İktidar medyasının tasalandığı şeye bak

Binali Yıldırım'dan Özhaseki ve Zeybekçi'ye, en iddialı iktidar adayları sırayla Sözcü'ye konuşup FOX'ta boy göstermeye başladıklarında uyardım. Ama anlamadılar pabuçlarının dama atılmak üzere olduğunu.

Hiç mi alınan, gocunan çıkmaz. 'Bizim gazeteler, TV'ler dururken ne ihtiyacınız olur oralarda görünmeye, karşı mahalleye şirinlikler yaparak bu yağ çekme yarışı da neyin nesi, hani biz bize yeterdik, nedir yahu bu kompleks' diyen de mi! Nerede!...

Etkisiz eleman gibi ciddiye alınmamayı, bostan korkuluğu yerine konmayı sindirdiler içlerine.

Biri de demedi, diyemedi ki FOX'un reytingine tavsanız bizim de var reytingimiz, Sözcü'nün tirajına gidiyorsanız bizde de var ondan, ne güne duruyoruz, bugünler için hazırlayıp büyüttüğünüz yatırımlarınızız, şimdi ezmeyin bizi bu kadar...

Çünkü biliyorlardı, okunuyor ve izleniyor olsalar AK Parti adayları zaten yüzüne bile bakmazdı öteki mecraların. Kendi taraftarlarından başka gazeteci tanımazlardı.

Ne ki aradıkları seçmeni başka yerde bulamadıkları için tenezzül buyurup Sözcü'nün, FOX'un kapısını çalmaya mecbur kaldılar.

İktidardan muhalif medyaya görülmemiş iltifatlardı bunlar.

Eski Türkiye'yi, bütün marazlarıyla Emin Çölaşan kadar iyi kim temsil edebilirdi? Sembolik bir isim, bize ters gelir, hesaplaşmamız var denmedi. Onunla dahi hiç çekinmeden seve seve fotoğraf verildi. Toplanacak oyların hatırı, diğer tüm hatırlardan daha yüksek tutuldu.

Demek ki kendi borazan medyası, oy getirmiyordu artık. İkna edilmeye ihtiyaç duymayacaklar okuyup izliyordu onları. AK Parti'nin AK Parti'ye propagandasından öte bir anlamı yoktu.

Tam gerektiği zaman hiçbir işe yaramayarak çökmüştü yani iktidar medyası.

Kendi söyleyip kendi dinleyen, sözü beş para etmeyen slogan cazgırlarını kim, ne yapsın?

İtibarsızlaştırma aygıtının, o karalama senin bu karalama benim kendi kendini itibarsızlaştırması tamamlanmıştı. Borazancıların iflasıydı, tükenişlerini herkes fark etti, ama borazancılar yine bana mısın demedi.

Medyası, iktidarın sırtında yüke dönüştü, taşınamayacak kadar külfetli bir yük. Getirisi yok, maddi manevi götürüsü bitmiyor; kara delik gibi yuttukça yutuyor.

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan'ı bile çileden çıkardılar. "Sadece kendi çıkarlarını düşünen sığ şebekeler ve bu şebekelerin pespaye, ahlaksız şebekleri türedi" diye bir kez de o uyardı, ama tınan kim!

Yeni Akit'te dahi Dilipak kaç kez tehlikeye dikkat çekti, kar etmedi.

Muhalefefeti çıldırtacağız derken bağıra çağıra delirmiş, zıvanadan çıkmış, mantığını kaybetmiş, artık zırvaları kendi kadrolarını bile çıldırtacak kadar çekilmez ve dayanılmaz olmuş bir medya molozlaşmasından bahsediyoruz.

Binali Yıldırım'ın, moderatör olarak ısrarla FOX ya da Sözcü'den isimleri tercih etmesine bir de buradan bakmalarını beklemez misiniz?

Fakat hayır. Oyun dışına nasıl itilip kakıldıklarını, nasıl gözardı edildiklerini ısrarla görmezden geliyorlar.

Varsa yoksa... Uğur Dündar şöyle taraftı, İsmail Küçükkaya da böyle taraf diye itildikleri kenardan oyundakileri çekiştiriyorlar.

Oysa Dündar, çekilerek bozdu ezberledikleri senaryoyu.

Ha Dündar ha Küçükkaya, fark yokmuş gibi göstererek hala aynı etkiyi uyandıracaklarını sanıyorlar.

Oysa ne Dündar ne Çölaşan gibi sembolik bir isim Küçükkaya.

"İmamoğlu'ndan yana olur, şike yapar, taraf tutar, torpil geçer" algısı oluşturuyorlar.

Oysa Binali Yıldırım, İmamoğlu'ndan daha eski tanır ve daha çok tutar Küçükkaya'yı.

Kendi dertlerini eğireceklerine tasalandıkları şeye bak, Küçükkaya'nın derdi onları geriyor.

YORUMLAR (59)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
59 Yorum