‘Savaş suçu’ndan bahsedene bakın siz!
Biz Hans'la George'u tokatlama peşinde koşarken Trump aradan sıyrılıyordu az daha. Neyse ki onu da James tokatlıyor.
Allah'tan Washington Post var, sayfalarını açarak James'e yardımcı oldu. Birlikte, Trump'ın Osmanlı şamarı yemekten yırtmasına geçit vermiyorlar.
Hayıflanmadım desem yalan olur, bizim tokatlama meraklısı medyada okumak isterdim böyle okkalı yazıyı, nasıl kaçırdılar! Yoksa içlerindeki o kör olası Trump sevdası mı el vermedi?
Maalesef, Trump'a Suriye petrolleriyle ilgili ihtiraslarının doğrudan savaş suçuna girdiğini hatırlatmak yine Hans'la George'a düştü.
5 Kasım'da Washington Post'ta, Amerikan başkanına karşı dehşet bir uyarı yazısı çıkmış. İnsan hakları örgütü Human Rights Watch'ın direktörü Kenneth Roth katılarak paylaşmasa gözümden kaçacaktı.
Yazan, James G. Stewart adlı, eski savaş suçları savcısı bir akademisyen. İkazı ciddiye alınmayacak biri değil, suçladığında dizleri titretecek kadar ne dediğini bilen bir kompetan.
Barış Planı Harekatı'nı durdurmazsa Ankara'yı olası savaş suçlarından dolayı yargılamakla tehdit ediyordu Trump ve avanesi. Meğer kendileri yargılama konusu olacak savaş suçları işlemek üzereymiş.
Fakat Gülhane Parkı'nda bir ceviz ağacıymış gibi, ne yargıç ve hukukçularımız fark etti Trump'ın pervasızlığını, ne iktidar sözcüleri. Ne de deneyimli diplomatlarımızın aklına geldi.
Trump ikide bir, Amerikan askerlerini, sadece petrolü korumak için Suriye'de tutacağını söylüyor ya böbürlenerek...
Stewart, bunun işlemeye hazırlandığı bir savaş suçunun nasıl şuursuzca itirafı olduğunu dört dörtlük sermiş ortaya.
Başkan eğer aklına koyduğunu yaparsa, sonunun ganimet ve yağma yasağını ihlale kadar varacağını mantık zinciriyle anlatıyor.
Cenevre Sözleşmesi başta olmak üzere, savaşta yağma, çalma ve ganimete çökmeyi açıkça men eden uluslararası hukuk ve Amerikan kanunlarını sayıp döküyor. İlgili davalardan da örnekler veriyor Trump'a.
İşin ciddiyetini anlamış mıdır, ayağını denk alacak mıdır, sanmıyorum yine de.
Zaten ilk pervasızlığı da değil, Trump eskiden beri Ortadoğu petrollerinde gözü olduğunu hiç saklamamış.
'Ancak petrolünü alacaklarsa Libya'nın ilgisini çekeceğini' mi söylememiş...Irak'a askeri müdahalenin ancak petrolünü kontrol şartıyla anlamlı olabileceğini mi yumurtlamamış. Hatta Irak'a girip petrole konmadan dönen seleflerini mi kınamamış...
Şimdi Suriye'de dediğini yapmaya soyunuyor.
Petrolü güya IŞİD gibi teröristlerden koruyacak ama böyle bir tehlike kalmadı.
'Irak'ta Suriye'de ayda şu kadar askeri masrafımız var, bu hırsızlık değil, çalmıyoruz, hakkımız, tutun petrolü' şeklindeki buyrukları da gösteriyor ki asıl planı, petrolden nemalanmak. Ganimetten aslan payını almak. Amerikan askerleri hayrına koruyacak değil, bal tutup parmağını yalama derdinde.
Stewart, 'sonu kötü biter' derken bunu kastediyor işte.
Heveslendiği şey, yağma ve ganimete çökmenin tam da kendisi. İstediği kadar soygun gibi görmesin, gözünü bir gün savaş suçları mahkemesinde yargılanırken açabilir Stewart'a göre.
Tabii ki Amerikan başkanından söz ediyoruz, sistem birini kayıracaksa ondan başka kim olabilir bu talihli?
Ama burnunun dikine gitmeye devam ederse kendi aralarında bir bedel ödettirilmesi ihtimal dışı mı?
Washington Post, kafasından geçenin açıkça yasaklandığını, Suriye'de illegal bir eyleme kalkışmakta olduğunu Trump'a baştan hatırlatıyor. Bu bile tek başına az şey mi!
Ya Human Rights Watch'ın 'savaş suçuna girer, aklından bile geçirme' diye yüzüne parmak sallaması!
Demek ki bunların garezi, gıcıklığı sadece üçüncü dünya rejimlerine değil. Tabii şayet bizim Trumpçılar, Amerikan derin devletinin dostumuz Trump'ı korkutup hizaya getirme operasyonu çektiğine yormazsa!
Akif Beki ve Yıldıray Oğur ile 'Reşitpaşa Yokuşu'nu izlemek için: