‘Ne Bakan ne THK’ dedirtmeme taktiği
Yangın söndürme uçağı tartışmasında THK'nın haksız olması, Tarım ve Orman Bakanı'nı otomatikman haklı yapmıyor. Bakan Bekir Pakdemirli'nin en temel yanılgısı bu. Tıpkı, terörün savunulamaz bir yanlış oluşunun, terör gerekçesiyle kayyum atamalarını tartışmasız doğru yapmaya yetmemesi gibi...
Ama İçişleri Bakanlığındakine benzer bir mantıkla siyaset yürütüyor Pakdemirli. Kamuoyunu, orman yangınlarına müdahale tartışmasında THK ile 'devletin bakanı' arasında bir güven seçimi yapmaya zorluyor.
HDP'li belediye başkanlarının idari kararla görevden alınmasını eleştirenlere, kayyumla terör arasında bir seçimin dayatılmasından ne farkı var?
Her iki olayda da, kararın siyasi değil hukuki ve teknik olduğuna kamuoyunu ikna edecek bilgilendirmeler yerine, kutuplaştırma argümanlarıyla cevap veriliyor.
Aynı anda hem PKK terör örgütüne hem de kayyum atamalarına karşı çıkmak imkansızmış gibi. 'Ya terör ya kayyum, safınızı seçin, kimden yanasınız' deniyor muhalefete.
Seçenekler arasında 'ne terör ne kayyum' olmayınca, terörle mücadele üzerinden kutuplaşmama şansınız da kalmıyor.
Toplumu radikalleşmeye zorlayan bu ikilik, siyaseten kullanışlı görülebilir. Fakat terör örgütüne de 'demokratik siyasetle olmuyor' kandırmacalarıyla militan toplama fırsatı sunmuyor mu? Arayıp bulamadığı provokasyon şartlarıyla inisiyatif ve dizginleri ele geçirme vasatı sağlamıyor mu? HDP'ye ve diğer aktörlere, hareketin patronu olduğunu, çatışmasızlık ortamında da aynı kolaylıkla gösterebilir mi Kandil?
İki yanlıştan birini tercihe zorlayarak toplumu terörle kayyum arasında sıkıştırmak ve çatışmaya kışkırtmak, örgütün de işine geliyor velhasıl.
Ama yok, terörle mücadele üzerinden siyasi kutuplaşmaya mecbur tutulunca, hainlik ve teröristlikle suçlanmayı göze almadan ne sorabilir ne tartışabilirsiniz artık bunları.
Tıpkı, son orman yangınlarına zamanında ve etkin müdahale edilip edilemediği, edilmediyse nedenleri hakkında aydınlanmayı, Bakan'la THK arasında kutuplaşmadan talep etmenize imkan tanınmaması gibi...
Ortada bir mutlak yanlış bir de kusursuz doğru var sanki. Bakan'ın 'nokta, bitmiştir' diye kestirip atan raconlarından sonra, 'ne Bakan ne THK' deme hakkınız yok. İlla, kutuplaşmak ve iki yanlış arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıyorsunuz. Ya Bakan ya THK, tarafınızı belirlemek size kalmış...
Bakan, THK’nın uçuşa elverişli sertifikalarına güvenmediğini söyleyebiliyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, iktidara değil de CHP'ye bağlı sanırsınız.
Ama siz siz olun, Bakan'ın güvenilirliğini sorgulamaya kalkmayın. Aynı Bakan, "Kim uçmak istiyorsa uçsun bunlarla. Benim ekibim uçmak istemiyor. Nokta. Konu bitmiştir. Bizim işimize yaramayan bir filo var. Almak istemiyoruz, almak zorunda değiliz… Diğer konu da THK, CHP ile birlikte hareket ediyor, siyasetin oyuncağı olmuş, muhalefetin oyuncağı olmuş.Tartışmanın geri planında hükümetimize siyasi saldırı var. Devletin bir bakanı söylüyorsa güvenmek lazım" diyebiliyor.
Ve yangınla mücadele, muhalefetle mücadele halini alıyor birden. Bir mücadeleyi destekleyip diğerine karşı çıkmaya hakkınız olabilir mi hala? Ya yangınla mücadeleden yanasınızdır ya da muhalefetten, seçim sizin, kararınızı verin.