Trump’ın ‘kolay lokma’ taktiği
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu haklı, ne zaman içeride başı sıkışsa Türkiye’ye sataşmayı alışkanlık haline getiriyor Trump.
Fakat altın eli bıçak kesmez derler. Neden ilk sıkışıklıkta Türkiye’yi gözüne kestiriyor?
Adamın zoru, asıl Rusya’yla. Ama oradan yürümeyi gözü yemiyor.
Meğer, ABD Başkanı’nın Rusya’ya çalışıp çalışmadığını gizliden soruşturmuş FBI, ciddi zan altındaymış.
Tesadüfe bakın ki skandalın New York Times’da patlamasının ertesi günü, Trump Twitter’da patladı.
Suriye’den çekilme kararından en çok Rusların yararlanacağı, Putin’in çıkarlarına hizmet edeceği şüphesini dağıtmak istediği açık.
Ama Moskova’ya şarlamıyor, ya ne?
Bilakis, oradaki Amerikan askeri varlığından en çok Rusların yararlandığı gibi bir cümleyi satır arasına yediriyor en fazla.
Hesabına ajanlık yapmakla suçlandığı Rusya’ya gelince, mesajı gayet özenli. İnce ayar yapabiliyor, Putin’i kızdırmaktan kaçınıyor, sözcüklerini dikkatle seçiyor.
Türkiye kısmındaysa korkusu yok, aslan kesiliyor, ağız dolusu höykürmekten çekinmiyor.
Görülmedik ölçüde küstah, aşağılayıcı ve tehditkar üstelik. Popülist şarlatan nitelemesini hak edecek kadar...
***
Ülkesini Rusya’ya sattığı suçlamasıyla tutuşmuş paçaları. Şaibeyi üzerinden atmak için Rusya’ya kafa tutması beklenir şovmenden...
Ama güç gösterisini Türkiye üzerinden yapıyor, neden?
Çavuşoğlu’nun tepkisini beğendim, alttan alma kompleksine kapılmadığı, ağız dalaşına girmeden gerekeni söylemeye gayret ettiği için...
Anladığı dilden cevap vermeyi, şarlatanla şarlatan olmayı tabii ki önermiyorum.
Hem saygıya davet ediyor Çavuşoğlu, hem de ‘durumunu anlıyoruz’ diyerek Trump’ın zorunu ifşa ediyor.
Üzerindeki bunaltıcı baskılardan kurtulmak için saçmaladığına ne şüphe...
Stratejik ortaklar sosyal medya üzerinden konuşmaz, bu da yerinde uyarı...
Trump’ın anladığı sokak dili seviyesine düşmemeli elbette Ankara.
Kuru hamasetin faydası olmaz, hassas dengeleri daha da kötüleştirdiğiyle kalır, tecrübeyle sabit.
Trump’la diyalogda mesafe almak için çene kuvvetinden fazlasına ihtiyacımız var, evet kesinlikle.
Herifteki haydut pervasızlığını durdurmada sözün caydırıcı olmadığı görüldü.
Sergilediği ‘paran kadar konuş’ patavatsızlığı üzerinde, sadece ekonomik sağlamlığın ikna gücü olabilir.
Brunson restleşmesinde nasıl sonuç aldığına bakıp, Türkiye’yi yumuşak karnından yakaladığını, kırılgan paramıza güç yetirebileceğini düşünüyor.
Değilse neden tekrar aynı silaha sarılsın, ekonomimizi çökertmekle tehdit etsin?
Dış borçla büyümeye yani dolarizasyona bağımlılığımızı azaltmadıkça, Trump’ın paramızı zayıf halka olarak görmekten vazgeçmeyeceği ortada.
Çarkımızı borçla döndürmeye ihtiyacımızı keşfetti bir kere.
Paramıza saygısını geri kazanmadıkça, herifçioğlu TL’yi şamar oğlanı zannetmeye, Türkiye’yi günah keçisi olarak kullanmaya, karanlık günahlarının acısını bizden çıkarmaya devam edecek.
Dolar krizinden, daha fazla dolar çekerek çıkma mecburiyetimizi deneyimle öğrendi.
Dayağı Ruysa yüzünden yediği halde, gözüne bizi kestiriyor, soralım kendimize, neden!