İdam isteyenlere bakın siz!
Hukukçular, yeni infaz indirimiyle hesaplıyor. Kasten yaralamadan 5 yıl ceza aldın, diyelim. Kapalıda 1 ay yatıp açığa, oradan da 3 ayda yallah eve çıkıyorsun.
'Canını sıkanı vur gitsin, ne dert ediyorsun, birkaç aya çıkarsın' dense daha iyi.
Terörle mücadele yasamız, bir gün inşallah eli silah tutanla kalem tutanı da ayırt edecek, diye umuluyordu.
Tersinden gerçekleşti. Kalemle, sözle devletlilere karşı işlendiği iddia edilen suçlar, örtülü aflardan yararlanamıyor.
Halktan birilerine karşı silahla işlenenlerin cezasındaysa indirim üstüne infaz indirimine gidiliyor. Neredeyse yatarı kalmayacak.
Mahkemeye eli kalemli çıkma yeter ki. Başka neyle çıkarsın çık.
Bir de sormazlar mı; nasıl Teksas'a döndük, niye böyle olduk diye.
Vahşi Batı'ya benzemek için her şeyi yapıp başka bir yere mi benzeyecektik?
Bireysel silahlanmayla mücadele için kurulan Umut Vakfı, 2011'de durumu şöyle tespit ediyordu:
"9 milyon silah olduğu tahmin ediliyor. Her 100 kişiden 12’sinde silah var. 178 ülke arasında silahlanma konusunda Türkiye, 14.sırada..."
2011'de durum buysa bugünü artık siz düşünün. Tahminen her 3 kişiden biri silahlı. Ruhsatlı silah alımları bile enflasyondan hızlı büyüyor. Yıldan yıla 2-3 kat fark atarak.
Hayalimiz, ekonomide ilk 10 ülke arasında girmekti. Ama kısmet, kayıtlı kayıtsız silahlanmada ilk 10'a girmekmiş.
AB üyeleri ve aday ülkeler arasında en yüksek 3 cinayet oranından biri bizde. Eurostat’ın 2011 verileriyle 3. sıradaymışız.
O günden bugüne infaz indirimlerinde üstümüze yok.
Yeni infaz indirimi düzenlemesi, bugün hayata geçti. Süreci, 3 yıl öne çekiyor.
Bazı suçlardan yatanlar, kapalı cezaevinden açık cezaevine 1 ila 3 ayda geçip buradan da 3 ayda tahliye olacak.
Kimler 3 yıl daha erken cezaevlerinden boşaltılacak, derseniz... Cinayet, yaralama, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, dolandırıcılık, hırsızlık, yağma, rüşvet ve uyuşturucu suçlarından hüküm giyenler diye sıralanıyor.
Cezaları kısaltanların destekçileri, kimi AK Partililer, hatta bazı Cumhurbaşkanı danışmanları, vahşi cinayetlerden sonra idam istemiyor mu bir de!
Mevcut cezasını yatırmışlar da az gelmiş, son çare idam kalmış sanki.
Raporlara ne gerek; iktidar seçmeni olan mahalle berberime sorsanız ulaştığı boyutu söyler size. Son birkaç yıldır müthiş bir silahlanma çılgınlığı yaşanıyor. Herkesin belinde makine, her mahallede bir vukuat...
Silahlanma kontrolden çıkmış, denetim hak getire.
Cezaların caydırıcılığı, korkutuculuğu kalmamış.
Vigilante çeteleri, kanunsuz kolluk görevine soyunmaz mı!
Kurtlar Vadisi kaçkını haydutlar, şehir eşkıyaları, kaldırım kabadayısı magandalar kol gezmez mi!
Devletin canını, malını koruyacağına güvenemeyenler, güya kendi tedbirini almaya kalkıyor.
Yargıya güvenemeyenler, sözüm ona kendi adaletini sağlamaya yelteniyor.
Sonra şaşırıyoruz; trafikte, evde, dükkânda bu vahşi cinayetler nereden çıktı diye.
Başka ne bekleniyordu ki, ektiğimizden başka bir şey mi biçecektik!
Suçla böyle mücadele edilen yerde sokaklar, şiddete teslim olmayacak da neye olacaktı?