Gençlere iki müjdeden biri gerçekçi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere iki müjde verdi.
Biri, telefon ve bilgisayar için düşük limitli destek müjdesi...
Telefon ve bilgisayarı, bir kereye mahsus vergisiz alacaklardı, seçim sözü vermişti. Müjde, beklentinin altında kalınca o limitlere hitap eden belirli satıcıları, gençlerden daha çok sevindirdi.
Ama ikinci müjde, gerçekçi olduğu kadar heyecan da verici...
Erdoğan, Genç Kart müjdesini şöyle duyurdu:
"18 yaşına giren tüm gençlere, 1 yıl süreyle geçerli Genç Kart vereceğiz. Müze, sinema tiyatro, sinemadan ücretsiz ya da indirimli faydalanabilecekler."
Aliyyülâla!
Çünkü gençler; sinema ve konsere de artık cep telefonu ve bilgisayar kadar zor ulaşıyor. TÜİK'in, 2022 Yaşam Kalitesi araştırmasından biliyoruz.
Aziz milletin 10 kişisinden 9'u, hiçbir kültürel etkinliğe katılmıyor. Ne sinemaya, tiyatroya ne de konser veya müzeye düşmüyor, düşürülemiyor yolları.
Yine aziz milletin yüzde 69'u, hiç kitap okumuyor.
Yüzde 94.9'umuzsa spor etkinliğine dahi gidemiyor.
Bunda kültür-sanat ve spora düşkünlük derecemizin de payı muhakkak var.
Ama hepsi ilgisizlikten değil. İmkansızlıkla da alakâlı.
Müziğe, müzeye, kitap ve sinemaya merak düzeyimiz kadar bir şeyi daha gösteriyor: Aziz millet, ekonomik olarak kolay ulaşamıyor!
2010'lara geldiğimizde kültür-sanat patlaması yaşanıyordu ülkede. Sinema salonları, bilet satışları 10 yılda, 10'a katlanmıştı. Konserlere, müzelere ilgi de coşuyordu.
O gözle görülür artış, nasıl oldu da dramatik bir düşüşe döndü?
Çünkü orta sınıf, erimeye yüz tuttu.
Günde 10 dolar ve üstü geliri olmayan, orta sınıf hayat süremiyor. Sinemaya, konsere, kitaba harcayacak parası da zamanı ve kafa rahatlığı da olmadığı için...
Ipsos'un araştırmasına göre; orta sınıfa girenlerin sayısı, 2010'da toplumun yüzde 60'ına yaklaşmıştı.
Kişi başı gelirimizin, 2013'te 12 bin 500 dolarlara çıktığını unutmayın.
Sonra düzenli düşmeye başladı.
Ekmek ağacı diye bir ağaç var ama ekmek, ağaçta yetişmiyor. Karın doyurma ve barınma telâşıyla yarın endişesi yaşayanlar, çoğaldı.
Kültür-sanatı ve dolayısıyla olgun demokrasileri ayakta tutan, şu meşhur orta direktir. Bizde kayboldu.
OECD; 2030'da dünya genelinde orta sınıfların, 5 milyar kişiye kadar genişlemesini öngörüyormuş.
En düşük genişleme ise Orta Doğu ve Afrika'da.
Dünyada orta sınıfların serpildiği bir altın 10 yılı, biz daralmayla geçirdik.
Gelir paylaşımında adaletsiz düzenimiz, daha da bozuldu. En alttakilerle en üsttekiler arasındaki makas, daha da açıldı.
Fakir, daha fakirleşti; zengin, daha zenginleşti. Sınıflar arası geçişkenlik de kötüleşti...
Cep delik, cepken delikken gençleri, ancak teşvikle sinemaya, konsere, müzeye götürebilirsiniz.
Bedava değilse bile biletler, indirimle ucuza gelecek.
Genç Kart'ı tuttum, bir ihtiyaçtı. Bu pahalılıkta gerçekçi proje. Hayırlı olsun.
CÜBBELİ'YE SERBESTSE GÜLŞEN'E NİYE YASAK?
Şarkıcı Gülşen, bir konserde sahne arkadaşına takılırken "imam-hatipte okumuş, sapıklığı oradan geliyor" şeklinde karalayıcı, kabul edilemez bir şaka yapmıştı.
Bu münasebetsizlik, aylar sonra suç duyurularına konu edildi. Açık yüreklilikle özür dilediği halde Gülşen, tutuklandı. Yargılama sonunda da 10 ay hapis cezası aldı.
Mahkeme, önceki gün gerekçeli kararını açıkladı.
TCK 216'daki halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu, kamu barışını korumak için düzenlendiğinden... İmam hatiplileri galeyana getiren o sözlerle kamu barışını tehlikeye attığı, hoşgörü ortamına zarar verdiği için cezayı hak etmiş.
İmam hatiplerin, Allah Resulü'nü inkâr merkezleri olduğunu, orada okuyanlardan ateist ve deist çıktığını TV'den söyleyen de olmuştu. Çocukları, hasarlı çıkmamaları için imam hatiplere göndermemeye çağırıyordu.
Prof. Hayrettin Karaman'la Akit'ten dahi tepki toplamıştı. Sözleri, ayrıştırıcı ve sakıncalı bulunmuştu. İmam hatiplileri hedef gösteriyor, karalıyordu. Toplumsal barışı da zedelediği söyleniyordu.
Ama Cübbeli'ye tanınan ayrıcalık, Gülşen'e tanınmadı.
Ona serbestken buna yasaksa orada kanun önünde eşitlik yoktur, çifte standart ve ikiyüzlülük vardır.