Allah korkusu bu siyasetin neresinde?

En son yerel seçimden bir gün önce, 30 Mart’ta şunu yazmışım:

“Cennete muhtar değil, belediyeye başkan seçiyoruz.

Bilinçli oy kullanmak için başka bir farkındalığa gerek yok, dünyaya imam değil şehre başkan seçtiğimizi bilin yeter.”

Bu uyarı da nereden çıktı, demedi o zaman kimse.

Belediye başkanı değil de imam seçiyormuşuz gibi gösteren olmasa yadırganmaz mıydı?

Seçmeni dinle yanıltılıp Allah ile aldatmaya kalkan bir siyaset türü vardı ki... Bunlar gerçeği yansıtıyor mu, yansıtmıyor mu; oturup tartıştık.

O yazıyı yazdıran örneklerden birini şöyle anlatmıştım:

“Dünyevi iktidar mücadelesine âhireti kurtarma mücadelesi süsü veriliyor mu, veriliyor.

Seçimler, din savaşı havasına sokuluyor mu, sokuluyor.

Siyasi rekabet, sandıkta küffar tepeleme cihadına çevriliyor mu, çevriliyor.

Hoca lâkaplı Cübbeli Ahmet’in son hezeyanlarını alın. Belediye seçimleri için güya fetva yayınladı.

‘Cumhur İttifakına vermek vaciptir, vermeyen günâhkar olur, azap çeker; Yeniden Refah ve Saadet’in adaylarına oy vermek caiz değildir’ kabilinden esip savuruyor...”

Ve sormuştum; hani, neredeydi tepki:

“Diyanet’i, Dezenformasyonla Mücadele Merkezini, savcıları, ‘din elden gidiyor’ diye ayağa kalkan halkı görüyor musunuz ortalarda?...”

Allah korkusu duyan, kuldan utanan yapmaz bunu. Üç oy uğruna dini, siyasete âlet ve istismar etmez.

AK Partili Hulusi Akar da Allah’tan korkmayı ve kuldan utanmayı önemsiyor.

Gerçi siyasetçilikle cami hocalığını da karıştırdı. “Eğitimin amacı bilgi değildir; Allah korkusu ve kuldan utanmaktır” deyiverdi. Karıştırmasa iyiydi.

Fakat madem gönlü cami hocalığındaydı... Önce askeriyeye, sonra da siyasete niye girdi; diye düşündürüyor.

Vaaz verecekleri ve vaazı dinlenecekleri saysak siyasetçilere sıra gelmez. Hulusi Akar’dan beklenecek en son şey bile değil.

Siyasetçilerden beklenen, Allah’tan korkmayı ve kuldan utanmayı vaaz etmek yerine bunu kendilerinde yaşamaları. Yani Allah’tan, önce kendilerinin korkması ve kuldan en evvel kendilerinin utanması. Bu konuda topluma örnek, rol model olmaları.

Yaşamadığı şeyi vaaz eden, vaazını kendi çürütmüş olmaz mı?

Yine son yerel seçime giderken 5 Mart’taki yazımdan bir örnekle açayım. “İmamoğlu da böyle namaz kıldırır size” başlığıyla çıkmıştı.

“Dünya hayatımızı değil de âhiretimizi kurtarmak için sandığa gidiyormuşuz, seçim değil din savaşıymış, küffar tepeleme niyetine oy atacakmışız, muhalefet din düşmanıymış, iktidar partisine oy vermeyenler cehennemde yanacakmış, belediye başkanı değil de imam seçecekmişiz gibi propaganda yapar... Israrla dini siyasete alet eder, camiye partizanlık ve ayrımcılık sokmaktan vazgeçmez, cemaati bile böler, Müslümanlığı tekelinizdeymiş gibi gösterirseniz... Olacağı budur.

İBB Başkanı İmamoğlu; Avcılar’da cami yaptıracak, bir de bakacak ki imam eksik. Müftü, atamaya yanaşmıyor... Lâfı gediğine oturtmayacak da ne yapacaktı!

O da kalktı, ‘valla gider ben kıldırırım’ dedi.

CHP’li başkan cami yaptırmış görünürse ezan düşmanı gibi gösterme siyaseti bozulur. Öyle diye, yaptırdığı camiye imam atanmamasını anlayışla mı karşılayalım?

Dinin siyaseten kullanılmasını, gerçek Allah korkusu ve âhiret inancıyla oldum olası bağdaştıramıyorum...”

Bilemiyorum; Hulusi Bey’in eğitimi müsait mi, bağdaştırabiliyor mu?

Benim aldığım eğitim buna mani, elimde değil.

YORUMLAR (106)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
106 Yorum