Ekonomistler kapışması
Herkes ekonomi konuşuyor. Enflasyona tavan dayanmıyor; her ay yeni bir rekor tazeleniyor. Her gün bir çeşidin eksildiği sofralarda hüzün var. Dar gelirliler çoktan yandı, orta gelirliler dar gelirli oldu. Devletin üç kuruşluk yardımı ile geçinen insan sayısı milyon milyon sayılıyor. Pazar alışverişine çıkan insanlar, öfke ile çaresizlik arasında kıvranıyor.
İktidar çaresizliğini “döviz – faiz sarmalını bitirdik, sıra enflasyonda” sözleriyle ilan ediyor. Enflasyonu bitirememişseniz, başka hangi sarmalı bitirmiş olabilirsiniz ki? TÜİK rakamları bile, ekonomi yönetiminin dibe vurmuşluğunun ilanından başka bir şey değil. Yüzde 61.14 TÜFE, yüzde 114.97 ÜFE… Zimbabve’den sonra dünyada en yüksek enflasyon oranı.
Televizyonlardaki tartışma programlarının hiçbir cazibesi olmasa da, bir yönüyle faydası olduğunu söylemek mümkün. Farklı düşünceler karşı karşıya geliyor ve program kaçınılmaz olarak her düşüncenin – iddianın sağlamasının yapıldığı bir zemine dönüşüyor.
Mesela belli ki orada, iktidar yanlısı bir tartışmacının “Enflasyon rakamları çok düşük, hiç de ürkütücü değil” demesi mümkün değil. Öyle bir şey o kişiyi sadece gülünç hale getirir. Hemen diğer katılımcılardan tepki görür. Kaldı ki, seyirciler de söz konusu kişiyi sosyal medya üzerinden bombardımana tabi tutar.
Birçok kanalda birçok tartışma programı var. Bunlara farklı siyasi tandansta gazeteciler, bilim adamları, kimi zaman parti temsilcileri vs. katılıyor. İktidar adına şu ana kadar bakanlar, Ak Parti milletvekilleri tartışmalara katılmadı. Bilindiği kadarıyla partinin böyle bir ilke kararı da var. TV kanalları, bu açığı kapatmak için ya eski Ak Parti milletvekillerini ya da medyada Ak Parti yanlısı yazarları davet ediyorlar.
Bu kişilerin sözlerinin Ak Parti’yi bağlamadığı, bir zaaf sergilerlerse -ki perişanlıkları oynuyorlar- onun da Ak Parti’ye olumsuz etkisinin sınırlı olacağı belli. Kaldı ki onlar diyelim ekonomi yönetiminde zaaf olduğunu söyleseler bile bunun siyasi karşılığı sınırlı.
Aslında bu tür tartışma programlarının faydalı olabilmesi için moderatör gazeteci veya gazeteciler eşliğinde hem muhalefetin ekonomi kurmaylarının hem de iktidar adına doğrudan ekonomiyi yöneten kişilerin katılması gerekiyor.
Ta ki İş, vatandaş açısından kategorik parti taraftarlığı zemininde değerlendirilmesin, herkesin günahı - sevabı ortaya çıksın.
Burada bir soru sorayım: Böyle bir açık oturumda mesela Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ya da (olmaz ya) bir ekonomi bürokratının muhalif ekonomi kurmaylarıyla tartışması yeterli olur mu?
Bence olmaz. Neden? Çünkü, şu anda uygulanmakta olan ekonomi programının mimarı bunlar değil. Bunlar uygulayıcı.
Asıl mimar belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan. Zaten söz konusu kişiler de hemen her defasında söze “Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde” diye başlamakta ısrar ediyorlar.
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan da ısrarlı biçimde “Ekonomistim” ifadesinin altını çizerek, bir iddia ortaya koyuyor. Hatta bu iddiayı “O vergi memuru ben ekonomistim” diye ana muhalefet liderini aşağılayarak seslendirme ihtiyacını hissetti. Şu andaki ekonomi politikasına itiraz eden ve üniversitelerde ekonomi dersi veren bilim adamları da “Mandacı ekonomistler” diye suçlandı.
Aklıma gelen şu: Ekonominin şu andaki durumu içler acısı. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan, vakıayı sokaktaki insan, yani pazara çıkan, yani et alamayan, yani sofrasındaki çeşidin her gün bir kalem azaldığı, yani işsizlikten kıvranan insan gibi görmüyor.
Ortada müthiş bir farklılık var. Ekonomistler bu politika yanlış, diyor, kendisini “ekonomist” olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan da mevcut politikada ısrar ediyor.
Aklıma gelen, dedim, tüm tv kanallarının ortaklaşa yayınlayacağı bir “Ekonomistler kapışması” düzenlensin. Bir yanda sayın Cumhurbaşkanı, diğer yanda,- tabii ki “vergi memuru” değil- ama “mandacılık”la suçlanan fakat böyle bir suçlamayı reddeden ekonomistlerden bir grup olsun. Ya da muhalefetin kurmaylarından bir grup.
Aslında Erdoğan’ın iddiası, bütün Ortodoks ekonomi politikalarına meydan okuma niteliğinde. Yani bir anlamda tüm dünyaya yeni bir öneride bulunmuş oluyor Erdoğan. Yaklaşımının bilimsel – inandırıcı gerekçeleri olmalı. Bir anlamda dünyaya “Biz yaptık, sizi de kurtaracak formül burada, gelin insanınızı kurtarın” gibi bir çağrı yöneltilir belki de. Kim bilir belki de “Ekonomi Nobeli” alınır. Belki de herkes yanılıyordur. Belki de şu an Türkiye’yi kıvrandıran ekonomi türbülansı yanlış bir algıdan ibarettir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ben ekonomistim” iddiasını gülümsemeyle geçiştirmek tarihi bir yanılgıdır belki de. Belki de yeterince sabretmesini bilmiyoruzdur. Belki de bıçak kemiğe dayanmamıştır.
Ama sayın Cumhurbaşkanı da, TV’ye çıkıp fitne – fesat demeden her türlü soruyu cevaplandırarak bizi bu yanılgılardan kurtarabilir. Ne de olsa, mevcut ekonomi can yakıyor.