜİK’in altın makasının kesip biçtiği oran ile enflasyon yüzde 62, Sayın Erdoğan “Vatandaşı enflasyona ezdirmeyecek bir yöntemle bu zor dönemden çıkacağız” diyor. (6 Nisan)
Bu nasıl olacak? Vatandaş enflasyonun altında kaldı, nefes alamıyor? Daha ne olursa enflasyonun vatandaşı ezdiğini kabul edecek iktidar?
***
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ‘ekonomik büyümenin ivme kazanacağını’, ‘istikrarın kalıcı hale geleceğini’, ‘işsizlik oranının düşeceğini’, ‘istihdamın artacağını’, ‘Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacağını’, “üretimin ve istihdamın güçleneceğini”, “enflasyonun sıfırlanacağını”, “yoksulluğun biteceğini” söyleyen, vaat eden, propagandasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin bütün bu vaatleri gerçekleştirecek bir ekonomi modeline, yol haritasının ve kadroya sahip olması gerekir/gerekirdi değil mi?
2018 seçim sürecinde CB sisteminin propagandasını yapan, A’dan Z’ye faydalarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sürecinde “Türkiye ekonomisine ivme kazandıracak, ekonomi politikamız işte budur, ekonomik istikrarı sağlayacak ekonomi modelimiz işte budur” diyen bir açıklaması var mı?
Sayın Erdoğan tek bir şey söyledi: “24’ünde bu kardeşinize yetkiyi, ondan sonra faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisindeki siyasetçiler Türkiye ekonomisinin uçacağının hamasetini, propagandasını, popülizmini yaptılar ama ekonomiye ivme kazandıracak ekonomik modeline dair hiçbir şey açıklamadılar.
Sahi bir şey sorayım, aklıma gelmişken:
Sayın Erdoğan’ın “verin bu kardeşinize yetkiyi, ondan sonra görün” sözü ile uygulamaya konulan “ekonomi politikasının (Çin Modelinin) başarısız olma ihtimali” sorusuna “Üzülürüm, güvenin, inanın bize, bu model başarısız olursa benim kaybedeceğim çok şey var” diyen ya da ekonomide büyük sıçramaların yaşanacağını “gözlerimdeki ışıltıya bakın, görün” diyen Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin sözleri arasında bir fark var mı?
Bir soru daha: CB sistemi 16 Nisan 2017 Referandumu’yla kabul edildi, 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de uygulanmaya başladı. Sayın Erdoğan ekonomide kaç kez “politika, model” değişikliğine gitti?
***
Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota’yı aradım ve CB sisteminde Erdoğan’ın kaç kez ekonomi modeli değişikliğine gittiğini sordum.
Sayın Rota bu sorumu şöyle yanıtladı:
“2018 seçimleri sonrası kurulan hükümet göreve başlar başlamaz bir kur kriziyle karşılaşmıştı.
Berat Albayrak bakanlığındaki Ekonomi yönetimi bu krize tepki olarak, rezerv satışları ile kontrollü kur rejimi denemesi ve yabancı portföy girişlerini caydırma üzerine bir politika izledi. Faizler de enflasyonun altında tutulmaya çalışıldı. 128 milyar dolar rezerv satışına rağmen, pandeminin gelmesi ile beraber bu politika tamamen çöktü ve Türkiye bir ödemeler dengesi krizinin ucuna kadar geldi.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemindeki ikinci model denemesi ise bundan sonra başladı. Naci Ağbal ve Lütfi Elvan'ın atanması ile beraber bir anlamda 2018 öncesi ekonomi politikalarına dönüş sinyali verildi.
Ancak muhtemelen uluslararası ilişkilerde değişen dengeler nedeniyle Cumhurbaşkanı fikir değiştirdi ve ikinci ekonomi modelinin çok fazla ömrü olmadı.”
Sayın Rota ekonomideki 3. Modelin ise Aralık ayında açıklanan KKM ile sona erdiğini söylüyor:
“3. model ise Merkez Bankası başkan değişikliği ile Mart 2021 de başladı. 6 aylık bir sessizlik döneminden sonra Eylül ayından itibaren Türkiye modeli adı altında faizler enflasyonun altına indirilip bakan da değişince yeni bir kur krizi ile karşılaştık. Bu model de Aralık ayında açıklanan KKM ile sona erdi ve 2019'un başında uyguladığımız sisteme geri döndük.
Sonuç olarak üç buçuk yıl içinde, bence 3,5 tane ekonomi modeli denendi ve bunların asıl kaybedeni sabit ve dar gelirliler ile çiftçi oldu.”
***
Bu baş döndüren model değişikliklerinde kaybeden çiftçisi, memuru, esnaf, iş adamı. Halk evine ekmek götüremez hale geldi.
Ekonomide istikrarı sağlayacağı söylenen bir hükümet sisteminde 4 yılda 3 kez model, politika değişikliğine gidilir mi?
4 yılda ekonomi bakanlığında 3 kez isim değişikliğine gidilir mi?
Bir ülkenin parasının istikrarını sağlamakla, parasının değerini korumakla görevli Merkez Bankası’nın 20 ayda 4 kez başkanı değişir mi?
Dünyada başka bir örneği var mı?
Bütün bunların yaşandığı bir ülkenin ekonomisi ivme kazanır mı? Parasının değeri olur mu? 3 kez ekonomi modeli değiştiren, hangi modelde karar kılacağını bilmeyen, ekonomide hangi kadroyla devam edeceğini bilmeyen bir iktidar işsizliğe, enflasyona, yoksulluğa çare bulabilir mi?
Sonucun ne olduğu ortada…
Demek ki, sadece siyasi istikrarın olması yetmiyor, politikalarda istikrar gerekiyor, kurumlarda istikrar gerekiyor.