Siyasal yozlaşmadan toplumsal yozlaşmaya
Son dönemlerde bazı arkadaşlarda bir hava başladı. Eskortlar, önden gidenler, arkadan gidenler, korumalar falan filan... Ne oluyor ya! Bu neyin saltanatı? Üç günlük dünyadayız şurada, geçip gideceğiz. İmtihan dünyası da hepimizi aldatıyor. Bütün bunların olmadığı bir ortamı sağlamak hepimizin görevi. Allah’ın izniyle biz bunu Ankara’da sağlarız, çalışır gayret ederiz herkesin yüz akı oluruz.” (22 Ocak 2019)
Güç şımarıklığı içinde olanlara “Bu neyin saltanatı?” sözleriyle tepki gösteren isim AK Parti’nin Ankara Belediye Başkan adayı olan Mehmet Özhaseki...
İki hususu belirtmekte fayda var.
Birinci husus olarak Ankara’nın 25 ilçesinin 19’unun AK Partili belediye başkanları ile yönetildiğini hatırlatalım.
Yani “Bu neyin saltanatı?” tepkisini muhalefet partilerinin belediye başkanlarına göstermiyor dahası “bütün bunların olmadığı bir ortamı sağlamak görevimiz” diyen muhalefet partilerinin adayı değil.
İkinci husus olarak ise AK Parti’nin Yerel Yönetimlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Mehmet Özhaseki’nin önceden de belediye başkanlarını “eskort” konusunda iki kez uyardığını söyleyelim.
“Seçimlerden önce Cumhurbaşkanı yerel seçim manifestosu yayınlayacak. Örneğin bu metinde, ‘Bir ilçe belediye başkanı ilçesinde eskortlarla dolaşamayacak, yeşil alanlarda katliam olmayacak’ yazacak.” (Hürriyet, 4 Eylül 2018)
“Biz ısrarla diyoruz ki; eskort araçlarla falan gezilmeyecek, makam odanızın kapısı açık olacak, yüzünüz gülecek.” (Türkiye gazetesi, 21 Kasım 2018)
***
Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan da iki yıldır partisinin belediye başkanlarını halkın tepkisini çeken davranışlar konusunda uyarıyor:
“Halkın tepkisini çeken her türlü davranıştan, lüksten, tavırdan, şatafattan, kibir ve gururdan uzak olmalıyız.” ( 14 Eylül 2017, Belediye Başkanları İstişare Toplantısı)
“Lüks araçlara binmeyin, lüks yaşamayın. Makam araçlarınız çok lüks ve pahalı olmasın, mütevazı olun. Belediyenin paralarını gerekli yerlere harcayın.” (27 Mart 2018)
Yapılan bütün bu “uyarıları”, “tepkileri” üst üste koyduğunuzda ortaya çıkan fotoğraf size ne düşündürüyor?
Yani partilerinin lideri tarafından kamuoyunun gözleri önünde “lüks arabalara binmeyin” uyarısı yapılan belediye başkanlarının, uyarıları dikkate almayıp bir de lüks makam araçlarının önüne arkasına “eskortlar” eklemesini nasıl değerlendirmeliyiz?
Siyasal bir yozlaşma sorunu olduğunu söyleyebilir miyiz?
Önce, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hukuki ve yasal olarak kimlerin “eskort” kullanabildiğini yazdığı “Eskort Hizmetleri Yönetmeliği’ne bakalım. Eskort Hizmetleri Yönetmeliği’nin 4’üncü maddesi kimlerin eskort hizmeti alabileceğini şöyle sıralıyor: “Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Genelkurmay Başkanı, Ana Muhalefet Partisi Başkanı, AYM Başkanı, Yargıtay Birinci Başkanı, Danıştay Başkanı, eski Cumhurbaşkanları, Bakanlar Kurulu Üyeleri, Kuvvet Komutanları, Orgeneraller, Oramiraller, Sayıştay Başkanı, Yargıtay Başsavcısı, Danıştay Başsavcısı, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı, Dışişleri Bakanlığının siyasi, terör veya ülke menfaatlerinin gerektirdiği durumları açıkça belirtilen yabancı devlet temsilcileri.”
Gördünüz mü, belediye başkanlarının makam arabalarının önlerinde, arkalarında olan eskortlar mevzuata, yasaya, yönetmeliğe aykırı.
Şimdi siyasal yozlaşmanın ne olduğuna bakalım:
“Siyasal karar alma mekanizmasında rol alan aktörlerin (politikacılar, bürokratlar) özel çıkar sağlama gayesiyle toplumda mevcut hukuki, dini, ahlaki ve kültürel normları ihlal edici davranış ve eylemlerde bulunmalarına siyasi yozlaşma veya politik yozlaşma adı verilir.” (Coşkun Can Aktan, “Siyasal Patoloji ve Siyasal Yozlaşma”, Yeni Türkiye, Nisan-Mayıs Sayısı, 1997)
Yani kamu görevlilerinin ve politikacıların hukuki, etik, ahlaki kuralları açıktan ihlal ederek kamu kaynaklarını maddesel ve maddesel olmayan özel çıkarları için suiistimal ederek kullanmasıdır.
Elbette ki siyasal yozlaşma, kamu görevlilerinin, bürokratların ve siyasetçilerin sahibi oldukları gücü ve yetkiyi sadece şahsi çıkarlarına kullanmaları demek değildir.
İktidarda olan siyasal aktörlerin sahip oldukları gücü, partilerine menfaat sağlayacak şekilde kullanmaları, liyakat ve ehliyet ilkesini hiçe sayarak, kamu kurumlarına, hizmet sektörlerine, siyasi ve partizan kayırmacılığı yaparak, seçmenlerini, eş dost akrabalarını getirmeleri ve hizmet kayırmacılığı yapmaları siyasal yozlaşmadır.
Siyasal yozlaşmanın yol açtığı en vahim sonuç ise toplumsal yozlaşmaya sebep olmasıdır.
Zira, kamu kurumlarında, adaletin ve hizmetin hak ve eşit terazisinde dağıtılmaması, partizanlığın liyakat ve ehliyet ilkesinin önüne geçmesi, yetkilerin çıkar karşılığında kullanılıyor olması, adam kayırmacılık ve rant kollama gibi ahlaki olmayan davranışlar toplumsal yozlaşmanın önemli sebeplerindendir.
Kendisine emanet edilen şeyleri kendi malı gibi kullanan, kullandığı makamın imkanlarının şahsi menfaatler için kullanıldığını gören insanların siyaset kurumlarına güveni zedelenir dahası bir süre sonra devlet kurumlarına “kişisel çıkar sağlama” yeri olarak bakmaya başlar.
Özellikle adam kayırmacılığı toplumda ikiyüzlülüğün kurumsallaşmasını sağlar. Liyakat ve ehliyetin olmanın işe yaramayacağını görür ve iktidarda olanı alkışlamaya, gördüğü yanlışı görmemeye duymamaya başlar.
Dahası devlet kadrolarında olan bürokratlar mevcut konumlarını korumak için ya da göz diktikleri yerlere gelebilmek için her türlü dalkavukluğu sergilemeye başlar.
Politik yozlaşma aynı zamanda nitelikli insanların siyasetten uzak durmasına sebep olur. Siyasal yozlaşmanın bir ülkeye verdiği sosyal, kültürel zarar üzerine tonlarca şey sıralanabilir.
Ancak en önemlisi siyasal yozlaşmanın olduğu bir ülkenin vatandaşlarının devletlerine, kurumlarına güveni kalmaz.
Toplumun dejenere olmasına, kültürel değerlerini yitirmesine ve iki yüzlü hale getirmesine sebep olan siyasal yozlaşma bir anda ortaya çıkan bir unsur değil.
Siyasal yozlaşma aşama aşama gerçekleşir.
Mesela, 10 yıl önce belediye başkanları böyle bir şeye tevessül etmeyi bırakın, cesaret edebilirler miydi?
Bulundukları makamları, sahibi oldukları yetkilerini, güçlerini bu kadar hoyratça kötüye kullanabilirler miydi?
Dolayısıyla yozlaşmanın önü bir an önce alınmalıdır.