’Tersine göçü’ ters mi anladık ne!
TÜİK, 2018 ‘Uluslararası Göç İstatistikleri’ni açıkladı.
En çarpıcı kısmı şu; gurbetten eve dönen vatandaşlarımızdan daha fazlası, başka bir hayata yelken açmak üzere gurbete taşınmış.
Gecen yıl geri gelen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 110 binlerdeyken yurt dışına göçenlerin sayısı 136 binlerde.
21 Şubat’ta, TÜİK’in yabancıya konut satışı verilerini yazmıştım. ‘Ev alana vatandaşlık bedava’ kampanyasına koşan yabancılar sıralamasında ilk 5, Doğulu komşularımızdaydı. Irak, İran, Afnagistan, Türkmenistan, Suriye gibi...
Son veriler, yabancılarda bile gerileme gösteriyor. Önceki yıla göre, 2018’de geri gidişler yüzde 27 dolaylarında artmış.
Türkiye’ye göç edenler yüzde 24’ler civarında artarken Turkiye’den göç edenlerin oranı yüzde 28’lere yaklaşmış. Kendi vatandaşlarımızı kapsadığı gibi, yabancı uyruklular için de geçerli bu oran. Ev alanlara vatandaşlıkta indirim teşviklerine rağmen hem de. Düşündürücü değil mi?
Şubat’ta şöyle sormuştum: Ne değişti de Doğu’dan göç alıp Batı’ya düzenli göç veren bir ülkeye döndük?
Güney Afrika merkezli New World Wealth’in araştırmasından da bahsetmiştim. 2015’te Türkiye’yi terk eden yerli milyoner sayımız bin civarındayken... 2016’da bu sayı 5 bine fırlamıştı. Artarak da devam ediyordu.
Fakat şimdi soruyu revize ediyorum. Tersine beyin ve sermaye göçü için Ankara kucağını açmış dışarıdaki yetişmiş insan kaynağımıza çağrı yaparken ne oldu da Doğu’ya ve Batı’ya aynı anda göç vermeye başladık?
Türkiye’de yaşama hakkı almak için gelen Doğulular, yıllık konut satışımızı 5 milyar dolarlara çıkarmıştı. Konut sektörünü canlı ve ayakta tutan bir dinamikti bu. Neden Doğu’da bile artık cazibesini yitirdi, sormayacak mıyız?
Üstelik, kendi vatandaşlarımız daha iyi bir yaşam beklentisiyle Batılı ülkelerden son iki yılda 5 milyar dolarlık konut satın almıştı. Oradan kazandığımızı buradan kaybetmeyi durduracak iyileştirmeler beklerken kan kaybımız hızlanarak sürüyorsa alarm vermeli değil miydi?
Vatandaşlık promosyonuyla bir taraftan aldığımızı öbür taraftan kaçırmaya devam...
Rekabet gücümüz neden eriyor, ellerimizi başımızın arasına alıp nerede yanlış yaptığımızı düşünmeyecek miyiz?
Batı’ya verdiğimiz beyin ve sermaye göçünü terse çevirme arayışlarımızda ters giden bir şey olmalı...
Geçen yıl yerli yabancı 577 bin kişi çekmeyi başarmışız. Ama toplamda 324 binini de kaçırmışız. Bu bilançonun muhasebesi bir şey anlatıyor bize.
Bir elle topladığımızı öbür elimizle dağıtıyoruz. Ve makas giderek açılıyor. Neden peki bu kötüleşme?
Kendi insanımızı mutlu müreffeh yaşatma, gelecek umutlarını karartmama, daha iyiye gideceğinden ümidi kestirmeme gibi alanlarda mı sorun? Bunun için mi bırakın gidenleri geri dönmeye iknayı, mevcutları bile tutmakta zorlanıyoruz?
Vatandaşlık ve aidiyet bağında bir zayıflama varsa suçu nerede arayacağız? Kutuplaştırma, dışlama, ötekileştirme, düşmanlaştırma süreçlerinin sonuçları olabilir mi bunlar?
Ve Doğulu komşularımızın bile aramızda barınamaz hale gelmesi, yükselen yabancı düşmanlığıyla, körüklenen kin ve nefretle ilgili midir?
Yarınım ne olacak endişesi, başıma ne gelecek korkusu, can ve mal güvenliğini koruyamama tedirginliği...
Asılsız, psikolojik yanılsamadan bile ibaret olsa, hani acaba diyorum, gidenlerin gitme nedeni, bu gibi yersiz hislere kapılmaktan kendilerini alıkoyamamakla mı alakalıdır? Öyleyse neden kolayca gideremiyoruz, dış güçler mi engelliyor yine?