'Dil koparmak' öyle mi?
Milli Piyango bayii Nimet Abla’nın yaptırdığı camide vaazlar veren Rahmetli Emin Işık Hoca “Her günah alkol gibi sarhoş etmiş olsaydı yeryüzünde ayık gezen insan kalmazdı” derdi. Müsamahakâr davranılmasını isterdi. Her çevre ile ilişki kurardı.
“İlk günah” diye bir kavram var Dinler Tarihinde. Hazreti Adem ile Havva’nın yaratıldıktan sonra Cennet’teki hayatlarında “yasak meyva”dan yemeleri kastedilir. Kur’an’da Bakara Suresi 30’dan 39’a kadarki ayetlerde o safha anlatılır. İlahi kelamda bu olay “Ayak kayması-zelle” olarak zikredilir. Hatta konu “Peygamberler günah işler mi?” başlığı altında “Kelam ilmi”nin meselesi olmuştur. Genelde de cevap “Peygamberler ismet sahibidir, yani masumdur, Allah onları günah işlemekten korur, ancak onların kural dışı işlerine ayak kayması – zelle denilir.” gibi verilir.
Bakara Suresinin 34-35’inci ayetlerinde konu şöyle geçer:
“Dedik ki: “Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”
Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: “Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet-bir yararlanma imkanı olacaktır.” (Bakara, 35-36)
“O meyveyi yerseniz zalimlerden olursunuz” diye uyarılıyorlar ve o meyveyi yiyorlar.
Sezen Aksu tartışmasına gelirsek… Acaba 2017’de yayınlanan ve bugün Cumhurbaşkanını da öfke kervanına katan şarkısında “Cahil Adem ve Havva” ifadelerini kullanırken bizim halk arasında hani “Affedilir” hatalar için söylediğimiz gibi “Bir cahillik etmişler” mi demek istedi, yoksa basbayağı “insanlığın atası”na “cahil” diye hakarete mi yeltendi?
Şarkı sözü bu. İdeolojik bir metin değil ki… Keşke böyle söylemeseydi? Sezen Aksu gibi şiirde – şarkı sözünde – duyguda incelikleri yakalayabilen bir sanatçı, bu hassasiyeti gösterebilirdi. Toplumun mukaddesat konusunda böyle hassasiyetleri olduğunu görmezden gelmeseydi. Keşke.
Ama olmuş bir kere. Kim çıkardı 2017’de yayınlanmış o şarkı sözlerini de getirip, ülkenin siyasi kamplaşma ortamına boca etti.
Cumhurbaşkanı nasıl o derin kamplaşmanın uzantısı haline geldi, anlamak mümkün değil.
Üstelik sembol bir camide?
Hem nasıl ifadelerle?
“Dil koparmak”tan söz ediyor sayın Cumhurbaşkanı.
Emin Işık Hoca’nın yaklaşımıyla ifade edersek, insanların dilleriyle yaptıkları yanlışlar yüzünden “dil koparmak” cezası uygulansaydı, dünyada dil kalmazdı herhalde. Herkes kendi dilini yoklasın bir.
“Cami ibadet yeridir. Cami hepimizindir. Cami dil koparma yeri değildir.”
Bu sözü Müjde Ar söyledi. Emin olun en akl-ı selimle söylenecek sözü söyledi.
Ne bileyim, sayın Cumhurbaşkanı da “Keşke söylenmeseydi” diyebilirdi, “Sezen hanım hakaret etmeyi düşünmemiştir” diyebilirdi, “Toplumun hassas olduğu konularda daha dikkatli, titiz olmak gerekir” diyebilirdi…
Camide seslendirilen, üstelik Cumhurbaşkanlığı seviyesinde seslendirilen “Dil koparma – Had bildirme” tehdidi ile nereye varılır ki?
Ne oldu şimdi? Memleket Sezen Aksu sevenlerle Adem Peygamber yanlıları arasında ikiye mi ayrıldı? Dini konuları böyle kamplar halinde ve en yüksek öfke tonunda tartışma zeminine taşırken Adem Peygamber’in ya da dini hassasiyetin doğru, sağlıklı algılanacağını mı düşünüyoruz?
Sorulmaz mı hem: “Dili koparılacak” kişi ne hissetsin kendi ülkesinin Cumhurbaşkanına bakarken? “Olsun, öte yanda -dil koparma- sevdası ile hareket edecekler bize yeter” mantığı mı işlemeli?
Ne yani bu memlekette “Dil koparma”ya teşne çok çok alıcı var da, siyaseten onlar mı tatmin edilmiş olmakta?
Sonra dini öfkenin yansıması olarak böyle bir “Dil koparma” söylemi dünyada nasıl algılanır hiç düşünüldü mü?
Ne hissediyor sayın Cumhurbaşkanı şimdi bilmem. Memleket tartışıyor. “Korkmuyoruz, diye seslendi Müjde Ar, Sezen Aksu ile beraberken…” Ne olacak şimdi? Ne diyelim, korksunlar mı?
Bir şeyler yanlış gidiyor ama kim fark edecek bilmiyorum.