Fenerbahçe mi Galatasaray mı?
Bugün izninizle hazır akşama dünya derbimiz(!) varken futbol yazacağım.
Geçenlerde sosyal medyada “Biz (1979-80) ligde fırtına gibi eserken Beşiktaş ve Galatasaray küme düşmeye oynuyordu” diye bir paylaşım gördüm.
Tabloda ilk dikkatimi çeken, Trabzonspor’un 30 maçlık serideki 12 galibiyeti oldu. En fazla galibiyet (14) Rizespor’un. 16 takımlı ligde 3 takım hariç herkes ya Trabzonspor kadar (25/2 takım) ya da (9 takım) daha fazla gol atmış ve deplasmanda sadece 4 takım 3 kez galibiyet sevinci yaşayabilmiş. Trabzonspor efsanesi Şenol Güneş 17 maçta gol yememiş.
Bizim ayarları bozuk ligimizde, Galatasaray geçen yıl deplasmanda sadece 1 yenilgi ile 102 puan topladı ve %86,8 galibiyet oranı (GO) yakaladı. Takipçisi Fenerbahçe deplasmanda hiç yenilmemiş, 99 puan ve %81,5 GO ile 2., 3. olan Trabzonspor’un GO ise %63,6 ve 13 kez yenilmiş.
Değişen bir şey yok, arife gününe kadar yenilgisiz gelen Galatasaray’ın GO %81,4’dü. Dünya devlerinde bile böyle bir oran yok. Yıldızlar topluluğu Real Madrid’in GO % 65,5, geçen yıl La Liga’da şampiyon olurken GO %64,8’di. Alman devi Bayern Münih’in Bundesliga şampiyonluklarında GO %70’i zar zor geçiyor. İngiltere’de M. City Premier Lig şampiyonu olurken %75’i geçememiş. Şu an fırtına gibi esen Liverpool’un GO %72,4.
Ama bizim uçan kaçan iki takımımızın GO bu sezon sonu da %80 üzeri olma ihtimali çok yüksek. Böyle bir oran eşyanın tabiatına aykırı ama bizde mümkün. Neden mümkün? Kapı, yapı, sapı tartışmalarından belli zaten. İki büyük camia her gün birbirine karşı açıklama yapıp diğer herkesi figüran yerine koyuyor. İtiraz ettikleri şey maalesef sahadaki adaletsizlik değil, itiraz edilen şey bana neden daha fazlası yapılmıyor!... Yapıla yapıla kim fazla kaparsa o şampiyon olacak.
Akşama bu iki dev karşı kaşıya gelecekler ama futbol adına heyecan duymamız gerekirken, bizler başka şeyler konuşuyor olacağız gene.
Arife günü Galatasaray, Beşiktaş’a yenildiği için anında gene bir “Edelet isteriz!” histerisi tuttu yöneticilerinin ve her ne hikmetse eski tüfek hakem ve yorumcular da hep bir ağızdan mağlubiyeti yabancı VAR’a yıkmaya çalıştı. Daha komiği Aspor’da eski bir hakem aynen şu cümleleri kurdu “Kırmızı karta kadar olan süreçte hakem hiç Galatasaray için düdük çalmadı”, 34 dakikada maç sadece 5 faul ile durmuş. İki tarafında “Oo..” diyeceği hakemlik bir pozisyon da olmamış halbuki.
İlk yarıdaki maçta hemen hepsi Galatasaray’ın en az 7 sarı ve 2 kırmızı kartının verilmediğini söyleyip sonuna da “Ama Beşiktaş kötü oynadı!” diyebilen zevat bunlar. Halbuki maçta faul atışlarından gelen goller dışında Galatasaray’ın ‘bu da kaçar mı’ denilecek ofsayttan iptal edilen pozisyonlar dışında doğru düzgün pozisyonu yoktu.
Trajikomik değil mi sizce de? Bizde faul bile çalınmayan pozisyonlara -Avrupa maçlarımızda- hem de kaleden fersah fersah uzak alakasız yerlerde cart diye el oğlu kart gösteriyor. Örneğin, bizim ligimizde aynı faulü oynadığı her maç yapan, faul çalındığında da hakem kalaylayan Kaan Ayhan’ı elin oğlu iki Avrupa maçında da aynı hareketten atıverdi. Bizim yabancı topçular nedense kendileri gibi el oğlu hakemleri görünce Avrupa’da daha 15. dakika dolmadan süt dökmüş kediye dönüyor. Bu ayıp da bize yeter.
Türkiye’de 3 gündür, kontrolsüz bir şekilde rakibinin bacak arasına tekme atan futbolcuyu aklamak için bariz gol şansı yok yorumları yapılıyor. Bir akıllı da çıkıp siz ne konuşuyorsunuz demiyor!..
Yahu siz iyi olsaydınız, kulüplerimizin müzelerinde Şampiyonlar Ligi olmasa da en az 5-6 tane Avrupa kupası olurdu.
Topun sahada doğru düzgün kalmadığı, faullerin renge göre çaldığı, kartların renge göre çıktığı, hisse göre, itirazın şiddetine göre penaltı çalındığı bir ligden Avrupa başarısı çıkmaz, çıkamaz. Çıkarma ihtimali olanı da el birliği ile alaşağı ederiz.
Bülent Yıldırım, yönettiği rezil Galatasaray-Beşiktaş maçı finalini unutup, bugün hem de Süperliğin yayıncı kuruluşunda hakemlerle ilgili yorum yapıyor olması bile yeterince manidar!
Kimse kusura bakmasın uçan kaçan dediğimiz Galatasaray ve Fenerbahçe kadroları bu ligde %80 galibiyet oranı ile oynayacak takımlar falan değil, onlara bu oranı bahşeden bizim çarpık futbol düzenimiz. Fenerbahçe’nin elendiği Glasgow Rangers’ın daha birkaç sezon öncesi Avrupa’da finali var. Galatasaray’ın elendiği takımların hepsi üst turlarda averaj takımı oldu.
Yanı başımızdaki Yunanistan’ın Olimpiyakos’u bizim takımların çeyreği kadar bütçe ile UEFA Şampiyonu oldu. “Tarih bir kere yazılır” diyen Galatasaray’ın övündüğü kupadan, bizim ligde olsa şampiyonluğa oynayamayacak Sevilla’nın müzesinde 7 tane var.
Biz kayıkçı kavgasına devam edelim. Bakalım akşama kim daha çok konuşacak, futbol mu çeneler mi?














