Hukuksuzluk seçimi ne kadar etkiler?
Her şey seçime endeksleniyor. Yaşananların başına ya da sonuna “Ne kazandırır, ne kaybettirir?” sorusu konuyor.
İktidar ya da Tayyip Erdoğan da adeta bir kader seçimine girmiş olmanın çabası ile “Bu bize kazandırır” diye sunulan her şeyi peşi peşine, bazen kazandırsa bile yarınları kaybettireceği kesin olan şeyleri, heyecanı, belki telaşı fark edilecek tonda devreye sokuyor.
Bir konu var, seçim hesabında herkes “varsa yoksa ekonomi, ekonomi her şeyi gölgeler”derken sandıklara nasıl yansıyacağı ihmal edilen bir konu: Hukuksuzluk. Adaletsizlik.
Şu Sinan Ateş cinayetinin bir yerinde de o mesele gelip gündeme oturuyor: Bakın içinizdeki düşüncelere, bu işin örtbas edilebileceği gibi bir kaygı depreşmiyor mu? Bahçeli, derin derin susuyorsa bir bildiği var denmedi mi? Bahçeli’nin duruşunun iktidarı bir biçimde etkilediğini dünya alem bilmiyor mu? O milletvekili, evine sığınan tetikçiyi polise vermemek için “Siz gidin sahibiniz gelsin” derken nerden cesaret alıyor? “Polis bu defa farklı çalışıyor” derken, siyasetçilerin mafyacılarla birlikte sergilenen çarpık fotoğrafları arasında bir umut arayışında değil miyiz? Maktulün eşi “Devletimiz büyüktür” derken, aslında ve zımnen, kamuoyundaki kaygıları dindirme çabasında gözükmüyor mu?
Hukuksuzluk, adaletsizlik, dedim, Çok boyutu var o meselenin.
Cezaevindeki hastalar, yaşlılar mesela. Vural Avar’ın 85 yaşında cezaevinde ölümü ile bir kere daha gündeme geldi konu. Daha önce ağır kanser hastalarını bile çıkarmadılar cezaevinden. Hastanın durumu Adli Tıp Kurumu (ATK)’na iletiliyor ve oradan “Bu adam, bu kadın cezaevinde kalabilir” hükmü geliyor. Kalsınlar. Ne zamana kadar? Vücutları çürüyünceye ve tabutları çıkıncaya kadar. Vural Avar işi belli ki sarstı bir yerleri. 28 Şubat’tan mahkum edilen bir general o, rütbeleri sökülmüş, er statüsüne indirgenmiş, o sebeple tabutunun üzerine bayrak konulmamış, Genelkurmay bir çelenk bile göndermemiş…. Kocatepe Camii’nde toplanan silah arkadaşlarının öfkesi hissediliyor.
Bunu mu gördü iktidar da, Adalet Bakanlığı, cezaevlerine “hastaların başvurusuna bakmaksızın durumlarını tespit” genelgesi yayınladı. Eminim konuya duyarlı her yazarın ya da Ömer Faruk Gergerlioğlu gibi her duyarlı milletvekilinin çekmecesinde onlarca cezaevi mektubu vardır. Bu insanların ahı, yakınlarının ahı hiç etki etmez mi seçime?
AYM’NİN ÇARPICI KARARI
Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı yansıdı medyaya. Şu başlıkla: “Sohbetlere katılma ve sendika üyeliği örgüt üyeliği olmaz.” Bu, bir FETÖ dosyası. Uşak 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi, önce açığa alınan B.C.Ş isimli öğretmeni, 2017’de, FETÖ ile iltisaklılık suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırmış, sanığın temyiz talebi de reddedilmiş.
Kararın 2019’da kesinleşmesinin ardından B.C.Ş., Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuş. Dosya üzerindeki incelemesini tamamlayan AYM, ilk derece mahkemesinin verdiği kararla, suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin, özel hayata saygı ve sendika hakkının ihlal edildiğine oy birliğiyle karar veriyor.
AYM kararı, detaylıca incelendiğinde görülüyor ki, bugüne kadar FETÖ ile bağlantılı belki binlerce karar havada kalıyor.
-Mesela kararda, mahkum edilen kişinin, bu yapıya -terör boyutu alenileşmeden önce - dini bir cemaat olduğu düşüncesiyle sempati duyması, bunun yanında sohbetlere katılması suç olarak görülmüyor. Bu konuya AYM, özel hayata saygı açısından bakıyor.
-İlk derece mahkemesinin sanığın yapıyı terör örgütü olarak bilip bilmediğini araştırmaması bozma gerekçesi oluyor. Bu, Mahkemenin kararına şöyle yansıyor: “Üyesi olduklarından bahisle kişilerin cezalandırılmalarına neden olan bir oluşum veya yapılanmanın terör örgütü olduğunu bireylerin bildiklerinin ortaya konulmaması, ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi bireylerin önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle 'terör örgütüne üye olma' gibi ağır suçlardan mahkum edilmeleri sonucunu da doğurabilir."
Kararda şöyle deniyor: “Sonuç olarak başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkum edilmesi, anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38’inci maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiştir."
-Ayrıca AYM kararında sendika üyeliği de sendika seçebilme hakkı çerçevesinde değerlendiriliyor.
Başvurucuya 30 bin lira manevi tazminat ödenmesi kararını da veren AYM, kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkı, sendika hakkı ve suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Uşak 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi ile Adalet Bakanlığı’na gönderilmesine karar veriyor.
Cezaevlerinde “terör örgütüyle iltisak – irtibat” gerekçesiyle mahkum edilmiş her meslekten binlerce insan var. Anneler, babalar…. Bunların büyük çoğunluğunun AYM’nin de tespit ettiği gibi terör örgütünden habersiz, dini bir cemaat hüviyetiyle bu yapı ile bağlantılı olduğunu, iktidar dahil herkesin bildiğinden eminim. Onun için “altı ibadet, ortası ticaret” gibi bir tasnif yapılmış, “ihanet” sadece bir katman olarak nitelenmişti. Sonra darbe oldu ve apayrı bir hukuk gelişti. O hukuk, Türkiye’yi bambaşka bir sürece taşıdı. Cezaevleri sesleri AYM’ye ulaşsa suçsuzlukları ortaya çıkacak insanlarla doldu.
Ne dersiniz, bu durum seçimi etkiler mi?