Açılma ve kapanma bir arada olunca…
Suriye Demokratik Güçleri’nin son açıklaması Suriye ordusuna entegre olmak yönündeydi.
Ama nasıl? Özerk bir konumla mı? Özerk konum içinde (muhtemelen adı değişecek) PKK’ya yakın YPG’nin ayrı bir yeri olacak mı? Türkiye, buna razı olacak mı? Suriye’nin kuzeyi, YPG’nin yaşam alanı için pazarlıklar sürüyor, görünen o.
Yeni bir döneme dair sorular da varlığını sürdürüyor. Bunların en önemlisi, Öcalan’ın bu koşullar oluşursa yapacağı muhtemel bir silah bırakma çağrısının, örgüt için kendini fesih mi yoksa yeni bir varoluş kapısını mı ifade edeceğidir? Kürt hareketinin siyaset yaparak biçim değişmesi Ankara sindireceği bir durum olacak mıdır?
Bu pazarlıklar ve sorular önemli.
Kürt hareketinin siyahlı ayağının mümkünse dönüşmesini, bu oranda tüm dokusunu, geleceğini ilgilendiren bir duruma işaret ediyorlar. Türkiye’de Kürt meselesinin temsili ve seyri işin bu yanıyla yakından ilgili. Böyle bir dönüşüm, tüm Kürtlerin Irak, Suriye ve Türkiye’de Kürt varoluşu ve sorunu bakımından yeni dengeleri ifade edecektir, buna şüphe yok.
Bu gelişmeler, sonuç verip vermeyecekleri belli olmamakla birlikte hafife alınacak, kimilerinin yaptığı gibi iç siyaset hesaplarıyla açıklanacak gelişmeler değildir.
Adına, ister çözüm ister barış, ister başka bir şey densin, Bahçeli’nin başlattığı, Öcalan’ın olumlu yanıt verdiği açılım hamlesinin gittiği istikamet ana budur.
Ama…
Evet, bu işin bir de “ama”sı var…
Şimdi zamansal bir sıçrama yapalım…
Bir an için varsayalım ki, Kürt örgütü silahı bıraktı ve Kürt hareketi tümüyle siyasete evrildi ve taleplerini siyaset yoluyla dile getirmeyi benimsedi.
Bu, iki “şey” ima edecektir.
Bir. Silah sorunu ile Kürt sorununun aynı ve tek “şey” olmadığını; diğer bir ifadeyle Kürt meselesinin varlığını sürdürdüğünü...
İki. En azından şiddet eğilimlerinin tekrar baş göstermemesi, Kürtlerin taleplerini dile getirebilmeleri ve bu istikamette örgütlenebilmeleri için “demokratik siyaset” ortamının varlığını…
Silah bırakma ilk hususun kabulünü, ikinci hususun ise hayat bulmasını birlikte getirir mi?
Umut budur, ama yanıt bir çırpıda, ne yazık ki “evet” olamıyor…
Nitekim ülkenin başka bir cephesinde olan biten ortada…
Resmi siyasetin taşıyıcısı haline gelen yargı üzerinden baskı iklimi her geçen gün artıyor.
Bu artışın üç yönü var. 1. Muhalefeti boğmak. 2. Eleştiriyi kısmak, 3. Kürt talepleri tartışması ve temsilini kriminalize etmek.
Yasal ve meşru Kürt hareketi üzerinde, hatta alternatif Kürt politikası, çalışması, araştırması üzerinde görülmemiş bir baskı var. Son yapılan HDK operasyonunda gözaltına alınan isimler ve niteliklerinin gösterdiği, Kürt sorunuyla teması olan kişileri bile hedefe koymasıdır.
Umutlara oranla çelişkili görünüm ortada..
Mevcut açılım koşullarda, siyasi iktidarın, otoriter politikasını değiştirmesi beklenmese bile, bu politikayı bu denli kesifleştireceği akla gelmezdi.
Baskı ortamının artmasının nedeni, milliyetçi tepkileri ön almak için midir, bilinmez, ama gerekçe ve mantık ne olursa olsun, yaşanan eşyanın tabiatıyla uyumlu değildir.
Sorunu silahtan ibaret sanan iktidar saflarına şunu hatırlatmak da fayda var.
Ana dilde eğitim, yerel yönetimlerde güçlenme veya yerel demokrasi bu ülkede , sistemin parçası haline gelmiş kimi gruplar dışında, Kürdün kökenli farklı düzey ve biçimlerde paylaştığı hassasiyetlerdir. Bunlar olduğu yerde duruyor.
Yok saymanın ürettiği toplumsal zemin de öyle: Göç, kentlere yığılma, işsizlik, çocuk emeği, kırsal alanın çoraklaşması, bu zeminin temel unsurları. Daha birkaç yıl önce, Diyarbakır’da, “ortanca yaş” 22,2 ile nüfusun yüzde 53’ünü çocuklar oluşturuyordu. Erkeklerin yarısı 17 yaş, kadınların yarısı 18 yaş altıydı.
Bunu görmesiniz bile görenleri, yeni bir hamlenin asgari koşulu engellemeyin.















Bu sorun 1800 lerden beri mevcuttur ,çeşitli zamanlarda çeşitli şekillerde nüksetmistir , son 40 yıldır aralıksız devam ediyor ; Atatürk bile cesaret edememiştir veya belki de istememiştir, tam belli değil?
Yanıtla (1) (0)Çok yönlü bir problemdir , hiç kimsenin bunu çözmeye gücü yetmez , olan biten havanda su dövmekten ibarettir !
Bu durumu ha bire kaşıyarak, abartıp laf üreterek bugüne kadar gelindi. Lozanı tanımayıp Sevr antlasmasını istiyorlar! Adına da 100 yıllık sorun diyorki önemi artsın. 20.YY başlarında İmparatorluklar, krallıklar çöktü ve uluslasma süreci başlamıştı. Bugün 21. YY dayız ve Milliyetçi isteklerle bir yere varılmaz. Bu YY da Dünya hızla değişiyor. Önümüzdeki 20 yıl Dijital vağ ve buna hazırlanmalı. Bu milliyetçi, kafatasçı fos düşünceler, Meclisi meslek yeri olarak seçenlerin ağzındaki sakızdır.
Yanıtla (2) (0)Sn. Bayramoğlu´na soru: Kürtlere, ana dilde eğitim, yerel yönetim hakları verilirse, kürt sorunu biter mi?
Yanıtla (3) (0)Hayır, daha da artar. T. Hatimoğulları, konuşmasında "herşey olduk ama kürt olamadık" diyordu. Yani yukardaki 2 hak kürde yetmez. Sınırlar, federasyon vs isterler. Sınıflı toplumda(işci, memur, köylü, burjuva)yaşıyoruz. Sorun etnik üzerinden çözülmez. Gelir dağılımındaki adaletsizliktir asil sorun. Yaşanılan hoşnutsuzlukları milliyetçilikle çözmek istyen kafalar bizi yanıltıyor.
Yerli entelektüeller, hakikate bakmak yerine, güç ve menfaat odaklarının, ilkel, popüler, sözden öteye gitmeyen propaganda aracı gibi açık bir “gafleti” ısrarla sürdürüyor. Medeni dürüstlüğü, ahlaki sorumluluğu bırakıp, evrensel değerleri kılıf yapıp otoritenin çıkarlarının savunucusu oluyorlar. Aydın, halkın duygularını sömürenlere övgü değil, gerçeği anlatma cesaretini gösterendir. İktidar kendi emeli, DEM in ise görünüşte kürt toplumunun menfaati arkasında İmralıya pozisyon arama peşinde.
Yanıtla (1) (0)“PKK/PYD/YPG/SDG’nin silah bırakması, elebaşları ve yabancı örgüt mensuplarının Suriye’yi terk etmesi, silahlı grupların ordu içerisinde ayrı bir yapı teşkil etmeden Savunma Bakanlığı bünyesinde ulusal ordunun ayrıcalıksız bir parçası olarak yer alması gerekmektedir. Basında yer alan haberlere ihtiyatlı yaklaşmak, uygulamaya bakmak gerekir.”
Yanıtla (1) (0)Bana dünyada tek bir millet gösterin ucuz siyasi politikalarla vatanını ikiye bölmeye çalışsın ve halkı alkışlasın sanırsın ülkede sadece Kürtler ve Türkler var ötekiler adam değil onların dilleri etnik kökenleri yok ülkeyi bölüp kürtlere buyurun diyeceğiz vah zavallı kürtler çok ezildiler hiç bir hakları yok yetmedimi bu saçmalık bu vatana bu kadar düşmanlık neden iki dil demek iki ülke demek federasyon ne demek o zaman tüm etnik unsurlara aynı hakları verelim ortada ülke kalmasın rahatlarsın
Yanıtla (15) (4)Tüm dünyada örnekleri var. Her insan doğduğu dilde eğitim alma hakkına sahiptir. Kürtler bu ülkemin kurucusudur.
Yanıtla (2) (2)Ali bey her yazınızı okurum ve de beğenirim.bugünkü yazıniz da oyle.teşekkür ederim.
Yanıtla (2) (2)APO aracılığıyla teröristten silah bırakmasını istemek, bu yönde çalışmalar yapmak beyhude, boş işler. Haftalardır APO'dan çağrı gelmedi, çağrı yapmak için de birçok plan, proje hazırlayıp meclise kabul ettirmeye çalışacak. Hem onun çağrısı ile silah bırakmazlar. ABD ve silah tacirleri izin vermez. Hem akla zarar boş bir girişim, hem de şehit, gazi ve ailelerine ihanet derecesinde saygısızlık.
Yanıtla (8) (2)Onlarca yıldır devlet Kürt sorunu ile ilgili propaganda yapıp ezberler oluşturdu.anlama kavrama yeteneği sıfırın altı olan hiç kitap okumayan toplumda şimdi Kürt meselesini nasıl cozeceksiniz .anayasal değişiklikler eğitim tarih anlayışının değişmesi vb vb gerekiyor..yani bir türk meselesi var aşılması gereken.devlet martla beraber yaşanacak büyük değişimi topluma nasıl anlatacak bilmiyor .toplum zaten .......
Yanıtla (2) (2)Hiç bir alanda tutarlılığı olmayan bir yönetim ile Türkiye yine 1918 deki gibi Ortadoğu’ nun menüsüne dahil oldu. Oyun filan kurmaya değil kendi iradesi dışında kurulan oyuna figüran olma yolunda. Bunu 1920 lerde başaramayanlar şimdi dişlerine göre bir durum buldular. Gelişimi ilerlememiş topluluklar medeni bir düzen kuramaz; bu Türk, Kürt, Arap, Acem kim oldukları ile değil, medeniyet ve gelişme açısından ne oldukları ile ilgili bir durum.
Yanıtla (7) (2)Ülkede, her anlamda ve alanda elle tutulur bir şey kalmamış, siz hala nelerden bahsediyorsunuz; üstelik bu otoriter rejimi besleyen hamlelerinizden sonra. Yazık!!!
Yanıtla (3) (2)"Ana dilde eğitim, yerel yönetimlerde güçlenme veya yerel demokrasi" taleplerini gerçekleştirmek için binlerce militan beslendiğine, uçaksavarlar, ağır makineli tüfekler, tanksavarlar kullanarak demokrasiye ulaşmak istendiğine bizi inandırmak mı istiyorsunuz. Tarihte 4 defa İngilizler,2 defa Ruslar,1 defa da Ermeniler Kürt devleti kurma teşebbüsünde bulundular. Kürtler hiç kuramadı. Bu gün ABD,İsrail ve İngiltere tekrar deniyor bu oyunu. Naif insanları hikayelerle ikna etmeye mi çalışıyorsunuz?
Yanıtla (11) (4)Ortadoğuda elinde silah olmayan her millet şuan korumasız ve tehlike içinde..Bu kadar imkana sahip, güçlenmiş ve örgütlenmişken Kürtlere gelin silahları bırakın demek gerçekçi değil..Kürtler bir temelde anlaşıp Türkiye ile savaşlarını bitirmeye karar verebilirler..Ama ortadoguda bir aktör olmaktan asla vazgeçmezler bu saatten sonra..
Yanıtla (7) (0)