Anayasa Mahkemesinin suçu mu?
AYM’ye, AİHM gibi bireysel başvuru hakkı getiren referandumda, şöyle oy istememiş miydi:
“Tam bağımsız, tam tarafsız bir Anayasa Mahkemesi için EVET!”
“Anayasa Mahkemesi, AB standartlarında olsun. Demokratik bir Anayasa Mahkemesi için EVET!”
Saadet Partili av. Ali Aktaş unutmamış. Kampanyada kullanılan şu gördüğünüz ilanı arşivden çıkarıp Twitter’da paylaştı.
Peki AYM’nin tarafsız ve bağımsız davranmasından niye rahatsız iktidar?
Tam bağımsız ve tarafsız davranması için Anayasa’yı değiştiren AK Parti.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarını esas alması için referandum düzenleyen AK Parti.
Yerli AİHM olacak, vatandaşlarımızı AİHM’in kapısında hak aramaktan kurtaracak diye kampanya yapan AK Parti.
Demokratik AYM kurulacak diye, halktan Evet oyu isteyen AK Parti.
Şimdi AK Partinin savunduğu şekilde, yukarıdaki tarife uyarak, Anayasa’da yüklenen görev ve sorumlulukları yerine getiriyorsa bu AYM’nin mi suçu?
Hüseyni makamı, Sofyan usulündeki şarkı bile soruyor: “Zeytin gözlüm sana meylim nedendir/Bu sevmenin kabahati kimdedir...”
Meclis’ten geçen, halkın onayladığı Anayasa’ya uyduğu için kabahat AYM’de mi? Uymaması mı gerekiyordu, ne bekleniyor?
Asıl uymazsa Anayasa’yı ihlal suçu işlemiş, darbeye teşebbüs etmiş olmaz mı?
TCK 309’da, Anayasa’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya ya da fiilen uygulanmasını engellemeye teşebbüs, Anayasa’yı ihlal suçu olarak tanımlanıyor.
Gerçi “cebir ve şiddet kullanma” şartı var. Fakat bunun illa gerekmediğini, kimi darbecilikten yargılamalarda bu şartın aranmamasından biliyoruz.
Bir AYM üyesinin “Işıklar yanıyor” işgüzarlığından bile darbe çığırtkanlığı çıkarılmadı mı?
Oysa AYM, daha Enis Berberoğlu dosyasında oy birliğiyle verdiği kararı bile alt mahkemeye uygulatamadı. Sabahlara kadar ışıkları yansa, gece gündüz sönmese olur.
Kaldı ki...Ortada bir Anayasa’yı ihlal varsa, o da Anayasa’nın 153. maddesindeki ‘AYM kararları kesindir, herkesi bağlar” hükmünün fiilen çiğnenmesidir.
Bu krizde biri Anayasa’yı ihlalle suçlanacaksa, onun AYM olmadığı muhakkak.
AYM, olsa olsa müdahaleye maruz kalan taraf olur.
ANLAŞILDI VEHBİ’NİN KERRAKESİ
Işık polemiğini büyütmek de toplumda böyle bir aydınlanmaya yol açtı. Kimin haklı olduğunu görmeyenlere de göstermeye yaradı.
AK Parti Sözcüsü Çelik, “Kimse demokrasimizi tehdit edemez” diye gürlemişti.
Esip savurarak büyütünce merak da büyüdü, bilmeyen duymayanların da haberi oldu.
Krizin nereden çıktığını sormak yetti. Anlamayanlar, neler dönüyor diye sorduğunda anladı.
Söylendiği, inandırılmak istendiği gibi, ofsaytta yakalanan AYM değilmiş.
Anayasal hakkı ihlal edilen Enis Berberoğlu, tehdide uğrayan AYM, mağdur da hukukmuş.
Şıpın işi demokrasi nöbeti propagandası, siyasi istismar üstünde kendini ele verdi.
AYM’yi sindirmek, komplekse sokmak, defansta tutmak, aslında vesayetçi ve darbeci olmadığını ispat için çırpındırmak, kararlarını iktidara beğendirmeye zorlamak amaçlanıyorsa...
O da artık fark edilmeyecek gibi değil.
Karacaoğlan’a kulak verseler, AYM yerine söylerdi kara propagandacılara: “Harami var diye korku verirler/Benim ipek yüklü kervanım mı var...”
Bugünkü AYM’nin; darbecilik ve vesayetçilik gibi günahları mı var ki bu propagandayla korkutulacak, sindirilecek?
Gocunacak vesayet sabıkası, bozuk bir demokrasi sicili yok ki komplekse girsin, doğru bildiğini yapmaktan çekinsin...
Alışılmış, hatta bayatlamış ezberler işlemiyor.
Bana düşmez ama uyarmış olayım. İktidara yeni bir mızıka takımı lazım. Mevcut propaganda bandosu yorgun, tembelliğe vuruyor.