Türkiye dünyadan nasıl ayrışıyor?
Herkes hazırlıksız, tek biz hazırlıklı yakalanmıştık. Krizi fırsata dönüştürecek, kazançlı çıkacaktık. Dev ekonomiler batarken biz yükselecektik.
Şahlanış devrimiz başlıyordu. Talih yüzümüze gülmüştü. Allah’ın bir lütfuydu.
Hamdolsun avantajlı durumdaydık. Onlar küçülürken biz büyüyecek, inşallah dünyadan pozitif yönde ayrışacaktık.
Hatta IMF, dünyadan ayrışacağımızı ama pozitif olmayacağını tahmin ettiğinde kızılmıştı.
Dünya ortalama yüzde 3 küçülürken Türkiye’nin yüzde 5, yani daha çok küçüleceğini öngörüyordu.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, IMF’nin yanılacağına bahse girmişti.
Şu kadar iddialıydı:
“Çok bilen ama çok yanılan otoritelerin söylediğinin aksine, bu krize rağmen, yüzde 5-10 küçülme değil, inşallah pozitif büyümeyle bu yılı kapatacağımız yıl olması için çok büyük çaba sarfediyoruz.”
Bakan Albayrak, dün yeni ekonomi programını açıkladı. İddiasını revize etmesin mi!
4 ay önce “Salgına rağmen hedeflerimizi tutturacağız” demişti.
Bu yıl için büyüme tahminini binde 3’e çekmiş görünüyor. Yüzde 5’ten.
Tahminimiz kıl payı sıfırın üstünde kaldığı için, pozitif ayrışma iddiasını hala kazanıyor muyuz?
TÜİK de IMF’yi sevindirmemek (!) için elinden gelen gayreti esirgemiyor.
Bakarsınız, gerekli ayarlamalarla IMF’ye burun farkıyla kaybettiğini, yanıldığını gösteririz. Bizle aşık atılmayacağını anlar da utanır biraz.
Faiz lobisi ve Merkez Bankasına kadar sızan içimizdeki uzantılarının maskesini de böyle düşürmemiş miydi iktidar?
Az daha faizi enflasyonun yükselttiğini yutturacaklardı. Bütün dünya böyle biliyormuş da, iktisat bilimi ve tecrübesi böyle söylüyormuş da...
Tersinin doğru olduğunu, faizin enflasyonu yükselttiğini ispatlamayı denedi iktidar.
Faiz emirle indirtildi. TÜİK omuz verdi, enflasyon da indirtildi. Ama gerçek enflasyon ve dolaylı faiz zapt edilemedi. Eriyen TL’den dövize kaçış patladı.
Deniyor ki 100-120 milyar dolar yaktı Merkez Bankası, yine de önünü alamadı.
Önce mahcup ve dolaylıydı artışlar, sıfırı tüketince panikli faiz artışlarına döndü.
Teorinin çöktüğü fiilen kabullenildi. Hayatla kavga edilmeyeceği, piyasanın gerçekleriyle inatlaşılmayacağı anlaşıldı.
Dolar frenlenemeyince, Bakan Albayrak görüş değiştirmişti. TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesinin ihracatta bizi rekabetçi kıldığını, güçlendirdiğini, kötü değil aslında iyi bir şey olduğunu söylemişti.
Dün bir kez daha görüşünü revize etti. “Kur benim için önemli değil, oraya hiç bakmıyorum” dedi.
Enflasyonla faizin de önemini hızla kaybedeceğini tahmin edersiniz.
Yeni programda 2021 için öngörülen dolar kuru, dünden yani açıklanmasından önce zaten yakalanmış, 2022 kuru bile test mahiyetinde neredeyse aşılmıştı.
Demek ki tahmin açıklamanın da sonu geldi, yakında hiç bakılmaz yüzüne.
Fakat lafta ayrışma devam edecektir. Yine dünya haksız, iktidar haklı çıkacak. Yine dünya yanlış, iktidar doğru...
Kim tutar Ece Üner’i!
“Kim Kardashian’ın kameralara göstermeye alışık olduğu büyük bir kaynağı var, yine aynı kaynağı mı referans aldı acaba?”
‘Münasip bir yer’ ya da ‘mabad’ın lafını ağza almamış. Metaforunu kullanmış, edebiyat paralayarak eğretileme sanatı yapmış oysa.
‘Pabuç gibi uzamış o dilini bilmem ne yaparım, getirtme oraya, saçlarını yolar kafa göz dalarım, aklın şaşar’ bıçkınlığı da sergileyebilirdi.
Yine de maço ve cinsiyetçi bulundu, hemcinslerinden epey tepki gördü.
Oyuncu Deniz Çakır, “Bu nasıl avam, yakışıksız bir üsluptur. Bu üslupla ana haber sunuyor, inanılır gibi değil” diye ayıpladı, kınadı.
Üner bu, altta kalır mı!
“Samimiyetsizliğiniz mide bulandırıcı” diyerek yapıştırdı kapağı.
Haksız mı?
Türkiye, ‘samimi demokrasi’ye geçmemiş miydi yahu?
Resmi sözcülerimiz Fransa Cumhurbaşkanı’na, “Atanamayan Napolyon” samimiyetiyle seslenir olmamış sanki.
Tunus Büyükelçimiz “Bekleme yapma Macron, devam et, ilerle” diye, bitirim dolmuşçu ağzıyla ahbaplığa dökmemiş, enseye tokat tivitler sallamaya başlamamış...
İktidar partisi bunları “Biz diplomasi devletiyiz, devlet aklı ve adamlığı bizde, konuşacak bizden iyi muhatap bulamazsınız dostlar” içtenliğiyle pazarlamaya kalkmamış gibi.
Lümpen hırtlığı, yılışıklığı ve sululukları, yakınlıkla harbilik adı altında almış yürümüş. Avam hayran. Kim tutar Ece Üner’i!
Deniz Çakır’a Can Yücel okumasını önermiş bir de.
Ondan ilhamla; popülist şov ne kadar ucuz, artistik, harcıalem, ayağa düşmüş, beylik, bayağı ve pespaye olursa o kadar iyi. Yaşasın rezillik, gazası mübarek olsun.