İsrail'in hedefi bizsek gereği bu mu?
İran, İsrail karşısında nasıl kâğıttan kaplana döndü; bize bir mesaj varsa o da bu sorunun cevabındadır.
MHP lideri Bahçeli, İsrail'in saldırılarını aynı zamanda Türkiye'ye yönelik bir mesaj olarak değerlendiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türkiye'nin savunmasının Gazze'den başladığını söylemişti.
Gazze düşerse İstanbul da düşer, lügatları dahi paralandı.
Peki... Siyonist İsrail, Nil'den Fırat'a vaat edilen topraklar hayâli görüyor da savaşı Ortadoğu'ya yaymaya giriştiyse... Gözü Anadolu topraklarındaysa... İstanbul da tehlikedeyse... Yani sırada Türkiye varsa, tehdit algımız buysa gereği nedir?
İktidar propagandasının buna cevabı hazır; gereği AK Parti'ye oy vermek ve seçimde Cumhur İttifakını desteklemek.
Yoksa İsrail, Türkiye'yi ham yapar, milli güvenliğimiz tehlikeye düşermiş.
Fakat bakıyorsunuz; bizden önceki hedef İran bile İsrail'le cepheyi genişletmek istemiyor. Savaşı yaymaktan kaçınıyor.
Hamas lideri Haniye'yi Tahran'da katlettiler.
Devrim Muhafızları komutanlarını, Şam'daki İran misyonunda öldürdüler.
Çağrı cihazlarını, telsizlerini patlatarak Hizbullah militanlarını devre dışı bıraktılar.
Hizbullah lideri Nasrallah'ı, Lübnan'daki gizli sığınağında vurdular.
Gazze derseniz... Katliam yaptılar, yerle bir ettiler.
Daha büyük kışkırtma, aşağılama mı olur!
Ama İran'dan, beklenen gürlükte tepki yok. Provokasyona gelmiyor. Dün akşamki gibi yasak savmak için, utanma belâsına ve yine önden haberli attıkları füzelerle, kimsenin burnunu kanatmadan mı düşmanı cezalandıracaklar?
İran'ın korkutucu isimler takılan intikam füzeleri, ölüm kusan kamikaze İHA'ları nerede? Demir Kubbe'yi, delik deşik edip Tel Aviv'in başına niye yıkmıyorlar?
Siyonizmi haritadan sileceklerdi. Molla rejiminin en büyük vaadi buydu. Şimdi mollalar duyuyoruz; İsrail'in cinlerden casusları, şeytanlardan askerleri olduğunu geveliyorlar.
Yenilgiye, acz içinde sinmişliğe mazeret uydurmak için bakalım, daha ne hezeyânlar savrulacak.
Kamuoylarını kâh cihat bayrağı asarak, kâh Hamaney'e savaş yüzüğü taktırarak bu kaçıncı oyalamaları!
Sıra bizde, asıl hedef Türkiye; diyen iktidar fedâilerimizse karışık duygular içinde.
İran ve Hizbullah, Suriye iç savaşında Esad'ı tutmuştu. Türkiye'nin desteklediği muhalif güçlerle savaştılar. Karşı cephemizde yer aldılar.
O yüzden hem İsrail'in asıl hedefinin Türkiye olduğunu söylüyor... Hem de nasıl oluyorsa İran'la Hizbullah'ın, İsrail tarafından aşağılanmasına, burunlarının sürtülmesine içten içe sevinebiliyorlar. Sevincini saklayamayanlara rastlıyorsunuzdur.
Asıl hedefin Türkiye olduğuna gerçekten inansalar böyle mi hissederlerdi?
İsrail, damarına bastıkça İran, savaştan kaçıyor. Ateş çemberi daralıyor, etrafını kan gölüne çevirdiler. Savaşı tâ kalbine taşıdılar...
Yine de bugün değilse ne gün, diye topyekün hücuma geçmiyor Tahran. O gür intikam nârâları dahi duyulmaz oldu. Acıklı ve göstermelik karşılıklarla mı verilir ölüm-kalım savaşı?
İsrail'in saldırganlığından Türkiye'nin çıkaracağı bir mesaj varsa o da işte burada, İran'ın düştüğü durumda.
Esip gürleyip her defasında yağmazsanız yalancı pehlivana dönersiniz, hiçbir caydırıcılığınız kalmaz.
Yağmayacaksanız esip gürlemeyin ki sözünüzün caydırıcılığı sınanmasın.