Sözcü’nün FETÖ’cülüğünde bir gariplik
Sözcü gazetesinin FETÖ’cülükten yargılandığı davada savcı mütalaasını verdi. Yazar ve yöneticilerine hapis cezası istedi, sahibi Burak Akbay’ın yakalanması için kırmızı bülten çıkarılmasını talep etti.
Merak ettiğim; FETÖ’yle amansız ölüm-kalım mücadelesinin başını çeken AK Parti seçkinleri ne düşünüyor? Bir gariplik hissediyorlar mıdır?
FETÖ’cü suçlamalarına zerre kadar inansalar, favori adayları sırayla Sözcü’ye konuşmazdı herhalde.
Şunu biliyoruz çünkü...
FETÖ soruşturmalarında adı geçip de aklananların ve hatta onların akrabalarının sandık kurullarına bulaşmış olması bile, partilerinde kuvvetli bir gariplik hissi uyandırmaya yetiyor.
Varsın düzmece ihbara kurban gitmiş olsunlar, varsın kişisel husumetle gammazlandıkları anlaşılsın, varsın üzerlerine atılan şüpheyi doğrulayacak hiçbir somut bulguya rastlanamasın, varsın suçsuzlukları yargı kararıyla kanıtlansın, varsın iftiraya uğradıklarına hükmedilip OHAL Komisyonu kararıyla göreve iade edilsinler...Değil mi ki bir kere şüpheli sıfatı giydirildi sırtlarına, mağdur dahi olsalar gözlerinin yaşına bakılmamasını, kamudan ihraç edilenleri bırakın sandıklarda görevlendirmeyi, oy dahi kullandırılmaması gerektiğini savunmuyor mu Ali İhsan Yavuz? İstanbul seçimlerini iptal gerekçeleri arasına koymuyor mu bunu? Yanından geçerken gölgelerinin düşmesini bile o sandıklarda organize kumpasın, örgütlü şaibenin kanıtı saymıyor mu?
E şu halde, FETÖ’cülüğünden zırnık kadar şüphe duysa, AK Parti’nin anlı şanlı adayları Sözcü’nün manşetlerinde boy gösterir miydi? Başka mecra kalmamış gibi, kendilerini bu gazetede tanıtmaya kalkarlar mıydı?
Kimler çıkmadı ki Sözcü’de görücüye...İzmir adayı Nihat Zeybekçi, Antalya adayı Menderes Türel, Ankara’dan Mehmet Özhaseki, İstanbul’dan Binali Yıldırım....
Yıldız isimleri, eksiksiz tam kadro arzıendam etmediler mi bu gazetede? Sorularına cevap verip kendilerini anlatmaya çalışmadılar mı?
Düşünün ki...
İktidar, can düşmanı FETÖ’ye karşı acımasız bir beka mücadelesi veriyor. Meşru siyasi rakiplerle demokratik yarış değil, terör örgütleriyle mücadele havasında bir seçim kampanyası yürütüyor. Ve en gözde adayları, FETÖ’cülük suçlamasıyla hakkında dava açılan bir gazetenin manşetlerinde geçit resmine duruyor, seçmene oradan el sallamakta bir beis görmüyor. Suçlamayı ciddiye alsalar, yaparlar mıydı bunu hiç?
Sözcü bürosuna yolunu düşürüp Emin Çölaşan’la fotoğraf da çektirmişti Nihat Zeybekçi. Çölaşan’a FETÖ’cülükten hapis talep edilmesi ne hissettiriyordur acaba? Cılız bile olsa bir gariplik hissetmemesi mümkün mü, var mı buna ihtimal?
Telefonu FETÖ’cülerle aynı baz istasyonundan sinyal verdi, FETÖ şüphelisi restorandan lahmacun sipariş etti, soruşturmaya adı karışan acenteden bilet aldı diye yargılananlar oldu. Şayiasının dahi uğradığı sandıklar, atılan oylarla murdar olup yansın isteniyor.
Böyleyken...
AK Parti önde gelenleri, FETÖ’yle mücadeleyi sulandırmak, örgütün propagandasına bile bile alet olmak ve adeta amaç birliği içinde dayanışmak kastıyla ziyaret edip ‘sanık’ gazeteye itibar kazandırmış olamayacağına göre...Yok mu neresinden tutsan bir garabet? Hayrettin Karaman’ın damadı Prof. Kılavuz’un, aynı ilahiyattaki kardeşi KHK’lı denmeden Uludağ Üniversitesi’ne rektör atanmasındaki kadar da mı yok bari?