İzmir çift kutupla rahat oysa

Öyle ya, iktidarlara rakip beğendirildiği nerede görülmüş.

Cumhur İttifakı'nın karşısına beğeneceği bir aday çıkarmakta boşuna zorlanmıyor muhalefet.

Kimi çıkardılarsa beğendiremediler...

MHP lideri Bahçeli'nin Mansur Yavaş'a yarıştan çekilme çağrısını anlayabiliyorum o yüzden.

Seçime 16 gün kala adaylıktan ayrılarak Ankara seçimlerini ve partisini rahatlatmasını, toplumsal gerilimi azaltmasını istiyor.

Demokratik rekabet iddiasının arkasına saklanıp ikilik çıkarmanın, ayrı baş çekerek ortamı germenin ne alemi var elbette.

Serbest seçimle sandıkta kimin haklı kimin haksız olduğuna halk mı karar verecek bir de!

Sandık aklanma yeri mi ki, 'yeter söz milletin' diye üzerine şaibe atılan her siyasetçiyle ilgili son söz millete bırakılsın.

Yarıştan men ve siyasetten yasaklamak için illa hakkında yargı kararı mı aranacak, ne münasebet!

Rakibi tarafından suçlandığı anda, suçlamaya maruz kalan taraf yanlış doğru demeden, savunmaya geçmeden adaylığını çekmez, yarıştan kendini alıkoymazsa kutuplaşma nasıl bitecek hem.

Tek kale maçta ne gerginlik, ne hır gür çıkar; tek tabanca girilen seçim de böyledir muhakkak. Buraya kadar kim ne diyebilir Bahçeli'nin talebine.

Adaylığını yaktığı dakika tansiyon düşmez, Ankara'da hava yumuşamaz mı!...

Yalnız, İzmir'de başka bir seçim çekişmesinin mümkün olduğu gibi bir tablo sergileniyor galiba.

Tek aday tezini çürüten böyle bir örnek de verilmese katılmamak elde değil, kim itiraz edebilirdi.

İsmail Saymaz ve Yavuz Oğhan'la birlikte Radyo Sputnik için adaylarla canlı yayına gelmesek gözlerimle görmeyecektim. Önceki akşam Tunç Soyer'le konuştuk, dün de Nihat Zeybekçi konuğumuzdu.

İkna oldum, tek yerine iki kutupla seçime girmek mutlaka kutuplaşma sonucunu doğurmuyor.

İktidarın karşısına alternatif bir seçenek olarak adaylığını koymak, çift başlılığa yol açıp birlik, dirlik, huzur ve düzeni bozmayabiliyormuş.

Evet, başta Zeybekçi de rakibini beğenmemiş, babasının 12 Eylül'deki sıkıyönetim savcılığından oğlunu sorumlu tutmuş ve kamuoyu vicdanını zedelediği gerekçesiyle Soyer'in adaylığının meşruiyetini tartışmaya açmıştı.

Fakat hayır, Soyer direndi, çekilerek İzmir'i rahatlatma yoluna gitmedi.

Ama Zeybekçi rakibini çekilmeye zorlamaktan vazgeçerek İzmir'i de, kendi kampanyasını da rahatlattı.

Üstelik 'adaylığı vicdanları yaralıyor' söylemini terk ederek daha çok takdir ve sempati topladı.

Şimdi iki aday da kutuplaştırıcı, zehirli bir dille birbirlerine ne sataşıyor, ne saldırıyor.

Tatlı tatlı çekişiyorlar. Kötülemek, çamur atmak, rencide etmek, kara propagandaya başvurmak, çirkefleşmek, şirretleşmek, birbirlerini paçalarından aşağı çekmek yok.

İkisi de neden tercih edilmeleri gerektiğini İzmirlilere anlatıyor, rakiplerini gözden düşürmeye uğraşmak yerine kendilerini sevdirerek göze girmeye çalışıyorlar.

Belki inanmazsınız ama ikisine de kazandırıyor bu, en çok da İzmirlilere tabii...

Sanırım, karşıtının kötü ve yanlış olmasının kimseyi iyi ve doğru yapmaya, şirin göstermeye yetmeyeceğini erken keşfettiler.

Onun için, varsa yoksa İzmirlilerin gözünü doldurarak kendilerini ispata odaklanıyorlar.

Hassasiyet kaşıyarak, duyarlılık sömürerek, ucuz istismar ve popülist şovlarla odak kaydırarak, dikkatleri başka yöne çekerek seçmeni oyalayıp zamanını boşa harcatmıyorlar.

Laf kalabalığıyla kendi nefeslerini de fuzuli tüketmiyorlar.

Gündem saptırma, kışkırtma ve kızıştırmalarla oy avcılığı tatiklerine kaptırıp vakit kaybettirmiyor, İzmir'e yazık etmiyorlar yani.

Hatta aralarında sağlıklı bir tercihte bulunması için birlikte tartışmaya çıkarak seçmene kıyas fırsatı vermeye bile açıklar.

İzmir yine de mutlu ve rahatsa Ankara niye çatışmacı yıpratma siyasetinden kaçınmayı denemesin. Buraya yarayan, belki oraya da iyi gelmez mi?

YORUMLAR (47)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
47 Yorum